Geçtiğimiz hafta ülkenin ve medyanın gündemi
haklı olarak 15 Temmuz’u anma, anlama ve anlatma üzerine
yoğunlaşınca Türkiye’nin kültür hayatı ve uluslararası marka değeri
açısından önem arz eden bir çalışma, birkaç habere konu olup medya
gündeminden hızlıca düşüverdi.
Oysaki hayata geçirildiğinde kültür-sanata olduğu
kadar ülke tanıtımına, Türkiye'nin marka değerine, turizme ve buna
bağlı olarak onlarca işkoluna katkı sunacak bir kanun taslağı görüş
ve önerilerini almak için sektör temsilcileriyle paylaşıldı.
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanan yeni
Sinema Kanunu taslağı çok sayıda düzenlemeyi içermekle birlikte
yasalaştığı takdirde Türkiye markasına yapacağı katkı bakımından
birkaç husus oldukça önemlidir. Bunlardan ilki Türkiye'nin yumuşak
güç eksenli kamu diplomasisi faaliyetlerinde dikkate değer öneme
sahip ve bugün yakın coğrafya başta olmak üzere dünyanın pek çok
ülkesinde prime time kuşağında yüksek izlenme oranlarına ulaşan
Türk dizilerinin teşvik kapsamına alınmasıdır. Sektör geçmiş
dönemde 2012/4 Sayılı Döviz Kazandırıcı Hizmet Ticaretinin
Desteklenmesi Hakkında Tebliğ kapsamında ihracata dönük belirli
avantajlar elde etmişti. Fakat Türkiye’nin tanıtımına, devasa
reklam bütçeleriyle dahi elde edilemeyecek katkılar sunan bu
enstrümanın daha da desteklenmesi önemlidir.
Zira 2008 yılında 10 milyon Dolar olan ihracat
hacminin geçtiğimiz yıl 300 milyon Dolar seviyesine ulaştığı,
küresel bir seyahat araştırma motoru tarafından yapılan araştırmada
dizilerin yayınlandığı ülkelerden Türkiye’ye dönük aramaların
%100’ün üzerinde artış gösterdiği düşünüldüğünde Türkiye gibi
destinasyon çeşitliliği yüksek bir turizm ülkesi için dizi film
sektörün katalizör görevi net olarak ortaya çıkmaktadır.
2023 ihracat hedefi 750 milyon Dolar olarak
belirlenen dizi film sektörünün hâlihazırda 142 ülkeye ulaşan
ihracat ağı ile bilinirliğini arttıkça bölüm başına talep edilen
ücretlerin de yükseldiği görülmektedir ki bu trendle hedefin
yakalanması ve aşılması olasıdır. Sektör büyüdükçe Türkiye turizmi
de eşzamanlı olarak büyüyecek ve Türkiye markası, bir başka
ifadeyle “made in Turkey” algısı da olumlu şekilde değişecek ve
Türk mamulleri de hedef pazarlara daha kolay erişim
sağlayabilecektir.
Türkiye’nin dizi film sektöründe küresel ölçekteki
hızlı ilerlemesine kıyasla uzun metraj sinema filmleri alanında iç
pazar büyümekle beraber ihracat rakamlarının son derece düşük
olduğu da görülmektedir. Bu alanın global bazda Hollywood tekelinde
olduğu, bunun dışında Bollywood, Avrupa ve Uzak Asya yapımlarının
sektörde yer edinmeye çalıştığı, yerel film endüstrilerinin de
Türkiye gibi büyüme trendinde olduğu düşünüldüğünde, ilgili yapım
şirketlerini de Türkiye’ye çekmenin tanıtım açısından katkı
sunacağı kesindir. Yazının başında ifade edilen Kanun taslağı bu
bağlamda da dikkate değerdir. Taslağa göre Türkiye’de film çekecek
yabancı yapımcılar, ülkemizde harcadıkları tutarın yüzde 30’a kadar
olan bölümünü geri alabilecekler. Türkiye’nin uluslararası ölçekte
film platosu haline gelmesi açısından anlamlı bir adım olarak
değerlendirilen teşvikler, gelişen yerli film endüstrisinin de
yabancı ortaklıklarla global pazara açılmasına katkı sunabilir.
Sektörün İstanbul merkezli olması nedeniyle iç ve dış
yapımların ağırlıklı olarak İstanbul’da çekilmesi handikabı aşılıp
Türkiye’nin turizm pazarlamasında ön plana çıkardığı diğer
destinasyonlara da yönelim sağlayan, Türk markalarını ürün
yerleştirme vb. yöntemlerle ilgili filmlere görece yüksek oranda
dahil etmeye teşvik eden düzenleme önerileri de son kertede
değerlendirilebilir.
Özetle çerçevesi belirlenen kanunun sektör
temsilcilerden gelen görüş ve önerilerle şekillendirilip kısa
sürede yasalaşması Türkiye’nin kamu diplomasisi hedefleri ve uzun
soluklu ülke ve destinasyon markalama çabaları açısından önemli ve
değerlidir.
Sonuç olarak sinema algıyı yönetir, pazarı
büyütür…
Türkiye yayında, iyi seyirler dünya….