Linç teşebbüsünün perde arkası
Abone olSelendi'de olan-biteni bizzat yerinde gören Taraf muhabiri Sadık Güleç, sıcağı sıcağına İnternethaber'e konuştu...
MEHMET ŞİMŞEK
İNTERNETHABER
Taraf Gazetesi muhabiri Sadık Güleç’in üç gün üst üste yayınlanan
“Selendi’deki linçin perde arkası” başlıklı yazı
dizisi hayli ilgi topladı. Bir kişinin kalp krizi sonucu öldüğü
Selendi’de linç öncesi, sırası ve sonrası olaylara tanıklık
edenlerle bire bir konuşan Sadık Güleç, izlenimlerini sıcağı
sıcağına İnternethaber’le paylaştı…
Geçtiğimiz hafta Selendi’de başlayan yolculuğun Salihli’de
sona erdi. Önce Selenli’den başlayalım. Nasıl bir tabloyla
karşılaştın?
Selendi'ye giderken öncelikle merak ettiğim soru, böyle küçük bir
ilçede binlerce insanın nasıl bir araya gelip böyle bir olayı
gerçekleştirdiği sorusunu anlamaktı. 7 bin nüfuslu Selendi'nin
roman nüfusunun sadece 76 kişiden oluşması beni şaşırttı. 76 kişi
nasıl bir rahatsızlık vermiş olabilirdi ki? Üstelik ilginç olan
Selendi'nin bir roman mahalleside yoktu.. Bazıları aynı soyadını
taşıyan toplam 21 aile Selendi'nin farklı mahallelerinde diğer
Selendi'liler ile birlikte iç içe yaşıyordu.
Bu Ege’de görmeye alışık olmadığımız bir durum sanki…
Selendi’de Romanlar nasıl geçiniyor?
Bu Ege'nin diğer yerlerinden ayrılan bir durum; yani bir alt
komşusu, ya da karşı komşusu Selendi'li, onlarla hergün birlikte
olan insanlar bunlar.. Selendi yoksul bir yer.. Dolayısıyla
romanları daha da yoksul... Esas olarak hurda topluyorlar, tütüne
gidiyorlar, günlük bazı işler yapıyorlar…
Çok klişe olacak ama ekonomik boyut akla
geliyor…
Selendi'liler ile konuştuğunuz zaman, "Onlar dinimize
küfretti, tefecilik yapıyorlar," sözlerini duyuyorsunuz.
Ancak buradaki durumu tek başına ekonomik durum ile de
açıklayamıyorsunuz. Bir başka deyişle sıkışmışlığın, yoksulluğun
"öteki olan” a bir nefrete dönüşmesi
durumu... Selendi'nin küçük irice bir köy olması, herkesin her şeyi
bilmesi, bazı şeylerin çok abartılması, farklı bir kültürden
rahatsızlık gibi bir çok etkeni de buna ekleyebiliriz..
Senin yazı dizisinden aklımda kaldığı kadarıyla orada
kriminal olaylarla öne çıkan bir iki aile vardı
yanılmıyorsam…
Burada mesela özellikle bir roman ailesine dönük olumsuz sözler
söyleniyordu. Bütün Selendi'liler biraz kriminalliğin sınırındaki
bu aileyi suçluyor.. Hakikaten polis kayıtlarınada sık sık geçen
bir aile var..
Peki neden nefret sadece bu aile ile sınırlı kalmadı da
bütün Romanlar'a yöneldi?
Düşünün, Selendi'nin üç kilometre dışındaki bir eve bile
gidilmiş..Ve hakikaten bir gün önce konuştuğu, hatta aynı gün
birlikte olduğu insanların "bir anda çingene"
olduğunu keşfediyorlar.. Dahası var...Ve evlerde kadınlar üç aylık,
bir buçuk yaşında hatta felçli çocuklar var. Bu evlere tuğlalar,
taşlar, molotof kokteylleri atılıyor. Ben açıkçası bir tahrik
unsuru olduğunu da düşünüyorum. Söylediğim etkenler ve tahrikle
birlikte bir araya gelen kalabalıkların ise neler yababileceğini
geçmişteki örneklerlerden hepimiz biliyoruz...
Kim veya kimler tahrik etmiş olabilir? Tahrikten nasıl bir
fayda sağlanacak?
Bu kadar örgütlü bir şekilde davranılması soru işaretleri
doğuruyor. Belki oradaki bazı milliyetçi yerel örgütler, yerel
yetkililer yol vermiş olabilir.. Çünkü olayların başlamasına yol
açan kahvenin camlarının romanlar tarafından kırılması gündüz 12
gibi oluyor; ancak toplanma akşam 19.00’dan sonra başlıyor bu
kahvehane önünde..Orada tanıklar kalabalığa konuşma yapan, tahrik
eden bazı kişilerden söz ediyorlar.. Birde bazı tanıkların -ki
bunların bazıları Selendi dışından- anlattıkları var. Bir anda
elektriklerin kesilmesi ve saldırının hemen bu kesintinin
arkasından başlaması..
Yetkililer elektriklerin kesilmesini nasıl izah
ediyorlar?
Çok ayrıntılı bakamadım ama arıza olduğuna dair bir açıklamayı
okumuştum.
Yazı dizisinin ikinci gününde Selendi’ye dışarıdan gelen
bir pazarcının izlenimlerini aktardın. Bu başlı başına ilginç
hikayeyi bize de anlatır mısın?
