Leyla ile Mecnun'a ne olacak?
Abone olLeyla ile Mecnun'un senaristi Burak Aksak, dizinin geleceğini anlattı.
GAZETECİLER.COM- Oyuncularının Gezi Parkı
eylemlerine destek vermesi nedeniyle TRT tarafından yayından
kaldırılan Leyla ile Mecnun'un senaristi Burak Aksak, Evrensel
gazetesinden Ayşen Güven'e olan biteni anlattı.
Burak Aksak, “Hayatını kaybeden bir canın yanında Leyla ile
Mecnun’un kaldırılması o kadar da önemli değil” diyerek
dizinin yayından kaldırılmasını herşeyin önüne koymamak gerektiğini
vurgularken seyircinin merak ettiklerini de yanıtladı.
Üç yıldır bir hikayenin içindeydin ve bitti. Sen dizinin
senaristi olarak şimdi nasıl hissediyorsun?
Her şeyden önce netlik kazandığı için hepimiz bir rahatladık. Ne
olacağını bilmeme hali çok gergindi. “Azcık dinleneceğim” diyorum
şimdi, bir yandan da inceden bir hüzün oluyor. Düşünsene; üç sene
boyunca sadece o karakterle ilişkin olmuş. Sanki eve gelince
İskender Baba karşılayacak, sokakta İsmail Abi’yle karşılaşacağım
gibi hissederken, onların artık hiç olmayacağını bilmek
hüzünlendiriyor. Haber bizim için de çok yeni, sonradan daha çok
koyacak gibi geliyor. Şimdiden Onur (Ünlü) Abi’yle yaptığımız bölüm
toplantılarına devam edelim diyoruz. Karakterlerin o haftaki
maceralarını hayal ettiğimiz toplantılardı onlar. Misal Erdal
Bakkal’ı konuşurken gözümüzde Cengiz (Bozkurt) Abi’nin onu
nasıl oynayacağı beliriyordu kafamızda. Çok gülüyorduk. Kendimiz
için toplanmaya devam edelim diyoruz.
Diziyle ilgili reyting denildi, reklam denildi... Gelinen
noktada diziniz nasıl, neden bitirildi?
Nedeni bizce elbette Gezi’ye gitmemiz. Reytingle alakası yok. İlk
sezonda reytingimiz neredeyse sıfırken devam etmemiz istenildi. Bu
son sezon reytingimizin en yüksek olduğu dönemdi. Hiçbir zaman
reyting rekorları kırmadık. Ama en fazla arttığı dönemde yayından
kaldırılması reytingle açıklanamaz. Haziran’dan beri “Dizi devam
edecek mi, bitirilecek mi?” diye bekliyorduk. Tabi direnişten sonra
devam edip etmeme gibi bir gündem ortaya çıktı. TRT “Kurul bu
konuda karar verecek” diyordu ve Ağustos’un 20’sinde de bize artık
devam etmeyeceği söylendi.
Size Gezi Parkı’na gitmeniz bir gerekçe olarak açıkça
söylendi mi?
Şu an bildiğimiz; Onur Abi’nin aranarak kurulun kaldırılmasına
karar verdiği şeklinde. Bundan sonra TRT, bir açıklama
yapacak mı, bir gerekçe beyan edecek mi, biz de bilmiyoruz. Ama
şunu biliyoruz; dizinin kaldırılması Gezi’den sonra gündeme
geldi.
Sizin bir eyleme katılıp katılmayacağınıza TRT karar
verebilir mi? Siz oranın memuru musunuz? Çalışırken hiç öyle
hissediyor muydunuz?
Ben haftanın altı günü çalışıp, bir memur gibi yaşıyordum doğrusu.
Ama bu benim senaryo yazma sürecinin getirdiği bir özgünlük. Mesela
dizi devam ederken herkes bize “TRT bu dizi nasıl yayınlıyor?”diye
soruyordu.
Evet biz de sormuştuk sana.
Gözünüz aydın, artık yayınlamıyor. (Gülüyor) Şaka bir yana, sahiden
senaryoya o kadar karışılmıyordu ki ben o yüzden TRT’nin diziyi
kaldırma noktasına gelmesine çok şaşırdım.
Sence neden TRT’yi bile eleştiren onca bölüm bile
yayınlandı da, dizi bugün kaldırıldı?
Valla Cumhurbaşkanı’nın tabiriyle; “İnsan gerçekten hayret
ediyor.”
Peki aydınlar, sanatçılar, düşün insanları yaptıkları işi
korumak adına bir itirazını dile getirmekten, bir sokak hareketine
katılmaktan imtina edebilir mi?
Şöyle bir sorumluluk hissediyorsun açıkçası; “Benim bu dizinin
senaristi olarak yazdığım bir şey ya da yaptığım bir hareketten
ötürü bu dizi kalkarsa onca insan ekmek yiyor, haksızlık olmaz mı?”
“Şunu söylemesem mi, buraya gitmesem mi?” diye düşünüyorsun ister
istemez. Ama ben bundan çok rahatsızım. Bunları düşünmememiz lazım.
Ben istediğimi istediğim zamanda ve yerde söyleyebilmeliyim. Bir de
taraf olmalıymışım hissi yaratılması çok rahatsız edici. Ya
Gezi’nin yanında olacaksın ya Gezi’dekilere darbeci diyeceksin.
Evet ben Gezi’ye gittim ama ulusalcı bir kanalda da değilim. Hakan
Albayrak mesela öyle bir yazı yazdı ki beni inanılmaz hayal
kırıklığına uğrattı; “Gezi temelinde Kemalist bir harekettir” diye.
