MAK Danışmanlık şirketi 30 büyük ilde yüzyüze yaptığı anket sonucunu yayınladı. Vatandaşlara 2016 yılında yaşanan olaylar ve siyasi gelişmeler soruldu. İşte MAK Danışmanlık Şirketi'nin Sonbahar 2016 gündem araştırması... Araştırmaya katılanların cinsiyet dağılımı Araştırmaya katılanların yaş dağılımı MAK DANIŞMANLIK olarak trend oluşturma amaçlı her ay yaptığımız saha araştırmalarında sürekli sorduğumuz "yarın seçim olsa oyunuzu hangi partiye verirsiniz?" sorusuna verilen yanıtlar Ak Parti'nin 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ağustos ve eylül aylarında yakaladığı yükselme eğiliminin tersine dönmeye başladığını göstermesi bakımından önemlidir. Zira MHP' de Yenikapı Ruhunun pozitif anlamda işe yaradığı CHP'de de küçük çaplı bir kıpırdanma dikkat çekmektedir. Bu sonuçlar Ak Parti ve CHP açısından 1 Kasım sonuçları ile neredeyse özdeşleşmiş; MHP de dikkat çekici bir yükseliş ivmesine, HDP' nin ise artık baraj altı konusunda istikrarlı bir bantta kaldığını göstermektedir 5400 kişi ile yapılan bu kamuoyu araştırmasında vatandaşın neredeyse yarısı ülkenin en önemli sorununa terör derken; Fetö ile mücadelenin ve sınır ötesi operasyonlarında bir yönüyle terörle ilişkili boyutunu dikkate aldığımızda ülkenin gündemini terör ve bu teröre bağlı operasyonların hayatımızın en önemli gündemi haline geldiğini söylemek mümkün. Darbe girişimi süreci, turizm sezonu boyunca Rusya ile yaşanan kriz vb. hadiseler vatandaş merkezli ekonomik sorunları da göz önünde tutulması gereken bir konular arasında 2. sıraya taşımış görülüyor. Maalesef ülkelerin hayatiyetlerini sürdürmelerinde en önemli mihenk taşlarından adalet konusu da cezaevlerindeki doluluk ve devam eden ceza davalarının sayısal çokluğu da adalet konusunu gündemde tutmaktadır. 15 Temmuz sonrası yaşanan doğrusu yıllardır çok da alışık olmadığımız hükümetin muhalefetle yoğun işbirliği ve iletişim gayreti vatandaştan büyük destek almaktadır. Vatandaş bu değerlendirmesiyle siyasi partilerin koordinasyon içinde memleket meselelerine çözümler üretmelerini söylerken işbirliği ve iletişimin her anlamda gerekli ve önemli olduğuna parmak basmış oluyor. Milletimiz ABD ve NATO konusunda gördüğü güvensizliğin aynısını AB karşısında da göstermektedir. Ülkemizi yarım asırdır ipe sapa gelmez bahanelerle oyalayan AB'nin özellikle son yıllarda yaşadığı kendi iç problemleri ülkemiz insanının AB den daha da uzaklaşması algısına neden olmuştur. Ortaya çıkan sonuç yönümüz Avrupa'ya karşı olsa bile AB karşısında dik duruşun gerekliliğine inancın neticesidir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından ifade edildiği şekliyle "Türk tipi başkanlık sistemi"nin toplumun önüne bir referandumla gelmesi durumunda "kararsız seçmenin sayısal yüzde ile dağılımı durumunda %60'ların üzerinde" bir oranla yani çok rahat şekilde milletten onay alacağını görüyoruz. Burada önemli bir ayrıntıya dikkat çekelim: Şu an itibarıyla Türkiye seçmeni Başkanlık sistemini yeterince bilmediğini net bir şekilde ifade ederken Recep Tayyip Erdoğan'a olan güvenle güçlü desteğini ifade etmektedir. 1 Kasım'da "Başkanlık" söylemiyle seçime giden Ak Parti'ye verilen rekor destek hem de Cumhurbaşkanına güvende görülen çok partili demokrasilerde ender rastlanan kamuoyu desteği vatandaşın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı Türkiye Cumhuriyeti 1. Başkan'ı olarak görmek istediğini göstermektedir. Elbette bu sonuçlar yarın seçim olsa üzerine kurgulu sonuçlardır. Seçimin zamanı, bu sürede yaşanabilecek olumlu / olumsuz gelişmeler, birde Sayın Erdoğan karşısına çıkacak adaylar bu rakamların ciddi değişim sebepleri olacaktır. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ülkemizin en kılcal damarlarına kadar sirayet ettiği net bir şekilde görülen FETÖ terör örgütüne karşı hükümetin verdiği mücadele vatandaş tarafından iktidar partisinin oy oranının çok daha üstünde bir yüzdeyle desteklenmektedir. Özellikle bu mücadeleyi sulandırmak isteyen kitlelere ve yapılara rağmen bu destek vatandaş tarafından hükümete açık çek olarak verilmektedir. Hükümetin bu krediyi olabildiğince hızlı ama hassasiyet içinde değerlendirmesi önemlidir. Vatandaşın FETÖ mücadelesinde eksik bırakıldığına inandığı alanda siyasiler çok ciddi bir handikap yaşamaktadırlar. Burada siyasilerden kasıt asla bir tek parti değil, TBMM de temsil olunan olunmayan tüm partiler ve bu partilerin il, ilçe, belde teşkilatlarından, kadın kolları, gençlik kolları, ana kademeleri ama özellikle belediyeler ve milletvekilleridir. Millet millete kurşun sıkanların siyasi uzantılarını millete temsilci olarak görmek istemiyor. FETÖ terör örgütünün bir uluslararası yapılanma olduğunu dikkate aldığımızda hem yurt dışı lobi çalışmalarımızın önemini, hem de yurt dışına FETÖ terör örgütünün bir uluslararası yapılanma olduğunu dikkate aldığımızda hem yurt dışı lobi çalışmalarımızın önemini, hem de yurt dışına gönderdiğimiz öğrenci, akademisyen, işçi vs. bizim vatandaşlarımız üzerinde iyi bir kontrol mekanizması uygulamamız gerekmektedir. Vatandaşın 15 Temmuz benzeri yeni bir darbe girişimi konusunda kafası karışık. Ülkenin bir an önce psiko - sosyal anlamda bir rehabilitasyona ihtiyacı varken, kimsenin kolay kolay ön göremediği şekilde sivil insanlara hem de milletin öz malı ordunun silahlarını sıkanların varlığı üstelik bunların her kurum ve kuruluşa sirayet ettiklerinin ortaya çıkması vatandaşı hem tedirgin etmekte hem de uyanık olması gerektiğine inandırmaktadır. Konu vatan olunca "canı dahil gerisi teferruattır" diyen bu necip milletin bu hassasiyetini milli ve manevi duygularını besleyerek güçlendirmek, geliştirmek, milli Konu vatan olunca "canı dahil gerisi teferruattır" diyen bu necip milletin bu hassasiyetini milli ve manevi duygularını besleyerek güçlendirmek, geliştirmek, milli bekamızın, istiklalimizin ve dahi istikbalimizin teminatına yatırım olarak değerlendirmemiz gerekecektir. Bu soru ve cevabın alt sorularla değerlendirilmesi yapılmalıdır. Zira güven ve güvensizlik hangi anlamda ve kime karşı şeklinde ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Ancak vatandaşın genel anlamda güven sorunu dikkat çekicidir. Vatandaş PKK ile mücadelede hükümetin yanında olmakla birlikte çok sık gelen şehit cenazeleri toplumun kararlılığını değil ama moralini bozmaktadır. Bu anlamda kahraman kolluk kuvvetlerimize, askerimize polisimize ve diğer birimlere vatandaşımız baştan beri çok net destek verirken özellikle terörün destekçilerine yönelik yeterince çalışma yapılamamasını, terör örgütünün siyasi vermektedir. Vatandaş PKK ile mücadelede hükümetin yanında olmakla birlikte çok sık gelen şehit cenazeleri toplumun kararlılığını değil ama moralini bozmaktadır. Vatana ihanet, terör, terörü destek ve yolsuzluk suçlamasıyla haklarında Cumhuriyet savcılarınca fezlekeler düzenlenen Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasını onaylama oranı kararsızların yüzdelik sayısal dağılımıyla % 90'ları aşmaktadır. Bu oran; dokunulmazlıklar kaldırılır ya da kaldırılmaz, daha da ötesinde bu kişiler çıkacakları mahkemelerden yargılanma sonucunda ceza alır ya da almazlar kesin olan şu ki; bu ithamların muhataplarının maşeri vicdanda yani toplumun vicdanında mahkum olduklarının net bir ifadesidir. Vatandaş bir yönüyle sınır ötesi operasyonlarında kaynağı haline gelen DAEŞ ile mücadelede hükümeti genel anlamda başarılı bulmaktadır. Bu değerlendirmede ülkemiz sınırları içinde yakalanan DEAŞ militanlarının sayısal çokluğu da etkin olmuş olabilir. Zira Deaş terör örgütü normal şartlarda bizim ile ilintili bir yapı olmamakla birlikte uluslararası üst aklın yönlendirmesi ile, bir haclı mantığı içinde ülkemize en alçak saldırıları yapabilmekte bu yönüyle FETÖ - PKK - DEAŞ - DHKP-C - PYD vs. hepsi aynı amaçla, ülkemizi bölmek hedefli olarak görev dağılımı ile saldırıyorlar. Özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrası vatandaşta ABD ve Nato'ya güven neredeyse sıfırlanmıştır. Zira bu yapıların ülkemizin bekasına kastettikleri yönünde genel bir kanaat oluşmuş durumdadır. Asıl vahim olanı ABD ve NATO' nun bu sürecin sonrasında bu tür araştırma sonuçlarını ve daha da önemlisi ülkenin başkomutanı ve Cumhurbaşkanı ile Başbakanının pek çok kerre ifadesine rağmen bu bozulan ilişkileri düzeltme konusunda samimi bir gayretini de göremiyoruz. Milli konuları her şeyin önünde tutan milletimiz hem sınır güvenliğimiz hem de Suriye'de yuvalanan terör örgütlerinin ülkemize yönelik sinsi emelleri konusunda hem askerine hem de askeri sınır ötesinde kalma iradesini gösteren siyasi mülahazalara tek kelimeyle büyük destek vermektedir. Bu soruya hayır diyenler dahi bir desteksizlik değil askerlere yönelik endişeyi ifade etmektedirler.