Medya yine günah geçisi oldu
Abone olMalatya'daki insanlık dışı vahşetin faturası yine basına çıkarıldı. Radikal yazarı siyasilerin her başı sıkıştığında topu basına atmasının adeta isyan etti.
Radikal Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmet Berkan, başlıklı
yazısında başı sıkışan siyasetçinin topu medyaya atmasını
eleştirdi. Berkan, Malatya'daki insanlık dışı olaylardan kalkışarak
olan-biteni analiz etti:
Yazı: İsmet Berkan
Kaynak:
Malatya'daki çocuk yuvasında gizli kamerayla yapılan çekimlerdeki
işkence-dayak görüntüleri Türkiye'yi sarstı. O ufacık çocukların
çırılçıplak dayak yemelerini görüp de sarsılmamak mümkün değil
zaten.
Gazeteler, haberi ertesi gün aldılar ve manşetlerine taşıdılar.
Bundan daha doğal bir şey de olamaz. İlk gün, benim görebildiğim
kadarıyla bir tek Radikal, dayak olayından Devlet Bakanı Nimet
Çubukçu'yu da sorumlu gösteren yayın yaptı. Çubukçu, yakın bir
dönemde hükümette bakan oldu.
Çubukçu'ya bağlı iki icracı kuruluş var. Biri 'Kadın Müsteşarlığı'
diğeri ise Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Genel Müdürlüğü. Yani
Çubukçu, bence hükümet içinde Sağlık ve Milli Eğitim bakanlarıyla
birlikte doğrudan insana hitap eden üç bakandan biri. Her başarısı
insanların hayatını daha iyi hale getiriyor, her başarısızlığı ve
hatta vurdumduymazlığı ise bir yerlerde birilerinin hayatının
zindan olmasına yol açıyor.
AKP gibi bir partiden milletvekili seçilmiş bir kişinin, kadın dahi
olsa, ciddi bir feminist ajandaya sahip olmasını elbette beklemem,
ama o kişinin en azından kadınların eşitliğini savunmasını
beklerim. Yine o kişinin en azından kadına yönelik şiddet konusunu
gündeme taşımasını ve bu şiddeti kınamasını isterim.
Aynı şekilde, AKP'den milletvekili olmuş birinin yetiştirme
yurtları veya çocuk yuvaları konusunda çok liberal olmasını
beklemem, ama en azından bu yuvalardaki çocuk istismarının (cinsel
istismarın ve şiddete tabi tutmanın) sona erdirilmesi için aktif
çaba harcamasını beklerim.
Bakın Malatya'daki hadise ortaya çıkmazdan sadece birkaç gün önce
Bakan Çubukçu, Meclis İnsan Hakları Komisyonu'nda, 'İnsanın olduğu
yerde şiddet vardır' dedi. Bu, eğer entelektüel bir zırvalıksa,
doğru kabul edilebilir. Daha doğrusu bu cümleye kimse yanlış
diyemez zaten. Ama bu sözleri, çocuklara yönelik şiddeti azaltmakla
görevli bir bakanın söylemesi, pekâlâ şiddetin normal karşılanması
olarak da görülebilir.
Malatya'daki feci olayın ardından Nimet Çubukçu, Londra'da
Başbakan'a 'Döneyim mi' diye sormuş, o da 'Dönme' demiş. Bence
sorması hata. Elbette hemen gitmeliydi Malatya'ya. Ancak bu sabah
gitme kararı aldığını açıkladı. O çocuklara 'Geçmiş olsun' demedi
hâlâ Çubukçu. 'Size bunları yapanları affetmeyeceğiz' demedi
hâlâ.
Oysa o çocuklar ona emanetti. Bakın, Sağlık Bakanı Recep Akdağ,
Malatya'ya gitmekte bir an tereddüt etmedi ve elini o çocuklara
şefkatle uzattı. Bakın, kimsenin beğenmediği Kültür ve Turizm
Bakanı Atilla Koç'un dünkü gazetelerdeki sözleri bile Nimet
Çubukçu'nun insani duyarlığının kat be kat ötesinde.
Önce Radikal, ardından bütün basın Nimet Çubukçu'yu eleştirdi.
Evet, bakanlar ve başbakanlar sadece övgü almazlar, sık sık
eleştirilirler de...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, hükümetin bir bakanına yönelik bu
eleştirilere çok kızdı, her zamanki kolaycılığa sapıp medyaya verdi
veriştirdi. Elinden gelse, medyayı hükümete komplo kurmakla
suçlayacak. Ben Başbakan'ın çocuklara işkence görüntülerini
izlediğinden emin değilim; izlemiş olsa, basının hassasiyetini
anlar ve hak verirdi, hatta herkesten önce kendisi Malatya'ya
giderdi. Çocuk sahibi herkes o görüntülerden sonra isyan ederdi
çünkü.