Mevlevi geleneği KKTC’de yaşatılıyor
Abone olKKTC’nin başkenti Lefkoşa’nın Girne kapısına yakın bir noktada bulunan Mevlevi Müzesi’nde, semazenlerin ve dervişlerin kullandıkları eşyalar...
KKTC’nin başkenti Lefkoşa’nın Girne kapısına yakın bir noktada
bulunan Mevlevi Müzesi’nde, semazenlerin ve dervişlerin
kullandıkları eşyaların yanı sıra birçok alet ve belge de
sergileniyor.
Kuzey Kıbrıs’ta artık Mevlevi tekkesinde ibadet gerçekleştirilmese
de bu geleneği kültürel anlamda sürdürmeye çalışan Tanju Hastunç,
Lefkoşa’nın Selimiye Meydanında Dance Of Cyprus Topluluğu adı
altında Mevlevi kültürünü yerli ve yabancı turistlere tanıtmaya
çalışıyor. Kıbrıs’ta, Mevleviliğin 500 yıldır var olduğunu kaydeden
Hastunç, Kıbrıs’ın kültürünü yansıtırken semazenliğin de olması
gerektiğine inanarak bu yola başladığını ifade etti. Mevleviliğin,
sema gösterilerinin temelinde yatan kurallara dikkat ettiklerini
belirten Hastunç, turistlere normal bir Mevlevi ayininde yer alan
sahneleri göstermeye çalıştıklarını belirtti. Bu kültürü kendi
çabalarıyla tanıtmaya çalıştıklarını belirten Hastunç, devletten
herhangi bir katkı almadıklarından da yakındı. Hastunç, Kıbrıs’taki
Mevlevi kültürünün varlığını eylül ayında düzenleyecekleri
faaliyetlerle yaygınlaştırmaya çalışacaklarını da sözlerine
ekledi.
Lefkoşa Surlariçi Girne Caddesi’nde bulunan Mevlevi Tekkesi, ilk
biçimi ile 15.yüzyılın sonlarında yapıldı, 19’uncu yüzyılda onarıma
alınarak günümüze kadar geldi. 1571 yılında adanın fethi ile
Anadolu’dan adaya gelenler beraberlerinde Mevleviliği de getirdi.
Mevlevi Tekkesi’nin günümüze kadar gelen başlıca eserleri Derviş
Paşa Konağı’nda bir kısmı Eski Eserler ve Müzeler Dairesi’nce
korumaya alındı. Bir çalışma sonucu Konya Mevlevi Müzesi’ne
gönderilen teknik elamanların hazırladığı tasarı çerçevesinde iç
düzenleme çalışmaları sonucu 17 Aralık 2002 tarihinde Mevlevi
Müzesi olarak tekrar hizmete açıldı. Mevlevi Tekkesi’nin bulunduğu
arazi Emine Hatun tarafından bağışlandı. Tekke ilk yapıldığı
dönemlerde semahane derviş odaları konuk odalarından oluşuyordu
ancak bu külliyeden günümüze özelliklerinden çok şey yitirerek
gelebildi.
30 Kasım 1925 de çıkan bir yasayla Türkiye’de tekkelerin
kapatılmasının ardından Kıbrıs Türkleri İngiliz yönetiminden
tekkenin kapatılmasını istedi ancak tekkeyi kapatmadılar.
Yönetimini Halep’ten gelen şeyhe bıraktılar. Son Şeyh Selim Dede,
1954 yılında ölümüyle Kıbrıs’ta Mevlevilik tarihe karıştı. 1956
yılında Mevlevi Tekkesi’nin bir kısmı çocuk yuvası yapılarak
kullanılmaya başlandı. Semahaneyle türbe iyi korunarak basık
kemerli kapısı üzerindeki “Ya Hazreti Mevlana” ibaresi
bırakıldı.
Mevlevi Tekkesi’ne girildiğinde bir koridordan avluya çıkılıyor.
Semahane eğimli ahşap tavanı bunları birbirine duvarlara bağlayan
kemerlerle iki bölüme ayrılıyor. Birinci bölüm giriş kapısının
önünde olup enine dikdörtgen biçimde bağlanmıştır. İkinci bölüm
kare ayaklardan sonra başlamakta güney yönüne doğru bir kemerle
uzanmakta burada bir mihrap ve dervişlerin ilahi okuduğu yerler
vardır. Mevlevihane’nin içerisinde Mevlevi şeyhlerine ait 16 mezar
vardır mezarlar girişin güneybatısındadır. Birinci mezar 1932-1953
yıllarında tekke de şeyh olan Selim Dede’ye; 2.mezar Ahmet Paşa’ya;
üçüncü mezar Kıbrıslı Şeyh Celaleddin Efendi’ye aittir. Bir inanışa
göre, Şeyh Fevzi Dede burada eşiyle birlikte gömülüdür.
Mevlevihane’ye arazi bağışlayan Saraylı Emine Hatun’un mezarı
türbenin dışında tekke bahçesindedir. Mezar basit yapılı olup
kimileri bu mezarın Mevlevihane’ye büyük oranda arazi
bağışladığından Hıristiyan mezarlığına gömülmesine izin verilmez.
Ancak, mezarın bir rivayete göre de şimdiki adıyla Mevlevi köyünden
bir Rum kadına ait olduğu söyleniyor.
(İHA)