Kendimi anlayalı muhalefet hep anlamsız bir tarzda muhalefet
yapıyor.
Bu ara elinde bir şey kalmamıştı sağa sola bakınıyordu ki
“Enis Berberoğlu” meselesi imdadına yetişti.
Bu nasıl emir eri gibi yargı diyerek, mal bulmuş mağribi gibi
yargı üzerinde iktidara hücum etmeye başladı.
"Dağ başını duman almış yürüyelim" arkadaşlar
dercesine yollara düştü muhalefet.
Bana sorarsanız yargı muhalefete bir malzeme sundu yani bu
kararla siyaseti kızıştırdı ne dersiniz?
Berberoğlu bir vekil, yargı süreci tamamlanmadığına göre neden
tutukluyor, meclis çalışmalarında uzaklaştırıyorsunuz? Ülke dışına
çıkma yasağı kararı verseydiniz daha anlaşılır olmaz mıydı?
Bu tür kararlarla yargının güvenirliği zedeleniyor, birileri de
bundan bir mana çıkararak yargının birilerinin işaretiyle karar
verdiğini dillendiriyor, tıpkı muhalefetin iddia ettiği gibi.
Diyarbakır’da konuşan Başbakanımız Binali Yıldırım, madem
yürüyecektiniz Diyarbekir’lilerin 15 Temmuz’da darbeye karşı
yürüdükleri gibi o gün yürüyecektiniz (*). O gün yürümediğinize
göre bu günkü yürüyüşünüz bir anlam ifade etmiyor.
Doğru da söyledi bence;
Nice vekiller yakalandı,
Genel başkanlar hapse gönderildi,
Belediye başkanları görevden alındı… yürümediniz, neden
yürümediğini de sorgulamıyorum ancak,
Enis Berberoğlu en az onlar kadar suçlu değil mi ki içeri alındı
diye “Adaleti arıyoruz” pankartlarıyla
yürüyorsunuz?
Başkanlık sistemi gereği ılımlı bir politika izliyorsunuz, ama
muhalefet tarzınızı da ona göre ayarlayın. Muhalefet, ihvani
müslimini terörist hareket olarak kabul edip Sisi’nin yanında
durmakla olmuyor.
Rabia işaretini terör hareketi işaretiymiş gibi yorumlarınız
“abesle iştigal” cinsinden işlerdir,
unutmayın.
Muhafazakar demokrat olarak kendini ifade eden Ak parti ve onun
çiçeği burnunda efsane genel başkanı kendini dünya Müslümanlarından
koparamaz, “o onların iç sorunudur, beni ilgilendirmez”
diyemez.
Siz de bu ülkede muhalefet yapmak istiyorsanız İslam dünyasının
derdiyle dertleneceksiniz, “yurtta sulh, cihanda
sulh” diyerek kendiniz aldatamazsınız. Çünkü bu sloganı
dillendirmeniz dünyanı huzuruna bir katkı vermiyor.
Yani dünyada olup bitenler karşısında taraf olmak durumundasınız
ama mazlumun tarafında yer almalısınız, yerine göre BM’yi de AB ve
ABD’yi de Çin Halk Cumhuriyetini de Çarlık Rusya’sını da
uyarabilmeniz lazım işe yarar yaramaz o ayrı mesele zaten vatandaş
ülkesinin müdahil olma konusundaki kapasitesini biliyor.
Şayet sol parti olsan bile “muhafazakar sol” olmak durumunda
olduğunuza inanıyorum. Diyeceksiniz ki böyle bir siyaset tarzı var
mı? Olsun olmasın halk sizi böyle görmek istiyor.
“Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” diye bir
yönetim sistemi var mıydı? Yok, ama Reis bu halkı ikna etti ve
getirdi değil mi?
Demek ki insan ister yüce Mevla lütuf eder bence.
Hani eskiden atalarımız, “Bize düşen sefere çıkmaktır,
zafer Allah’ın takdiridir” diyorlardı ya?
(*) Yakında 15 Temmuz’da Diyarbekir’de neler oldu yazacağım
inşallah, ilginç şeyler duyacaksınız.