Fobiler her kesimden insanda sık rastlanılan bir olgu. Ama bazı korkular var ki yaşayanların hayatını derinden etkilerken, diğer insanları şaşırtıyor. İşte korku dolu meşhurlardan bazıları ve onların enteresan korkuları. İspanya eski Devlet Başkanı General Franco, Sovyet Rusya lideri Stalin ve Adolf Hitler gibi diktatörler öldürülme korkusuyla hep dublör kullanmışlardır. Stalin bir yere gidecek olsa, birbirinin benzeri birkaç araba da aynı anda yola çıkarmış. Irak'ın devrik lideri Saddam Hüseyin'in de 10'u aşkın dublörü bulunduğu bilinir. Hitler, uyurken odasında kendisinden başka birisinin bulunmasına asla müsaade etmezmiş. Her zaman yalnız uyur ve kapıyı içeriden kilitlermiş. Suikasta uğramaktan korkan Hitler'in sabahlara kadar uyumadığı olurmuş. Hitler, ayrıca sudan da çok korkuyormuş. Dünyayı ateş çukuruna döndüren adam, su fobisi yüzünden hiçbir zaman yüzmemiş. Psikoloji deyince akla gelen ilk isimlerden biri olan Sigmund Freud ise insanın iç dünyasına doludizgin girmeyi başarırken kendisini ihmal etmiş. Çünkü Freud'da çok ciddi bir tren korkusu varmış. Freud bir de müzik sesine dayanamıyormuş. Bu yüzden piyanist bir komşusuyla sorunlar yaşıyormuş. Sonunda piyanist komşu ile Freud arasında bir uzlaşma sağlanmış, komşunun hangi saatlerde piyano çalınacağı belirlenmiş. Belirlenen saatlerde Freud dışarı çıkıyor ve komşu o saatlerde çalışıyormuş. Franz Kafka'da derin izler bırakan otoriter baba ve hiyerarşi teması eserlerinin tümüne yansımıştır. Kafka'nın özel yaşamında da baba fobisi her zaman etkin olmuştur. Çocuklukta yaşanan pek çok olay kişide korkuların giderek yerleşmesine, kökleşmesine, kronikleşmesine neden olur. Böylece ortaya çıkan fobiler insanı kısıtlar, engeller. Ama bu her zaman olumsuz sonuçlar doğurmaz, Edison'un karanlık korkusu olmasaydı, belki de ampulle tanışmamız çok daha geç olabilirdi. Filozof Arthur Schopenhauer ise yangın korkusu yüzünden hayatı boyunca hep birinci katlarda oturmuş Merhum şair Cahit Zarifoğlu'nda da vapur, köprü ve deniz fobisi varmış. Köprülerin yıkılacağından korkar, bu nedenle zorunlu olmadıkça köprülerden geçmez, vapura binmezmiş. Abdülhak Hamit Tarhan ve Cahit Sıtkı Tarancı'da ölüm, Necip Fazıl da yalnızlık korkusu varmış. "Kamus-ı Türkî"nin müellifi Şemsettin Sami ise ayda bir kere sokağa çıkarmış. Hiç berbere gitmeyen ve kendi sakalını kendisi kesen Şemsettin Sami'nin beş yıl hiç sokağa çıkmadığı olmuş. Ölüm korkusu yaşayan sanatçılardan biri de Nazım Hikmet'tir. Ünlü şair uyku hapı aldığı zaman bile en fazla 4-5 saat uyuyabilirmiş. Çılgın ressam Salvador Dali'nin de Nazım gibi ölüm fobisi varmış. Dali'nin biyografisini yazan Herbert Genzmer, "Dali ölmektense dayanılmaz acılara katlanmayı yeğlerdi. Hayallerini ebedi yaşam fikri süslüyordu. Tüm bunlar Dali'nin iç dünyasının bir görüntüsüdür. Dali'nin içi panik derecesinde ölüm korkusuyla doluydu" der. Montaigne, cuma günleri asla eline kalem almadığı gibi 13 rakamından da çok korkuyormuş. Voltaire, karanlıktan ödü koptuğu için ışıksız odalarda aslayatamazmış. Dünyanın en ünlü öykü ustalarından Borges'te ise kalabalık karşısında konuşma fobisi varmış. Borges uzun yıllar kalabalık karşısında konuşma yapmamış ama 60 yaşından sonra biraz rahatlamış. Boğaziçi'ne ait kitaplarıyla tanınan edebiyatçı Abdülhak Şinasi Hisar'da müthiş bir mikrop fobisi varmış. Elle tutulan her şeyde mikrop olduğuna inanan Hisar, suni meyve hapları yutarmış. Taha Toros, "O Güzel insanlar" adlı kitabında Hisar'ın mikrop fobisiyle ilgili olarak ilginç anekdotlar anlatır. Toros, bir sohbet sırasında Hisar'ın meyvelerde mikrop olduğu görüşüne karşı çıkar. Olayın devamı şöyledir: "Hisar, 'Sizlere göre öyledir' karşılığını verdi, arkasından da salonu mikroplar istila etmişçesine çekmecesinden bir kolonya şişesi çıkardı. Dolgun pembemsi yanaklarına çok yakışan tebessümlerle hepimizin eline bol bol kolonya döktü." Ünlü edebiyatçı manavdaki meyve raflarına da bakamazmış. Bir kere de, bindiği taksiyi ansızın durdurarak dışarı fırlamış, "Bu takside elma kokusu var" diyerek şoföre çıkışmış. Hisar, pek az kişinin elini sıkarmış, tokalaştıktan sonra da karşısındakine hissettirmeden cebinde taşıdığı küçük kolonya şişesi ile elini silermiş. Öyle ki, mikrop korkusu adeta ölüm korkusu ile eşit gibiymiş. Bir gün Süleyman Nazif ve Şinasi Hisar bir araya gelirler. Süleyman Nazif'in garsona, "ikimize de çay getiriniz. Çay bardaklarını güzelce, iki defa yıkayınız. Beyefendinin çayına konulacak suyu da ayrıca yıkayınız" dediği darb-ı mesel olarak anlatılırmış. Çok yoğun derecede mikrop korkusu olan bir başka ünlü edebiyatçı da Hüseyin Rahmi Gürpınar'dır. Romana getirdiği tarz ile dünya edebiyatını sarsan Virginia Wolf, uzun yıllar delirme korkusuyla yaşamış. Wolf'un intiharına da bu amansız korku neden olmuş. Romanlarında intiharı tema olarak işleyen Wolf, "Dalgalar" adlı romanında olduğu gibi, 1941 yılında ceplerine taş doldurarak kendini delice akan Ouse nehrinin kollarına bırakıp intihar etmiş. Peyami Safa ise hep facia bekleme korkusuyla yaşamış. Yazar yaşadığı durumu şöyle anlatır: "Benim şuurum bir facia atmosferi içinde doğdu, iki yaşımda iken, babam ve kardeşim Sivas'ta on ay arayla öldüler. Belki de bütün kitaplarımı dolduran bir facia bekleme vehmi böyle bir başlangıcın neticesidir." Ünlü oyuncu ve yönetmen Woody Allen'ın en büyük korkusu hasta olmakmış. Ailen bu nedenle iki saatte bir vücut ısısını ölçüyormuş. Allen'ın başka bir fobisi de yükseklik imiş. Ayrıca 'yangın çıkabilir' korkusuyla yatarken bile ayakkabılarını çıkarmıyormuş. Kapalı ve dar yerlerden çok korkan Allen, sık sık psikiyatrist desteğine ihtiyaç duyuyormuş. Pop yıldızı Michael Jackson ise tam bir hastalık hastasıymış. Mikrop kapmaktan ölesiye korktuğu için ağzını steril maskeyle koruyormuş. Bir dönemin efsanevi oyuncusu Marlene Dietrich'te ise mikrop korkusu varmış. Dietrich, bu yüzden Hollywood'da uzun yıllar boyunca "Deterjan Kraliçesi" lakabıyla anılmış. Bir başka ünlü aktris Julia Roberts da bulaşıcı hastalıklardan korkuyor ve önceden de-zenfekte edilmeyen sandalyelere oturamıyormuş. Tiyatrocu Yalçın Menteş fobisini kendisi anlatıyor: "Kravat takmaktan korkuyorum. Kravatı sıkarken, beni idam etmek için darağacına götürüyorlarmış gibi hissediyorum. Bu duyguyu her kravat takışımda yaşıyorum. Nedenini bilmiyorum ama kendimi bildim bileli bu korku var. Düşüp bir yerimi kırmak gibi bir fobim de var. Ağır bir yük ama fobilerimle yaşamaya alıştım" Ünlü yıldızlar arasında uçağa binmekten korkan da çok fazla. Kristie Alley, Bob Newheart, Winona Ryder, Luciano Pavarotti, Kristie Alley, Roseanne Baar, Sam Shepard, Joanne Woodward, Liv Ullman, Tony Curtis gibi ünlü aktör ve sanatçılar uçağa binme korkusu yaşadığını itiraf eden kişilerden bazıları. Whoopi Goldberg, bu korkusu yüzünden ABD'de her yere karayoluyla gittiğini söylüyor. Formula 3'ün tek kadın pilotu Selin Yardımcı da uçaktan çok korkan isimlerden. Futbolcu Sergen Yalçın'ın da başta asansör olmak üzere kapalı yer ve yükseklik fobisi varmış. İngiliz Arsenal futbol takımının yıldızlarından Dennis Bergkamp, uçaktan o kadar çok korkuyormuş ki ödül almak için bile olsa deniz aşırı ülkelere gidemiyormuş (ingiltere'nin bir ada ülkesi olduğunu hatırlayın). Efsanevi İsveçli sinemacı Ingmar Bergman'ın da ilginç bir fobisi varmış. Bergman, her şeyin berbat olmasından çok korkuyormuş. Ünlü sinema oyuncusu Nicole Kidman'ın korkusu ise neredeyse inanılmaz. Pek çoğumuz kelebekleri severiz, bir yerimize konsa uğur işareti sayarız, hatta kelebeği özgürlük simgesi olarak niteleriz. Oysa Kidman bu sevimli böcekten çok korkuyormuş. Görüldüğü gibi korkular herkesin hayatını zora sokuyor. Ancak korkuyla başa çıkmak elimizde! Bu haber Psikohayat Dergisi'nin Ocak-Şubat sayısından alıntılanmıştır...