Mahçupyan'dan olay 14 Aralık operasyonu ve Fuat Avni yorumu
Abone olBaşbakan Ahmet Davutoğlu'nun danışmanı Etyen Mahçupyan, Zaman Grubu gazete ve televizyonlarına yapılan operasyon hakkında, Cemaate yönelik "Hayat bir Fuat Avni oyunu değil ve siz oyunu ne denli sürdürmeye çalışsanız da bir gün biter" dedi.
İNTERNETHABER.COM- Yaklaşık bir buçuk ay
önce Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Başdanışmanı olarak atanan
Akşam yazarı Etyen Mahçupyan, tarihe 14 Aralık
operasyonu olarak geçen 'Gülen medyası'na
gözaltı operasyonu' daha gerçekleşmeden; Fuat Avni adlı
Twitter kullanıcısının 'operasyon yapılacak' iddialarında bulunduğu
günlerde, yolsuzluk iddialarının
ilelebet gizlenemeyeceğini söyledi ve Fuat
Avni ile ilgili kritik açıklamalarda
bulundu.
14 ARALIK OPERASYONU ÖNCESİ KRİTİK
AÇIKLAMALAR
Mahçupyan, Hürriyet'ten Cansu Çamlıbel'e verdiği
röportajda, 17 Aralık süreci sonrası ayrıldığı Zaman Grubu
gazete ve televizyonlarıyla ilgili 'terör örgütü suçlaması"yla
yapılan baskınlar ve 27 gazetecinin gözaltına alınması hakkında
"Cemaat’in idrak etmesi gerek ki, hayat bir Fuat Avni
oyunu değil ve siz oyunu ne denli sürdürmeye çalışsanız da bir gün
biter" yorumunu yaptı. İşte Mahçupyan'ın o
açıklaması: Tarih çakışması aslında tam
tersine sonuç verir. Söylediğiniz üzere bir rövanş alma şeklinde
yorumlanabilir. Diğer taraftan Gülen cemaatinin birçok üyesi ile
ilgili suçlamaların olması çok şaşırtıcı değil. Ortada hükumete
darbe vurmayı hedeflemiş bir girişim var. Eğer bu girişimin içinde
gazeteciler de varsa, sırf orada gazeteciler var diye mesele bir
basın özgürlüğü meselesi olmaz. Gazeteciler darbe girişimine
karışmış olur. Ancak eğer bu fırsat bilinip gazetecilerin sayısı
genişletilmeye kalkılırsa bu da hukuksuzluk olur. Şu an itibariyle
ortada böyle bir durum yok. Ama Cemaat sanki böyle bir durum varmış
izlenimi yaratmak istiyor.
"HAYAT BİR FUAT AVNİ
OYUNU DEĞİL..."
Gözaltıları önceleyen günlerde Fuat Avni Twitter hesabı ön alma
girişiminde bulundu. Bu hesap zaten Cemaat’in kendi sesi. Ne var ki
mızrağın çuvala sığma ihtimali yok. Hükumetin ‘doğru’ davranmasını
istemek ne denli gerekliyse, Cemaat’in de ‘doğru davranmamış’
olduğunu teslim etmek o denli gerekli. Cemaat’in idrak etmesi gerek
ki, hayat bir Fuat Avni oyunu değil ve siz oyunu ne denli
sürdürmeye çalışsanız da bir gün biter.
MAHÇUPYAN O GAZETECİLER İÇİN
KONUŞTU
Mahçupyan ayrıca, daha önce işlerini kaybeden Mustafa Karaalioğlu,
Mehmet Ocaktan ve Yusuf Ziya Cömert gibi gazeteciler için ise "Çok
abartılıyor, kaç kişi gerçekte işini kaybetti" dedi.sözleri de
dikkat çekti.
İşte o röportajdan çarpıcı "14 Aralık operasyonu öncesi" açıklamalar:
"MEDYA KENDİNİ SİYASETÇİ YERİNE
KOYDU"
Medya kendini siyasetçi yerine koydu, bazı insanlar öyle
davrandılar. Tayyip Erdoğan da o kişilerin bu siyasi alana
girmesini bir vesile sayarak, onları örnek gösterdi. Ama bu çıkışın
ardından onlar işlerini Tayyip Erdoğan yüzünden kaybetti demek bana
çok doğru gelmiyor. Bu çok abartılıyor, kaç kişi gerçekte işini
kaybetti? Biz köşe yazarları ne kadar işimizi hak ediyoruz
zaten? Biz neden böyle pozisyonlara sahibiz ki?
"HASAN CEMAL'İN AYRILMASININ ERDOĞAN'LA
ALAKASI YOKTU Kİ..."
