Mafya, gençleri adeta yuttu
Abone olİnternet sadece yararlı işler için kullanılmıyor. Gençler, sanal alemde mafya dünyası kuruyor. Fakat yetkililer, bu durum karşısında ısrarla uyarılarda bulunuyorlar...
Çete kuruyor, soygun yapıyor hatta cinayet işliyorlar. Dünyada
yüzbinlerce kişinin oynadığı mafya oyunu Türkiye'de de
yayılıyor.
Hollandalı bir şirket tarafından geliştirilen 'Omerta' adlı sanal
oyunda, suç işleyerek puan alıyor, 'zayıf'sanız ölüyorsunuz. 143
ülkede 500 bin gencin oynadığı 'çete' oyunu, liselilerden
üniversitelilere çoktan Türk gençliği arasında 'trend' oldu
bile...
GÜÇLÜNÜN DÜNYASI
Psikiyatr Kerem Doksat ise uyarıyor; "Günümüzde tüketim
pompalanıyor. Bunun için de çok para lazım. Genç nesli bu tür
oyunlar ve reklamlarla etkilemek çok kolay."
Üniversiteli gençler sanal alemde çete kuruyor
Banka soy, adam öldür, uyuşturucu kaçakçılığı yap! Sanal mafya
dünyasında işler böyle yürüyor. "Omerta" adlı bu oyun, gençler
arasında giderek yaygınlaşıyor. Psikiyatrlar kaygılı.
Televizyonlardaki mafya dizilerinin çocuklar ve gençler üzerindeki
etkilerine yönelik tartışmalar, yeni bir bilgisayar oyunu ile iyice
alevlendi. Sanal dünyada mafya düzeninin hakim kılındığı "Omerta",
adını mafyanın sessizlik yasasından alıyor. Hollandalı bir grup
tarafından oluşturulan oyun, www.barafranca.com adresinde. Mafya
dünyasına ait tüm ayrıntıların düşünüldüğü oyun, "Patronların
Patronu-Capo Di Tutti Capi" Don Barafranca'nın öyküsüyle başlıyor.
Onun yükselişi, tek lider haline gelişinin bir öykü gibi
anlatıldığı Omerta'da Don Barafranca, hakim olduğu tüm şehirleri
güvendiği adamların kontrolüne veriyor. Ancak geride 5 şehir
kalıyor; oyuncuların hedefi de bu şehirlerin babası olabilmek...
Baba olmak kolay değil, hırsızlıktan itibaren, içki kaçakçılığı,
yerel şeflik, şeflik gibi 9 basamağı geçmek gerekli... Öldürülmemek
için de bir aileye üye olmak şart. Halen en güçlü aileler ise
Veneratio, Cobras, Vincitori, Catania ve Sanguinea diye
sıralanıyor. Üye olurken hangi şehirde faaliyet göstereceğinizi de
belirtmelisiniz. Şehirlerden birinin Corleone olması da Marlon
Brando'nun ünlü "Baba" filmini bir kez daha hatırlatıyor.
ACABA ÖLDÜM MÜ?
Türkiye'de 15-25 yaş arasındaki gençlerin oynadığı bu oyunu, Omerta
ile yatıp Omerta ile kalkan öğrencilerle konuştuk. Türkiye'den
Ankara, İstanbul ve Konya'dan büyük ilgi olduğunu, Hollanda'daki
Türklerin de oyunu takip ettiğini anlatıyorlar. Kendini kaptırmanın
çok kolay olduğunu da... Başlarına gelen ilginç şeyleri sıralarken,
"Bir keresinde oyunda birini öldürmüştüm. Bunun üzerine 'Adresini
ver, oraya geliyoruz' diye yazan mailler geldi. Hatta Yunan
oyuncularla birlikte hareket edince buna kızanlar bile oluyor"
diyorlar. Güne başlarken ilk işleri bilgisayarlarını açıp RIP (Rest
in peace- Huzur içinde yat) olup olmadıklarını yani öldürülüp
öldürülmediklerine bakmak oluyormuş... Omerta'nın Türkiye'deki ilk
üyelerinden Marmara Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü'nün
yeni mezunlarından Galip Uyar, oyunu şöyle anlatıyor: "Oyunda araba
çalmak, çocuk yuvasına girmek, haraç almak gibi suçları işledikçe
dereceniz artıyor ve bir üst seviyeye çıkıyorsunuz. Aileler
aralarında işbirliği yaparak rakiplerini yok ediyor. Oyunu 27 saat
kesintisiz oynadığım oldu." Oyuncuların hemen hepsi Kurtlar Vadisi
dizisini yakından takip ediyor. Takma adını diziden seçen bile var.
