İlk günden bu yana herkes bir şeyler yapmaya gayret ediyor, üç bakan her gün oraya geliyor, bir yerin altına iniyor, bir yerin üstüne çıkıyor, açıklama yapıyor, memleketi durumdan haberdar ediyordu. Beşinci günün öğle saatleriydi, acı giderek katlanıyor, dayanılmaz boyutlara ulaşıyordu. Sabırların sınırları zorladığı bir anda bomba gibi bir çığlık patladı. Madende kalan işçilerden bir kaçına ulaşıldı iddiası bir annenin yüreğinde umut ışığı yaktı... Madenin altı da üstü de aniden karıştı bu söylentiyle. Tepelerde toplaşmış umutla umutsuz bir bekleyişe koyulmuş madenci yakınları, eşleri, çocukları, anneleri, babaları şöyle bir dalgalandı. Kalp çarpıntıları karşı tepelerden duyulacaktı neredeyse. Büyük küçük, görevli görevsiz herkesin kalbi sanki aynı anda patlarcasına çarpmaya başladı. YA DOĞRUYSA… İşte tam bu sırada tepelerde bekleşen madenci anası, aniden görünmez kanatlarını açtı ve dimdik yamaçtan aşağıya uçtu! Resmen uçtu… Ardından bir genç onu tutmaya çabaladı. Ama nafile! Ulaşıldı söylentisi öyle büyük bir umuda dönüştü ki onu kimse tutamadı...