Meclis Başkanı Çiçek’in onur sınavı!
Abone olCHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan İnternethaber’e çok özel açıklamalar...
Nergis DEMİRKAYA
İNTERNETHABER
ANKARA- Yemin etmeme, boykot krizi, artan terör, özerklik ilanı, şike operasyonu, kadın cinayetleri, Meclis TV'ye getirilen sınırlama, ekonomik kriz uyarıları...
Türkiye kavurucu yaz sıcağının yanı sıra son bir aydır da bu saydığımız gündem maddelerinin sıcaklığını yaşıyor.
Böylesi gergin bir ortamda ana muhalefet partisi CHP'nin kapısını çaldık. Genel başkan olduğundan bu yana sadece geçen hafta bir tam günü evde geçirebildiğini söyleyen CHP lideri Kılıçdaroğlu'nu yine yoğun bir çalışma temposu içinde bulduk.
Bir tarafta yoğun ziyaretçi trafiği, diğer tarafta masada
biriken dosyaların arasında Kılıçdaroğlu son günlerin öne
çıkan gündem maddeleriyle ilgili sorularımızı
yanıtladı.
Türkiye'nin totaliter bir yönetime doğru gittiğini savunan CHP lideri Başbakan Erdoğan'a yüklendi, Meclis TV yayınlarına getirilen kısıtlamada sesinin çıkmadığını söylediği Meclis Başkanı Cemil Çiçek'i "CHP'nin duyduğu güvenin sarsılmaması için" onurlu davranmaya çağırdı.
Kılıçdaroğlu'nun eleştirilerinden, "Kazara CHP'de 4 kişi farklı konuşsa bugün kıyamet kopmuştu" dediği birbirinden farklı açıklamalar yapan ekonominin başındaki kilit isimler de payını aldı.
Yemin etmeme boykotuyla ilgili, "Bütün dünyaya anlattık bir AKP'ye anlatamadık" diyen Kılıçdaroğlu tuttuğu takım Fenerbahçe için de taraftarlarına imalı bir çağrıda bulundu:
"Takımlarının yöneticilerine sahip çıksınlar. Fenerbahçelilerin hem bu olayı daha yakından izlemeleri hem de kulüpleri üzerinden bir oyun oynanıyorsa o oyunu da yakından izlemeleri gerekiyor. Ona izin vermemeleri gerekiyor."
İşte Kılıçdaroğlu'nun İnternethaber okurları için sorularımıza verdiği yanıtlar:
TERÖR SİLAHLA ÇÖZÜLEMEDİ
-Terörle mücadelede polise daha etkin rol verileceği kararını nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Terörle mücadele bir uzmanlık alanı, uzmanlık işidir. Sadece
güvenlik güçlerinin eline silah alıp karşısındakini öldürmesi ile
sonlanan değil arkası gelen bir olay. Bu işin güvenlik boyutu
polisle çözülecekse bu işi çözmesi gereken iktidarın buna karar
vermesi gerek. İktidar ben bunu polisle çözmek istiyorum derse
polisle çözer. Ama bugüne kadar bizim gördüğümüz olgu şu: Terör
olgusu silahla çözülemedi. Hangi arayışlarla AKP bu noktaya geldi,
bunu henüz kimse bilmiyor.
- Polis devleti olduk yorumlarına ne
diyorsunuz?
Polis devleti demek belki farklı bir algılama yaratabilir. Türkiye
süratli bir totaliter rejime doğru gidiyor. Tek adam yönetimine
doğru gidiyor. Her şeye bir adam karar veriyor
ÇİÇEK'E GÜVENİMİZİN SARSILMAMASI İÇİN...
- Örneğin?
Meclis başkanını kim seçecek bir kişi belirliyor. Cumhurbaşkanı kim
olacak bir kişi belirliyor. Valiyi belirleyen de bir kişi. Meclis
başkanının görevlerine müdahale ediliyor, "Televizyonlarla ilgili
böyle olacak" diyor. Normalde onurlu bir Meclis Başkanı, "Bir
dakika Sayın Başbakan, sizin yeriniz ayrı benim yerim ayrı.
