Medyada ajanda polemiği
Abone olSerdar Turgut Can Dündar'ın ajandasından yola çıkta ve yepyeni bir polemike sebep oldu.
SERDAR TURGUT / AKŞAM
Benim 1979 ajandam
Can Dündar (ki kendisi genç kızlar tarafından beğenilmek için
fiziksel güzelliğin gereği olmadığının ve etkili yazmanın
yetebileceğinin canlı kanıtıdır. Ben de ona güvenerek genç
kızlardan aynı ilgiyi beklemekteyim uzun süredir ama galiba benim
fiziki durumum yazılarımın etkinliğini bile öldürecek düzeyde
olmalı.)
Önceki günkü yazısında çeyrek asır öncesinde bu zamanlar ne
yapıyormuşum diye merak etmiş ve ajandasından ilgili günlerdeki
faaliyetlerini okuyucuya aktarmış.
İlk önce bu ajandada yazılı olanları okuyalım. (Bu noktayı bir
reklam arası olarak görüp okumayı bırakıp ihtiyaç gidermek üzere
gidebilirsiniz. Dönüşte de ajandadan aktardıklarımın sonundan
başlayıp benim yazacaklarımı okumayla devam edebilirsiniz. Böyle
davranırsanız sıkılmak riskinden kurtulacaksınız emin olun.)
İşte çeyrek asır önce bugünlerde Can Dündar’ın gün gün
yaptıklarının dökümü:
16 Ocak- Sanatsevenler Derneği’nde Uğur Mumcu söyleşisi
17 Ocak- BYYO’da Ladik 76 gösterisi
18 Ocak- Sanatsevenler’de Müjdat Gezen söyleşisi
20 Ocak- AST’ta tak-tik oyunu
22 Ocak- Sanatsevenler’de Attila İlhan söyleşisi
24 Ocak- Eti Sanat Merkezi’nde Maden filmi gösterimi
26 Ocak- Sanatsevenler’de insan hakları açık oturumu
28 Ocak- Halk Tiyatrosu’nda Kamboçya tartışması
Vallahi çeyrek asır öncesi 1979’da Can Dündar tam olarak kaç
yaşındaydı bilmiyorum ama benim yaptığım hesaplamaya göre şu anda
105 veya 106 yaşında olmalı. Çünkü bu ajandada yer alan faaliyetler
80 yaşında olup da hayatının sonuna yaklaşmakta olduğunu bilen bir
ihtiyara uygun faaliyetler. Bu yaşam deneyiminde Can Dündar isyan
etmiş olmalı. Sadece isyankâr olmanın genç kızları kesmediğini
görüp buna romantiği da sonradan zorlamayla eklemiş. Yani o bir
kader kurbanı. Şu anda romantik isyankâr olması da hayatın ona
oynadığı kötü bir oyundan ibaret. Bir yaşam düşünün; heyecan
açısından zirvesini Maden filmi gösterimi oluşturuyor, bunun
dışında da Can Dündar o dönemde Sanatsevenler Derneği’nde
yaşıyormuş yani bir anlamda evsizmiş.
Onun 1979 ajandasından esinlenerek ben de o yıllara ait kendi
ajandamı karıştırdım ve ortaya şöyle bir görünüm çıktı.
16 Ocak- İçki dükkanına uğranılarak gündelik tüketimim olan iki
şişe votka alınacak
17 Ocak- Grup seksine katılınacak
18 Ocak- Marihuana tedarik edilecek (acil)
20 Ocak- Gran Funk konserine gidilecek
24 Ocak- Dominatrix Samantha tarafından kırbaçlanılacak. Ondan
sonra uçağa atlayıp Türkiye’ye dönülecek. Hakkımda çıkarılmış
tutuklama kararının işleme konulup konulmadığı da uçmadan önce
kontrol edilecek
26 Ocak- Ülkeye döner dönmez Eti Sanat Merkezi basılarak orada
kümelenmiş olan pasifistler ve Menşevikler sopalanacak
28 Ocak- 1 Mayıs gösterisine katılacak Maoistlerle çıkması muhtemel
kavgada kullanılmak üzere bakır kablolar hazırlanacak. Kavgadan
sonra İtalyan-Arjantin melezi sevgiliye giderken votka alınacak
29 Ocak- Dün geceyi nerede bitirmiş olduğuma ve neler olduğuna dair
bilgi toplanacak
30 Ocak- Yaşamakta olduğum şehirden 300 kilometre uzakta olan
şehirde ne işim var ve buraya nasıl geldim? Bunu da öğrenmem
gerekiyor.
İşte bu nedenlerden dolayı ben de isyankâr oldum da ama romantik
olamadım, nihilist oldum.
O günlerde Can Dündar’ın yaşamının durumunu bilseydim 16 Ocak günü
Eti Sanat Merkezi’ni basmışken onu da kurtarırdım ve orada
dövülmesini engellerdim ama sonradan iyice bir pataklayıp ‘kendine
gel be adam’ derdim. Dua edin ona uyup Ocak 1979’a ait ajandamı
yayınladım. Bir de 1973’e ait ajandamı yayınlasam hem bu gazete
anında kapatılır hem de sizler benim nasıl olup da hâlâ daha
hayatta olduğuma şaşardınız. Ben o yıllara baktığımda yine romantik
filan olamıyorum sadece nostaljik duygularla dolup, taşıyorum.
Nostaljik isyankâr diyebilirsiniz bana