Bir gemi düşünün…
İçi tıka basa insan dolu ve okyanusun ortasında
KAPTANSIZ yol alıyor.
Ya da kaptanı var fakat aklı fikri gemideki ganimetlerde
olsun.
Her iki şekilde de gemi Allah’a emanet değil
mi?
Seyir halindeyken ne değişen hava koşulları,
denizdeki dalgaların şiddeti, yönü ne de gemide hasıl olacak arıza
ve ya aksaklık fark edilebilecektir.
Kuvvetle muhtemeldir ki; karşılaşılacak ilk dev
dalganın geminin gövdesiyle buluşmasıyla gemideki ganimetlerle
birlikte insanlar da sağa sola savrulacak, dümen kontrolsüz şekilde
istikamet bulmaya çalışacaktır.
Böyle bir geminin yolcusu olmayı kim ister
ki?
Ama 76 milyonluk nüfusuyla Türkiye Cumhuriyeti
işte tam da böyle bir gemiye benziyor!
Sırtlan sürüsü tarafından kuşatılmış aslan
çaresizliğiyle daralan çemberin arasında aldığı her ısırık gücünü
biraz daha tüketmekte…
Türkiye kan ağlıyor!
Bir taraftan fakirlik, yoksulluk ile cebelleşen
halk diğer tarafta firavunların gövde gösterisine benzer
bonkörlükle kamu varlıklarının hoyratça talan edilmesi…
İşsizlik hat safhada ve küçük esnaf vergi, SSK,
Bağ-Kur borcu ile batağa sürüklenmiş, şark kurnazlığıyla devlet
tarafından söğüşleniyor.
Bütün bunlardan daha vahim olan ise; ülke
bölünme eşiğine gelmesine rağmen iktidar sahiplerinin hala talan
politikalarını büyümenin işareti olarak gösterme pervasızlığı
yüzsüzlüğüdür.
Hala istikrardan dem vurup, sağladıkları
istikrar ortamını bozmaya çalışan odakların varlığından söz
edebilmelerini ise mantıkla izah edebilmenin mümkünü
yoktur.
Ülkenin genel vaziyeti böyle iken Cumhurbaşkanı
Amerika Kıtası’nın keşfini, Başbakan can simidi olarak sımsıkı
sarıldığı mezhep farklılığını gündeme oturtmaya
çalışıyor!
Dev dalgalar arasında savrulan gemi misali bir
Türkiye’yi yönettiğini zanneden kadronun içine düştüğü içler acısı
duruma bakıyorum bir de ülke gerçeklerine…
Bir türlü bağ kuramıyorum!
Ya halk olarak biz sanal bir çaresizliği
yaşıyoruz ya da bizi yönetenler hezeyanlarının rüzgârına kapılmış
başka dünyaların semalarında uçuyorlar!
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Filipinler gezisi
dönüşünde belki buradan tuttururum düşüncesiyle Alevilerle ilgili
bir şaşkınlığını dile getirmiş.
Davutoğlu; “Alevilerin nasıl CHP’li
olabildiklerine hep şaşmışımdır” diyor!
Haklı da.
Zaten Sn. Başbakan, Alevilerin niçin
CHP’li olduklarını anladığı gün ülkede gerçekten demokrasi adına
insan hakları adına olumlu adımlar atılabilecek ve muhtemelen
kendisi de tövbe istiğfar ederek bünyesine dâhil olamasa da oyunu
CHP’ye verecektir!