Evet Salihli'li bir pazarcının anlattıkları var.. Selendi'nin hemen
girişinde arabasını park ettiğinde uşak plakalı bir araçtan
inenlerin kendisini uyararak "Buradan arabanı çek! Selendi
halkı romanların evini basacak!" dediğini söylüyor.
Pazar günü yazı dizisi birinci sayfadan anons edilirken
‘Romanlar’ın 6-7 Eylül’ü” şeklinde bir benzetme yapılmıştı. Orada
duydukların bu nitelemeyi doğruluyor mu?
Oradaki nsanların öykülerini dinlerken ister istemez 6-7 Eylül
olayları aklıma geldi..Benzer öyküler dinledim. "Dere
yatağına gizlendik.. Çocukların ağlamasını duymasınlar diye ..
ağızlarını elimle kapattım" şeklinde anlatımlar..Ya da
Selendi'li bir komşum evinde gizledi..Bunları rumların, ermenilerin
geçmiş katliamları anlattıkları öykülerinde okumuştuk..
Bu olaylarda sadece bir kişinin hayatını kaybetmesi ve daha
da büyümeden önlenmesi bir nebze teselli veriyor değil
mi?
Gerçekten bu olayda ölümlerin olmamasını sağlayan tek şey, bazı
tesadüflerin denk gelmesi ve jandarmanın devreye girmesi. İnsanlar
askeri görünce milliyetçi duyguları ile geçmek
istememişler..Jandarma komutanı'da biraz milliyetci duygulara
seslenmiş "kendi askerinize mi bunu yapacaksınız"
gibi sözlerle kalabalığı engellemiş..Burada ironik olan linç
girişimi “milliyetçi duygular” ile yapılıyor. Yine
aynı linç girişimi “milliyetçi duygular”ın devreye
girmesi ile engelleniyor…
Selendi Kaymakamı ‘isteyen geri dönebilir’ şeklinde bir
açıklama yaptı.
Tabi olay büyük bir rezalet.. Yalnızca yerel yetkililer değil
Selendi halkı bilebütün Türkiye'de artık böyle bir olayla
anılacaklarını biliyorlar dolayısıyla özellikle yerel yetkililer
"geri dönebilirler" sözlerini söylüyor. İşte
çiçeklerle özür ziyaretine gittiler falan.. Ama bunların hayatta
karşılığı yok..
Bütün bu olan-bitenden sonra Selendi halkı ne
düşünüyor?
Selendi'liler şartlı konuşuyor. "bir iki aile var onlar
dönemez, istemiyoruz" diyorlar.. Diğerleri için ise
onlarla sorunumuz yok, "kurunun yanında yaşta
yandı" deniyor..Ama gidenler büyük bir travma yaşadı..
Yani insanlar iki saat üç saat,bir odada taşların, silah seslerini
altında kaldı.Benim edindğim izlenim, hiç bir Romanın bir daha
Selendi'de olmak istemediği..Belki bir kaç ay geçtikten sonra kalan
malları yada evlerini satmak için Selendi'ye girerler. Ama artık
Selendi'nin bir Roman nüfusu yok. Ve uzun bir sürede olmayacak.
Aynı durumun şu an ikamete başladıkları Salihli'de
yaşanmayacağını garanti edebiliriz miyiz? Daha geniş sorarsak bugün
Romanlar'ın yaygın olarak yaşadıkları yerler gün gelip de
Selendi'ye dönüşür mü sence?
Olabilir diyorum.. Yani Salihli'ye Gördes'e de gittim. Buradaki
roman mahallelerine girdim.. Şöyle bir durum var..Romanlar sonuçta
bu toplumun en dışlanmış kesimi.. Bu yeni bir olguda değil, yüz
yıllardır böyle..Ama günümüz toplumunda bu dışlanmışlık yani üretim
sürecinin dışında "toplumun artıklarıyla" geçinme
durumu artık kültürel bir yapıya dönüşmüş.. Bu da onların zaman
zaman toplum tarafından "hoş görülmeyen" bazı
işler yapmalarına neden oluyor; yani birbirini etkileyen bir zincir
var.. birde buna yaşadıkları toplumda bazı hastalıklar,
bozukluklar, nüksedince hedef tahtasına oturtuyor..
"durumumuz kötü çünkü romanlar, tarlalarımızı
soyuyor" deniyor. Oysa bunun realiteyle ilgisi yok; olsa
olsa belki bir baş soğan kopartılmıştır..
Bu durumun nefreti ürettiğini söylemek zor olmayacak
tabi…
Bu sıkışmışlık bir anda nefreti suni bahanelerle ötekine
yöneltiyor..Belki karşılaştırma abartı olacak ama...Almanya'da
faşizm yoksul alman kitlelerine "durumunuz kötü, çünkü
yahudi kapitalist sizi soyuyor" yöneltmesi ile gelmiştir.
Belki bütün Almanyada on tane yahudi kapitalist yoktu..
Tekrar Selendi özeline dönersek…
Yani Selendi'de şunu duyuyorsun "onlara kucaklarımızı
açtık, geldiler tefecilik yaptılar..Bize küfrettiler" ,“Benim bile
böyle evim yok" diye gösterdiği ev ise beyaz
badanalı şirin ama sadece bir gecekondu..