Parlamentonun başında ben varım, parlamentoyla ilgili kararları ben
veririm" der. Biz bunu duymadık ama bekliyoruz. Sayın Çiçek'e olan
güvenimizin sarsılmaması için bunu bekliyoruz. Parlamentonun
saygınlığını koruyacak en baştaki kişi o olmalı.
SAĞDUYU DEMEÇLERİ SORUNU ÇÖZMÜYOR
- Son terör saldırıları sonrası sokaklar gerildi. En son
Zeytinburnu'nda yaşananlar var. Ne yapmalı?
Tehlikeli bir gelişme. Bütün siyasetçilere düşen görev itidali yurt
çapında egemen kılmaktır. Hiç kimseyi ötekileştirmeyelim. Kimseyle
kavga etmeyelim. Tam tersine bir çatışma kültürünü geliştirir, bir
çatışma ortamı yaratırsak bu her şeyden önce hepimize zarar
verir.
- Sokağın karışmasının arkasında siyasilerin sorumluluğu
yok mu?
Hayır. Demeçlere bakın hepsi sağduyuya yönelik demeçler. Ama bu
demeçleri vermek terörü bitiriyor mu, hayır. Bu demeçler binlerce
kez verildi. Sorun siyaset kurumunun terörü sonlandırma noktasında
üzerine düşen görevi yapmamasıdır. Olayı sadece güvenlik
penceresinden görüp 'ben bu olayı böyle çözeceğim" derseniz
çözemiyorsunuz. 35 yıldır çözemediniz. Çözülmedi. Balıkesir'de bir
şehit annesi söyledi bana, "Bu olayı sonlandırın. Çocuklarımız
şehit olmasın diye. Ne yaparsanız yapın çözün" dedi.
MECLİS'TE AKİL ADAMLAR KURULU
- Hükümet muhalefetin kapısını çalacaktı, Meclis'in açılışına da
zaman var. Acil olarak ne yapılmalı?
Çok şey var. Hükümet bu konuda üzerine düşeni yapmalı, ama
yapmıyor. Bu sorunun çözümü için somut öneriler getiren belki de
tek parti CHP'dir. Meclis'te bir Akil Adamlar Kurulu oluşturulmalı.
"Bu olayı nasıl çözeriz" diye insanlar bir masada oturmalı,
tartışmalı. Sadece Meclis'teki milletvekilleri, siyasi partiler
değil, parlamento dışı siyasi partiler, Sivil Toplum Örgütleri, bu
konuda çaba harcayan akademisyenler, rapor hazırlamış bilim
insanları dinlenmeli. Biz bunu en baştan beri söylüyoruz, yapıldı
mı, hayır. Sorun da buradan çıkıyor. Bizden çözüm istiyorlar.
İktidar çözüm üretemiyor. Bizim dediğimizi de yapmıyorlar ve gelip
duvara çarpıyorlar.
ETNİK TEMELLİ ÖZERKLİK TOPLUMU BÖLER
- BDP çözüm için özerklik önerisi getirdi, hatta parçası
olduğu DTK özerklik ilan etti. Siz de özerklik
demiştiniz?
Ben etnik bölgesel anlamda özerliğe karşıyım. Partimiz de karşı.
Etnik ve bölgesel anlamda bir özerklik toplumu ayrıştırır, böler.
Siyasetçinin görevi toplumu ayrıştırmak değil kaynaştırmak, entegre
etmektir. O nedenle özerklik çağrısını doğru bulmuyorum. Yapılan
özerklik çağrısı ile Avrupa özerklik şartı farklı. AKP bunu
geçmişte karıştırmıştı. İkisi farklı şeyler. Bölgesel, etnik
anlamda bir özerklik çağrısı doğru değildir. Biz üniter devleti
savunuyoruz. Beraber aynı coğrafyada hiç kimseyi ötekileştirmeden
barış içinde yaşamak istiyoruz. Sorunları oturup konuşalım.
BÜTÜN DÜNYAYA ANLATTIK AKP'YE ANLATAMADIK
HABERİN DEVAMINI OKUMAK İÇİN DİĞER SAYFAYA GEÇİNİZ...