Marmara Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü öğrencisi 23
yaşındaki İsmail Can Törtop gibi... Törtop'un geçen yılki takma adı
dizinin karakterlerinden Hüsrev Ağa imiş, bu yıl da kendi
ifadesiyle "Kurtlar Vadisi'nin silah işlerinden sorumlu konsey
üyesi Laz Ziya nick'i (takma adı) ile" oynuyor. "Laz Ziya" oyunun
gençler için yararlı olduğunu düşünüyor: "Kişiler yapacakları işi
planlamak, hızlı davranmak, strateji geliştirmek, dengeleri anlamak
ve kendi lehine çevirmeye çalışmak gibi kişisel gelişim için önemli
konularda yeteneklerini geliştiriyor." Ancak psikiyatrlar ve
psikologlar pek de böyle düşünmüyor. Prof. Dr. Kerem Doksat,
Omerta'nın "sadece bir oyun" olmadığı fikrinde. "Dünyada ciddi bir
paradigma değişikliği yaşanıyor. Dünya vahşi kapitalizme mahkum
bırakılmak isteniyor" diyen Doksat, bu oyunun da moral kodlarını
değiştirmeye yönelik bir çalışma olduğunu belirtiyor: "Tüketim
pompalanıyor. Bunun için de çok para lazım. Sadece kendi emeğinizle
zengin olamazsınız ama hiçbir ahlaki değerin kalmadığı, sadece
güçlünün kazandığı bir dünya yaratırsanız vahşi kapitalizm amacına
ulaşır. Yaşlanmış ve orta yaşını geçmiş, manevi değerlerini
yerleştirmiş olanları tuzağa çekmek zor. Yeni yetişenler, her türlü
yazılıma açık oldukları için çok kolay olabilir. Bu tip uluslar
arası katılımlı, oyuncunun kendini o role kaptırıp, özdeşleştirdiği
oyun ve reklamlarla genç nesli etkiler ve çekersiniz. Başarıya
giden her yol mübah sayılıyor. Gençler maneviyat açısından önemli
şeyler yerine sanal bir kimlikle özdeşleşiyor."
OYUNCUNUN KİMLİĞİ ÖNEMLİ
Psikiyatr Doç. Dr. Türkay Demir ise bu oyunlardan etkilenme
düzeyinin oyuncunun yapısına bağlı olduğunu vurguluyor: "Her çocuk
bu oyuna ilgi göstermez. Eğer ilgi gösteriyorsa, bunu gündelik
hayata taşıma yani etkilenme ihtimali fazla." Pedagog Belgin Temur
da Demir'in endişesini paylaşıyor: "Böyle bir oyun, çocukların ya
da gençlerin bu şekilde (mafyavari) bir düşünüş tarzını ilke
edinmelerine neden olabilir." Psikiyatr Cem Mumcu ise konuya daha
farklı bir açıdan yaklaşıyor. "Oyunu hiç bilmiyorum. Zararlı
tarafları da olabilir" diyen Mumcu, şöyle devam ediyor: "Ama
Kemalettin Tuğcu kitapları, hep iyi olmak bize çok mu yaradı? Bu
oyun hayata hazırlık da olabilir. Dünyanın gittiği yerde, biraz
bunları da bilmek mi gerekiyor acaba? Bu oyun çocukları kötü mü
kılar, kötüye karşı hazırlık mı yapar? Hiç hazırlıksız olmak da iyi
değil."
Haber : Halime Sürek Kahveci
Kaynak :