Marifet Dergisi'nden Yeni Şafak ve Sabah'a zehir zemberek sözler...
Abone olİsmailağa Cemaati lideri Mahmut Ustamanoğlu'nun bacanağının dergisi Marifet, Yeni Şafak ve Sabah'ı zehir zemberek sözlerle eleştirdi.
İsmailağa Cemaati lideri Mahmut
Ustamanoğlu'nun, bacanağının dergisi Marifet'teki makalesini
yayınlayan Zaman'ı eleştiren Yeni Şafak ve Sabah Gazetesi'ne çok
ağır sözlerle yüklendi.
Mahmud Ustaosmanoğlu Hocaefendi’nin bacanağı Muhammed Keskin’in
Marifet Dergisi’nde yer alan ‘Kimin Yeni Türkiyesi?’ başlıklı
makalesini sayfalarına taşıyan Zaman’ı ve İsmailağa cemaatini
eleştiren Yeni Şafak'a, dernekten sert tepki geldi: “Fitne ve
yalancılıkları tescilli.”
"ŞEYHİMİZE SORMADAN BİR ADIM
ATMAYIZ"
Marifet Derneği, Y.Şafak ve Sabah’ın ‘ismailaga.org.tr’
sitesindeki açıklamaya atfen yaptıkları haberlere yönelik bir
açıklama yaptı. Y.Şafak, ‘Mahmud Efendi Hazretleri’nin her yaptığı
işi provoke etmeye çalışan ve onun mübarek lisanıyla fitneci ve
yalancı olduğu tescil edilen gazete’ olarak tanımlandı. Dergide
çıkan yazının, ehl-i sünnet yolu hakkındaki ciddi kaygıları dile
getirdiği belirtildi. “Yazı, dilsiz şeytan durumuna düşmemek için
kaleme alınmıştır. Şeyhimize sormadan herhangi bir adım
atmamaktayız.” denildi.
Marifet Derneği’nin resmi internet sitesinden yapılan
açıklama şöyle:
“Mahmud Efendi Hazretleri’nin bacanağı ve derneğimizin başkanı olan
Muhammed Keskin Hocaefendi’nin, Marifet Dergisi 24. sayısında
yayınlanan ve kamuoyunda gündem olan yazısı hakkında bazı
itirazlara cevap verme ihtiyacı hasıl oldu. Yazının muhtevasına
itiraz etmeye mecal bulamayanların konuyu başka yerlere çekmeye
çalışmasını ibretle takip etmekte, öncelikli olarak şunları beyan
ve ilan etmeyi münasib bulmaktayız."
"O YAZI DİLSİZ ŞEYTAN KONUMUNA DÜŞMEMEK
İÇİN KALEME ALINDI"
"Başta Muhammed Keskin Hocamız olmakla birlikte bizler sadece
Mahmud Efendi Hazretleri’nin ihvanı ve hizmetkarlarıyız. Zira
bizler mürşide nisbeti şeref kabul ediyor, herhangi bir mekana
nisbeti uygun bulmuyoruz. Muhammed Keskin Hocaefendi’nin Marifet
Dergisi’nde çıkan yazısı, tamamen din-i mübin-i İslam’ın doğru
anlayışı olan Ehli Sünnet yolu hakkındaki ciddi kaygıları dile
getirmekte ve siyasi bir maksat gütmemektedir. İsmailağa Cemaati’ni
temsil iddiası ise söz konusu değildir. Yazı dinî ve millî
birliğimizi tehdit eden tehlikelere dikkat çekmiş ve dilsiz şeytan
durumuna düşmemek için kaleme alınmıştır. Mahmud Efendi
Hazretleri’nin her yaptığı işi provoke etmeye çalışan ve onun
mübarek lisanıyla fitneci ve yalancı olduğu tescil edilen Y.Şafak
Gazetesi hakkında da Müslüman kardeşlerimizi ikaz etmek
istiyoruz.
"HER FIRSATTA YALAN VE İFTİRA..."
Mahmud Efendi Hazretleri altı sene önce malum gazetenin sahibi
olan Ahmed Albayrak’ı telefonla aramış ve Hayreddin Karaman
hakkında uyararak ona yazı yazdırılmamasını rica etmiştir. Ahmed
Albayrak ise bu ikazı dikkate almamış bilakis gazetesi vasıtasıyla
her fırsatta düşmanca davranmaya, yalan ve iftiraya devam etmiştir.
Şunu da belirtelim ki bizler, hizmetinde bulunduğumuz Şeyhimize
sormadan herhangi bir adım atmamaktayız. Allahu Teâlâ cümlemizi
doğru anlayışa muvaffak kılsın. İftiracı ve fitnecilerin şerrinden
muhafaza eylesin. Amin. Selam hidayete tabi olanlara olsun.”
"EHL-İ SÜNNETE ÜVEY EVLAT MUAMELESİ"
Mahmud Ustaosmanoğlu Hocaefendi’nin bacanağı, İsmailağa Cemaati’nin önde gelen isimlerinden Muhammed Keskin Hocaefendi, Marifet dergisinin 24. sayısında kaleme aldığı yazısında hükümetin bazı uygulamalarını ve son dönemde yaşananları eleştirmişti. Yazıda, eski AB Bakanı Egemen Bağış ve İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın Kur’an ve Peygamber Efendimiz’e (sas) yönelik ölçüsüz sözlerine tepki gösterilmişti. ‘Şia ve Vehhabi çevrelerle yakınlaşılırken, Anadolu’nun asli unsuru ehl-i sünnetin üvey evlat muamelesi gördüğü’ vurgulanan makalede, cemaatlerin maruz kaldığı baskı şu ifadelerle aktarılmıştı: “Özellikle geçen yüzyılın ilk yarısında vaki olan ağır baskı ve zulüm devresinde İslam’ın taşıyıcı ayakları olan ve bugün halkın şuurunu nakış nakış işleyen tarikat ve cemaatlerin çeşitli bahanelerle dışlanması, baskıya ve ötekileştirmeye maruz bırakılıp emeklerinin yok sayılması ya da o buhranlı zamanlar atlatıldıktan sonra sadece işin siyasi tarafında boy gösterenlerce sahiplenilmesi vahim bir kadirbilmezlik olarak karşımıza çıkmaktadır.”