[PAGE]
BÜTÜN DÜNYAYA ANLATTIK AKP'YE
ANLATAMADIK
-BDP'nin Meclis dışında kalması biraz da bu tartışmaları
alevlendirmedi mi? Siz çözdünüz ama tutuklu vekillerin tahliye
krizi sürüyor.
Meclis dışında kalmaları doğru değil. Biz şunu söylüyoruz. Yargı
siyasi otoritenin emrinde ve görevini yapmıyor. BM Medeni Sivil
Haklar Sözleşmesi, İnsan Hakları Sözleşmesini 'gereğini yapacağız'
diye imzalamışız. Anayasal engel olduğu için iç hukuka
yansıtamayınca Anayasa'nın 90. Maddesini "Uluslararası anlaşma iç
hukukla çelişirse uluslararası anlaşma geçerli olur" diye
değiştirmişiz. Bunlara yargıçlar uyuyor mu, hayır. Yargıçların bu
yasaları, Anayasayı göz ardı etmeden uygulaması gerek. Ama
uygulamıyorsa o yargıç siyasi otoritenin isteğini yerine getiriyor
demektir. Onun için sorun CHP, MHP, AKP'nin sorunu değil hukukun
üstünlüğü, demokrasi sorunudur. Biz bunu bütün dünyaya anlattık ama
AKP'ye anlatamadık.
YEMİN KRİZİ AK PARTİ'NİN OYLARINI ARTTIRDI MI?
-Bu arada yemin etmeme kararı sonrası yapılan araştırmaya
göre bu karar CHP'nin oylarını düşürmüş, AK Parti oy
arttırmış...
Bizim bir anketimiz olmadı ama okuduk. Eğer düşüş varsa sorun
bizde. Burada bir demokrasi sorunu var ve biz onu iyi anlatamadık
demektir. Dünyanın hangi demokrasisine giderseniz gidin halkın
oylarıyla seçilmiş milletvekillerinin parlamentoya gelip kamu
görevi yapması yasanın gereğidir. Eğer gelmiyorsa orada demokrasi
sorunu vardır. Biz bunu dünyaya anlattık. Ama demek ki kendi
halkımıza da anlatamadık. O zaman sorun bizde.
-Ne yapacaksınız o zaman?
Anlatmaya devam edeceğiz. Hukukun üstünlüğünü isteyeceğiz. Hukuk
hepimiz için her zaman ihtiyaç. Sokakta yürürken de hukuka
ihtiyacımız, var evimizde yatarken de. Pikniğe giderken de hukuka
ihtiyacımız var, lokantada yemek yerken de. Çünkü biz birisinin
özel isteği ile onun güvencesi altında olmak istemiyoruz. Biz hukuk
devleti çatısı altında özgüvenle bu ülkede yaşamak, korkusuzca
sesimizi duyurmak, özgürce istediğimiz gazeteyi okumak istiyoruz.
Bunu hukuk sağlar. O insanlara bu ülkenin insanları 'parlamentoya
gir yemin et, haklarımı koru' diye oy verdi. İki kişi 'ben sana
izin vermeyeceğim', 'bırak halkı, halkın oyunu çöp sepetine
atabilirim' diyor... Bu yanlışı anlatmaya devam edeceğiz.
ÇIKAMAYABİLİRLER DEDİM AMA...
-Ama siz daha önce 'seçilseler bile çıkamayabilirler'
demişsiniz. Sonrasında tahliye edilmediklerinde yemin etmemeniz
tartışma konusu oldu.
"Çıkmazlarsa yargının kararına saygı duyarız" demiştim. Doğru bugün
de saygılıyız yargı kararına. Ama yargı kararına saygı göstermek
yargı kararını eleştirmemeyi gerektirmez. Ben bu kararın
yanlışlığını dünyaya anlatıyor ve dünya bunu kabul ediyorsa demek
ki ben burada haklıyım. Yine bir protokol imzalandı. O metinde
'uluslararası anlaşmaların Anayasanın gereği yapılmalı' deniliyor
ve bunun altında Türkiye'nin en büyük iki partisinin imzaları
varsa, bu da bizim haklı olduğumuzu gösteriyor.
BU ÜLKEDE UZLAŞMA KÜLTÜRÜ VAR
- Bu Meclis Anayasa yapacağı için belki de diğer
Meclislerden daha önemli. Ama yemin krizi, boykot derken çabuk
yıprandı. Bu ortamda yeni Anayasa umudunuz var mı?
Ben umutsuz bir insan değilim. Bütün sorun şu. Siz insanınızı,
ülkenizi seviyor musunuz, ülkenizin ve insanların sorunu varsa
çözmeye niyetli misiniz? Olaya böyle bakacağız. Çözüm yöntemi
önemlidir. Kırarak dökerek, insanları kutuplaştırarak değil bir
araya getirerek sorunları çözersiniz. Demokrasinin olmazsa
olmazlarından biri uzlaşma kültürüdür. Uzlaşma Komisyonu daha önce
yapıldı. Ecevit hükümeti döneminde Anayasa'nın 60'a yakın maddesi
uzlaşmayla değişti.
- AK Parti 9 kişilik heyetle çalışmaya başladı. AK Parti
kendi anayasasını hazırlayıp dayatır gibi bir kaygınız var
mı?
Kendi çalışmalarını yaparlar. Biz neden böyle bir çalışma
yapıyorsunuz demeyiz. Biz de madde değil ilkeler bazında bir
çalışma yaptık ve seçim öncesi kamuoyu ile paylaştık.
İzleyeceğiz.
HÜKÜMET NASİHAT YERİ DEĞİLDİR!
- Arka arkaya ekonomik kriz uyarıları geliyor. Parti
olarak sizin tespitleriniz nedir?
Manzara hoş değil. Ekonomi iyi yönetilmiyor. Seçim öncesi de
sonrası da uyardık. Ama biz 'kriz geliyor' demedik. AKP, 'Bak CHP
felaket tellallığı yapıyor der' diye özellikle yapmadık. Biz
demedik ama onlar dayanamadılar ve söylediler. 'Aman ha! Para
harcamayın, kriz geliyor' dediler. Soru bir. Hükümet nasihat yeri
değil, çözüm yeridir. Çözüm için ne yapıyorlar. Vatandaşa 'para
harcama' diyorlar. Yarın kriz çıktığında, 'Ben sana demedim mi,
harcadın cezanı çek' diyecek. Bir hükümet bunu diyemez. Hükümet
nasihat vermez, önlem alır.
KAZARA CHP'DEN 4 KİŞİ FARKLI KONUŞSA...
- Birbirinden farklı açıklamalar geldi. Kafalar biraz
karışık mı?
Ali Babacan, Mehmet Şimşek, Zafer Çağlayan, Tayyip Erdoğan başka
başka konuşuyor. Kazara CHP'de 4 kişi farklı konuşsa bugün kıyamet
kopmuştu. Biri 'kriz gelecek harcama yapmayın', öbürü 'faiz lobisi
var', diğeri 'faizi düşüreceğiz', bir başkası 'faizi yükseltmek
gerek' diyor. Bir başkası da merkez bankasından şikayet ediyor.
Sorun ülke iyi yönetilmiyor, ekonomi iyi yönetilmiyor. Benim korkum
fatura yine vatandaşa çıkacak. Seçim öncesi 'CHP gelirse kriz olur,
faizler yükselir, şu olur, bu olur' diyorlardı. AKP geldi kendi
söyledikleri tamamen çıktı.
BAKAN KONUŞMASA KRİZ HABERİ YAPILMAZDI
-Dünyanın etkisi nasıl engellenebilir?
Bizimki farklı. Bizim finans kurumlarında sorun yok, üretmeme
sorunu var. Bunu da Ecevit hükümetine borçluyuz. Onlarda ise finans
kurumlarında sorun var.
