Medyanın modern methiyecileri
Abone olAlmanlar'ın büyük şairi Goethe'den hareket eden Ahmet Tulgar, sözü günümüzün siyaset yazarlarına getirerek, iktidara methiye düzen gazetecileri tarif etti.
Akşam Gazetesi yazarı Ahmet Tulgar, büyük Alman Şairi Goethe'nin
bir metninden hareket ederek sözü günümüze getirdi. Tulgar, dediği
yazısında günümüzün 'modern methiyecileri'ni tarif etti:
Batı-Doğu Divanı adlı eserinde Goethe hayranlığını dile getirdiği
İranlı şairlerin şiirlerinin çoğunun iktidara, monarşiye methiye,
övgü içermesinin Batılı okuryazarlar tarafından anlaşılmadığına; bu
şairlerin bu nedenle Batı'da küçümsendiğine dikkat çekiyor.
Goethe'ye göre İranlı dil ve söz ustaları monarşiyle bu dirsek
temasları, hatta göbek bağları yüzünden Batı dünyasında haksızlığa
uğruyor, haksız eleştirilere hedef oluyor, sanatlarındaki incelik
ve derinlik gözden kaçıyor, yapıtları ciddiye alınmıyor.
Batı-Doğu Divanı'nda Doğu şiirinin ve onun üzerinden Doğu estetik
ideolojisinin anlaşılamama, hoşgörülememe durumunu ortadan kaldırma
çabasına girişen Goethe, İran edebiyatının Enveri, Hakani, Sahir
Faryabi gibi önde gelen methiye ustalarının yaşadıkları ve
yazdıkları dönemin iktidarının nasıl total bir iktidar olduğunu ve
nasıl bir şiddet sistemi kurduğunu uzun uzun, örnekleriyle
anlatıyor.
Ve nihayetinde de bir kez daha hak veriyor onlara. İktidar yanlısı,
hatta iktidarın güzel sesi, güzel sözü olmayı seçmiş
olmalarına.
Goethe'nin bunları yazdığı tarih de elbette Batı'nın bir demokrasi
cenneti olduğu dönem değil. Tamam, Fransız Devrimi olmuş; eşitlik,
özgürlük, kardeşlik sloganları dalga dalga yayılıyor Avrupa'ya ama
yine de herkes gibi Goethe de bir noktadan sonra kendi döneminin
paradigmasının, ideolojisinin, epistemesinin- artık ne derseniz
deyin ya da kolay olsun diye anlayışının diyelim- esiri; o
pencereden bakıyor dünyaya.
Bu doğrultuda anlamalıyız Goethe'nin şu sözlerini: 'İyiliğin de,
kötülüğün de kaynağı olan en en yüksekteki şiddete ölçülü, sabit,
itaatkar karakterler bildiklerince yaşamak, hayatlarını idame
ettirmek için tabi olurlar. Ama şairin yeteneğini takdir eden en
yüksek otoriteye kendisini adamasının nedeni, en önemli nedendir.
Sarayda, muktedirlerle alışveriş halindeyken, ihtiyaç duyduğu bütün
malzeme zenginliğini, bolluğunu ona sağlayacak 'bir dünyaya
yukarıdan bakış' açılır gözünün önünde şairin.'
Goethe'ye göre bu yüce neden, methiyecilerin şiir haline gelmiş,
getirilmiş yaranma fiilerini sadece affettirmekle kalmaz, onlara
iktidara yaranma yetkisini veririr; ahlaken meşrulaştırır.
Neredeyse 200 yıl geçmiş aradan Goethe bunları yazalı. Hele Enveri
ve diğerlerinin şiirleri çok daha eski. Bu arada dünya halkları ne
özgürlük mücadeleleri vermiş, insanın otorite karşısındaki konumu
kaç kez, ne badirelerden geçerek sorgulanmış ve bugünlere gelinmiş.
Eh, ekonomik zorla da baş etmek eskisine göre daha kolay.
Bütün bu gelişmelerin ardından artık edebiyat alanında iktidara
methiyeler düzen birisi öyle kolay kolay kendini meşrulaştıramaz.
Edebiyat, şiir Türkiye'de de özgürlükçü akımlardan, hareketlerden
besleniyor daha çok; buralara daha yakın.
Ama yine yazılı kültürün bir parçası, hatta belki de en etkili
parçası olan 'Türkiye gazete yazarlığı'na gelince, iş değişiyor.
Arada bir, saman alevi gibi parlayan suni, göstermelik, işine
geldiği kadarıyla muhalefet söylemlerini bir yana bırakın; gazete
yazarlarının çoğu iktidar hiyerarşisinin farklı katlarına
yerleşmiş, oradan konuşuyorlar, orada kendilerine dikte edilenleri
yazıyor; yani 'Muktedirler Apartmanı'nı yıkıyor, cilalıyorlar.
Eskinin şair methiye ustalarının yerini günümüzde siyaset yazarları
aldı.
Ve işin ilginç tarafı, iktidardan yana tavır aldıkça daha çok
kazanan, daha fazla lükse boğulan, daha fazla konfora alışan bu
yazarlar kendi aralarındaki kapalı devre sohbetlerde
methiyeciliklerini- ki artık bu çağda 'yalakalık' demek daha doğru
olacak- Goethe'nin 200 yıl önce İranlı şairlerin iktidar
karşısındaki konumlarını hoşgördürmek için kullandığı gerekçelere
benzer laflarla açıklıyorlar, meşrulaştırıyorlar.
'Gazeteci iyi yaşamalı, herşeyin iyisini tanımalı, tatmalı, dünyayı
görmeli, bilmeliymiş.'
'Her yeni çıkan ürünü denemeli, ona sahip olmalıymış.'
'Kapalı kapılar ardına alınacak denli güven tesis etmeliymiş
iktidar nezdinde.'
Filan, falan.
Evet, günümüz siyaset ve ekonomi yazarlarının çoğu özel
alanlarında; en azından içlerinden konuşurken bu tür kendi kendini
aldatmalarla meşrulaştırdıkları siyasi tutumlarını, her türden
iktidardan yana tavır alışlarını, gazete sayfalarına çıkınca bir
teorize ediyor, bir teorize ediyorlar ki, böylesi bir
adaletsizlikler ülkesinde bunları yazanların söz ve süs
sanatlarındaki maharetine İranlı methiye ustaları da, onları sırf
şiir aşkına savunan Goethe de hayran kalırdı.
Yazı: Ahmet Tulgar
Kaynak: