Geçen haftaki yazımızda sistemle ilgili açıklamalara yer
vermiştik.Bu yazımızda “sanat alanı” ile ilgili derslerle ilgili
görüşlere yer veriyor, iki yazımızın birlikte değerlendirilmesini
rica ediyoruz..
Sistem değişikliğine çok hızlı girildiği için, bazı kararlarda
yanlışlıklar olabilir. Bizde henüz eğitim başlamamışken,
düzeltilmesi için yanlış gördüğümüz tesbitlerimizi şimdiden vermek
istiyoruz.
Ayrıca, her alan mensubu önce kendi evinin önünü
temizlemeli ki doğrular bulunsun. Yoksa, el oğuşturup, öneri
yapmayıp kenarda beklemek doğru bir yol olmasa gerek…
Bir çocuk bir aileyi, bir aile bir mahalleyi, bir mahalle bir
şehri değiştirebilir, bir de bakarsınız ki her şey değişmiş…
Sözümüz bu hafta sana alanı insanlarına/kurumlarına…
Şimdi geçen hafta verdiğimiz çizelgedeki derslere bakınca,
MEB’na teklif götürmeyen sanat/müzik insanlarımız;
“Sanat ve spor” adını doğru bulacaklar mı?
Kabul edecekler mi?
Sanat son yıllarda, hükümet alanında turizm ile
birlikte sancılı olarak yürürken, birçok aydın/yazar bir an önce
Kültür Bakanlığı bağımsız olmalıdır kampanyası yürütürken,
sanatın sporla birleştirilmesine ne diyecekler?
Yine, “Müzik, spor ve fiziki etkinlikler” adını doğru
bulacaklar mı?
Müziğin önce “spor” ile, sonrada “fiziki
etkinlikler” ile birleştirilmesini kabul edecekler mi?
Bakanlığımıza sorularımız da şunlar olacak;
Bu kararı alırken, son yıllarda uygulamaya konulan
“Güzel Sanatlar ve Spor Liseleri” nin uygulamada çektiği sıkıntılar
konusunda Bakanlık ve akademisyenler tarafından araştırma
yapılmış mıdır?
Bakanlık ilgili kurumlardan görüş almış mıdır?
Bakanlık, öğrenci sporu seçtiğinde, her dalda
öğretmen bulabilecek midir?
“Oyun ve fiziki etkinlikler” neyi anlatmaktadır,
doğru mudur?
Müzik, spor, güzel sanatlar v.b. hepsi fiziksel /
bedensel etkinliklerdir. Acaba, “halk oyunları ve
uygulamaları” dersi daha doğru ve gerçekçi değil midir?
“” dediğimizde, görsel sanat (göze hitap eder; resim,
heykel, mimari ve fotoğraf v.b.), işitsel sanat (kulağa hitap eder;
şiir, edebiyat ve müzik v.b.) ve dramatik sanat (hem göze hem
kulağa hitap eder) anlaşılmaktadır. Dolayısı ile,
çizgi, boya ve hacim veren maddelerle göz duyumuzu algılayan sanat
olan “görsel sanatlar”ın bağımsız olarak yer almasının
sebebi nedir?
Üniversitelerimizin artması ile sanat kurumları Ales
şartı ve Üds barajı yüzünden yetişmiş eleman bulmakta
zorlanmaktadırlar…
Bu branşlar bir kişide toplanamayacağına göre,
ihtiyacı karşılayacak, yetişmiş sanatçı/akademisyen/öğretmen/uzman
nereden bulunacaktır?
Bu alanlarda, usta öğreticilere dönülecekse,
“pedagojik formasyon” önemli olduğu için, aman dikkat diyoruz….
Eğer üniversitelerde olduğu gibi, seçmeli dersler adı
altında 4-5 isim koyup, sonra öğrencilere “şu dersleri
açamıyoruz, hocası yok” deyip, sadece belirli dersleri açmak yoluna
gidilecekse o başka!...
Konunun olgunlaşması ve çıkabilecek sorunların “alan
mensupları” ile görüşülerek önlemlerin alınması yerinde
olacaktır…
Bu sistem konusunda büyük emek harcanmaktadır. Bu
emeğin boşa gitmemesi en büyük dileğimizdir. Sistemlerin sürekli
değişmesinden ülke çocukları ve aileler zarar görmektedir.
Tek çare “bilgi toplumu” olmak, “bilime öncelik”
vermektir.
Biz bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek
taraftarıyız…
Her zaman “daha iyi bir eğitim” ve “daha iyi bir
Türkiye” için hazırız…
Çünkü, çocuklar/gençler hepimizin…
Son söz: Biz, güzel sanatların toplumun yüzünü
güldürecek, kültürünü yükseltecek ve insanı taze tutacak en iyi
çare olduğuna inanıyoruz. (Behçet Kemal
ÇAĞLAR)