Dış ticaretten sorumlu bakan sürekli ihracattan bahseder, ama bir
Allah'ın kulu da çıkıp, 'Sayın bakan şu ithalat ne oluyor, cari
açık nedir?' diye sormuyor. Gazetelerin ekonomi sayfaları
methiyelerle dolu. Krizin k'sı bile yok. Ali Babacan konuşmasa o da
yazılmayacaktı.
FENERBAHÇELİLERE 'YÖNETİCİLERE SAHİP ÇIKIN' ÇAĞRISI
- Siz de Fenerlisiniz. Bir tarafta 'futbol temizleniyor'
diye bakılıyor, diğer tarafta, 'Başka amaçlar' var diyenler var.
Siz bu Şike Operasyonunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bütün Fenerbahçelilere şunu söyleyeyim. Kendi takımlarının
yöneticilerine sahip çıksınlar. Elbetteki yöneticiler derken bir
yöneticiyi kastetmiyorum. Fenerbahçe'de yönetici konumunda çok kişi
var, yönetici olacak çok kişi var. Ama orada en azından
Fenerbahçelilerin hem bu olayı daha yakından izlemeleri hem de
kulüpleri üzerinden bir oyun oynanıyorsa o oyunu da yakından
izlemeleri gerekiyor. Ona izin vermemeleri gerekiyor.
- Sizce bir oyun var mı?
Fenerbahçe üzerinde eğer bir oyun oynanıyorsa buna izin vermemeleri
gerekiyor Fenerbahçelilerin. Ben bunu söylüyorum sadece. Bu
yeter.
TÜZÜK SÖZÜNÜ YERİNE GETİRECEĞİM
- Seçim sonrası MYK'da revizyon beklentisi var. Tüzük
kurultayı hazırlıkları başladı mı?
Çalışıyoruz. İllerden görüşler geliyor. Tüzükle ilgili Atilla Sav
çalışıyor. Metin Feyzioğlu'ndan rica ettim, o bir çalışma
yapıyor.
FEYZİOĞLU GENEL BAŞKAN NEDEN OLMASIN!
- Sayın Feyzioğlu'nun ismi muhaliflerin genel başkan adayı olarak
geçiyordu...
Neden olmasın?
Sağolsun bir çalışma yapıyor. MYK'dan gönüllü olarak da çalışmaya
katılan arkadaşlarımız oldu. Ana iskelet çıktıktan sonra illere
gönderip görüş alacağız. Ekim ayında muhtemel bir tartışacağım
metin çıkar. Tüzük sözünü kesinlikle yeri getireceğim.
SANATÇI AYKIRI DURUŞ SERGİLEMEZSE SANATÇI OLMAZ
- Biraz da özel yaşam. Yoğun tempolu çalışma içinde
nasıl dinleniyorsunuz. Sizi çok dinlendiren bir müzik var
mı?
Müzik dinliyorum. Bazen böyle hafif bir caz müziği de oluyor.
- Aynur'u hiç dinlediniz mi? Caz festivalinde çıktı,
gördüğü tepki çok tartışıldı...
Şener Şen'in filmindeki türküsünü dinledim, gerçekten duygulu bir
türküydü. Toplumun şunu kabul etmesi gerek. Dünyanın her tarafında
sanatçıyı sanatçı yapan aykırı duruşudur. Sanatın sanatçının özünde
eleştirmek vardır. O nedenle ki bazen yazdığı şiir romanla ağır
bedeller de ödemişlerdir. Aylarca, yıllarca hapis yatanlar oldu.
Toplumuzun olgunlaşması lazım. Sanatçı farklıdır, ona özen
göstermeliyiz, toplum olarak el üstünde tutmalıyız.
14 AYDIR İLK KEZ TAM GÜN EVDE KALDI
- Seçim sonrası tatile çıkacağınızı söylediniz. Hatta
sessiz bir yere gitmek istiyorum demiştiniz...
Genel başkan olduktan sonra sadece geçen Pazar evde bir tam gün
kaldım. Tatile çıkacağım. Sessiz sakin bir yer buldum. Yeri gizli.
Gelecek hafta eşimle birlikte çıkacağız. Ayırdığım kitaplar var,
kısa bir süre tatil yapıp orada okuyacağım.