Ya da gazeteleri siyaset yaptığı için böyle oldu. Gazeteleri
kendilerine medya fonksiyonlarının dışında fonksiyonlar
addettikleri için, bir takım uyumsuzluklar sonrasında bazı
insanlarla yollarını ayırdılar. Mesela Hasan Cemal ayrılmasına
sebep olan o yazıda kendi patronuna söylenmemesi gereken cümleler
kullandı ve o paragrafı da oradan çıkarmadı. Bunun Tayyip
Erdoğan’la bir alakası yoktu ki.
"AK PARTİ ELEŞTİRİLEMEZ BİR PARTİ
DEĞİL..."
AK Parti eleştirilemez bir parti değil, kendi yanlışlarının
olabileceğini kabul eden de bir parti. Sadece eleştirilerin adil
olmasını bekleyen bir parti. Şu 12 seneye baktığınız zaman parti
kapatma, 27 Nisan, Ergenekon, Balyoz, Gezi, 17 Aralık. E şimdi
bütün bunlar çok fazla. Burada temel bir olay var.
Türkiye’nin belirli bir bölümü AK Parti’yi hazmetmekte
zorlanıyor, bu hazmedememe halini siyasete tahvil ediyor.
AK Parti de buna siyasi cevap veriyor. Bu cevap en net sesini de
Tayyip Erdoğan’da buldu. Bazen çok sert olabilir, insanların
kulağına dışlayıcı gelebilir. Ama ortada bir reel durum var.
Aydınların önce durumu tespit edip sonra pozisyon alması lazım. Ama
Türkiye’de aydınlar bunu yapmadılar, bu da AK Parti’nin ellerinden
kaçmasına neden oldu.
"AK PARTİ'DEN DAHA DEMOKRATINI GÖREMİYORUM"
(...) Türkiye otoriter bir zeminden geliyor, bir günde
otoriterlik bitip başka şey başlayamaz. Otoriterleşme son 100 yılın
meselesi. Türkiye daha demokratlığı el yordamıyla ve yeni
öğreniyor. Türkiye’nin demokratlık dediği şey eksik hakların
verilmesi. Demokratlık bu değil, demokratlık bizim ötekine nasıl
davrandığımızla ilgili bir şey.
Ataerkilliğin ve demokratlığın iç içe geçtiği bir parti. AK
Parti kendi iç dönüşümünü yaşamakta olan ve bunu zorlayan bir
parti. Ama hakiki bir insan bir malzemesinden
bahsediyoruz. Bu insanlar da birdenbire değişmiyorlar. Ama
AK Parti bugün yetersiz bir demokratlık çizgisindeyse bile, ben
ondan daha demokratını da görmüyorum.
"GAZETECİLİK BÜYÜK DARBE YEDİ"
(Hükümet medyasını nasıl buluyorsunuz? Hiç mi eleştirilecek şey
yok iktidarın politikalarında ya da icraatlarında?- sorusu
üzerine) Tabii sırf gazetecilik olarak baktığımız
zaman iyi bir sınavdan geçilmediği çok net. Medya kendini
siyasetin parçası kılıp aslında kendisini fonksiyonsuzlaştırdı.
Medyada karşılıklı olarak büyük bir sorun var, büyük bir
kalitesizlik var.
(...) Sonuç olarak gazeteciliğin çok büyük darbe yediğini
düşünüyorum. Ama bir siyasi normalleşme olmadan medyada
normalleşme olmayacağını da görüyorum. Türkiye’de medya hep böyle
oldu.
"YOLSUZLUK İLELEBET GİZLENECEK BİR DOSYA DEĞİL"
(Yolsuzluk) Bu sonuçta ilelebet gizlenecek bir dosya değil.
Muhakkak bu belirli bir noktada kamuoyunun önüne çıkacak ve
kamuoyunu ikna edici bir şeffaflıkta bir açıklamasının olması şart.
Bundan hiçbir parti ve hükümet ilelebet kaçamaz. Sonunda da bunu
yapmamanın maliyeti AK Parti’ye daha yüksek olmaya başlar. Öte
yandan ben bunun Tayyip Erdoğan’a ulaşma ihtimali olduğunu hiç
sanmıyorum. Ama bunun seçimlerde kullanılabilir bir malzeme olması
bazı insanları düşündürüyor.
(...) Dolayısıyla da bu yükten bir an önce bir şekilde
kurtulması lazım. Çünkü Tayyip Erdoğan gerçekten de bu coğrafyadan
çıkmış olan değişik bir lider olma yolunda ilerliyor.
Dünyanın yeniden şekillenmesinde Batı’dan-Doğu’dan partnerleri olan
yeni bir hareketin şekillenmesine katkıda bulunma, taşıyıcısı olma,
hatta belki liderlerinden biri olma fonksiyonu var önünde.