Biz de oradaydık, öyle görmedik. Hiç gelip bakmadınız mı? Farklı
farklı kesimden bir sürü insan vardı elbette. Ama bir yanına
odaklanırsan olmaz ki abi.
Siz bile kendinizi ifade etmede bu kadar baskı hissederken
“Ya vatandaş” diyesi geliyor insanın?
İşin en acı tarafı orada belki de. Baksanıza sadece bu yüzden
yaralananlar, hayatını kaybedenler oldu. Bunlar olmasa çok çok
gülebilirdik halimize. Çünkü gaz yiyip, gazdan kaçıp sonra geri
gelen insanlardık sadece. Gezi’ye doluşup, Şirinler köyü tadında
orada bir yaşam kuran insanlardan bahsediyoruz. Bizim dizinin
kalkması bu can kayıplarının yanında o kadar da önemli değil. Ve
hala bu gençlerin adının anılmaması, sanki beş insan ölmemiş gibi;
Hükümetin, Hükümete yakın ve yaranmaya çalışanların bunlar
yaşanmamış gibi davranması çok acı. Oysa şöyle bir şansımız vardı,
hani “Ay valla devrim” diyorduk ya. Benim için devrim şu
olurdu mesela; hükümetten biri çıkıp, “Gerginiz, siz de
gerginsiniz.” Zaten hep bölüyorlar ya siz biz diye, eyvallah
bölsünler: “Beş canımız gitti, dağılın da bir kafamızı toplayalım”
dese Başbakan, benim için en büyük devrim oydu. Ya da mesela bu
hareketin başında diktatör falan yakıştırması var ya, tamam o
edayla da olsa gelip Başbakan; “Lanet olsun AVM’sine de, kışlasına
da. Kalsın o ağaçlar da yerinde. Sizden değerli mi” dese bakışımız
bambaşka olurdu. Bu bence geri adım falan da olmazdı. Yine gücünü
göstermiş olurdu, ama o sahne beni rahatsız etmezdi. Daha
kötülerini gördüğümüz, yaşadığımız için. O çok baba bir tavır
olurdu.
BİR TİYATRO GEZİ HAZIRLIĞIYSA, KİTAPLAR DA ÖYLE O
ZAMAN
Ben şimdi şeytanın avukatlığına soyunup desem ki; L&M
ekibi daha en başında Gezi Parkı'na bir çağrı videosu çekmişti.
Hani Mehmet Ali Alabora'nın oyununun Gezi'nin provası olduğunu
söylediler ya, sizin video da çağrısı mı sayıldı
acaba?
Tabii ben şimdi Ahmet (Mümtaz Taylan) abiye, Ali (Atay)'ye
"Ekmeğimizle oynadınız" diyebilirim (Gülüyor). O çok doğaçlama bir
şeydi aslında. Ama çok da eğlenceliydi. Bunun için insanları
suçlayıp, fişleyeceklerse, yapsınlar abi. Çünkü o yaptıkları çok
güzel bir şeydi. Mehmet Ali Alabora'nın oyununu izlemedim. Ama bir
oyuna bu Gezi'nin hazırlığıydı diyorsanız; evet tüm kitaplar için
bunu söyleyebilirsiniz mesela. Ya da çekilmiş yüzlerce film,
sahnelenmiş oyun, çizilmiş karikatür için de... Ursula K. Le
Guin'in tüm kitaplarını okusanız "Evet bu kadın yazdıklarıyla
Gezi'nin tetikleyicisi oldu" diyebilirsiniz. Ne bileyim Orson
Welles'in de bir filmini izleyip bunları iddia edebilirsiniz.
Bunlar bence çok saçma. Bir tiyatro o kadar kitleyi ateşleyemez.
Hem bizde tiyatro ne kadar izleniyor ki? Nasıl böyle bir direnişi
yaratsın. Yeni Akit gibi trol gazetelerin yazarlarından; “OT
Dergisi bu direnişin öncüsü” falan gibi, biz yazarlarını da hedef
gösteren iddialar da geldi. Yahu hiç mi kafanız çalışmıyor? Bunu
yapacaksan aylık dergide mi yaparsın? Günlük hadi neyse de, soğuk
bir şey aylık dergi.
DİZİNİN KİTABI GELİYOR
Dizi devam ederken L&M’nin sinema filmini de
yapacağınız konuşuldu. Özel kanallarda devam edip etmeyeceğiniz
merak ediliyor. Açıklık getirir misin bu sorulara?
İlerde ne olur bilmem, ama şu an sinema filmi olmayacak, dizi başka
bir kanalda devam etmeyecek.
Kitap?
Karakterlerle ilgili alternatif sonlar vardı kafamda. Ve bunu
“İsmail’in de sonu böyle olacaktı” diye iki tweet atıp söylemek çok
da tatlı değil. Finali bir kitap olarak yazsam mı diye düşünüyorum.
Atıyorum; Mecnun’un ilk tanıştığı, asıl sevdiği Leyla’yla
yüzleşmesi var kafamda. Karşılaşsalar ne olur, ne söylerler? Ben de
tam vakıf değilim, merak ediyorum.
“Şimdi ne yapacağım” gibi bir boşlukta hissetme halin var
mı?
Aslında dinlenmeye ihtiyacım var. Eflatun Film’in şu an devam eden
bir projesi yok. Birbirimizden çok da ayrılmak istemiyoruz.
Birlikte yine bir proje olabilir. Şu sıralar bol bol kitap okudum,
film izledim. Televizyona uzun süre bir şey yapmak istemiyorum.
Yapmak zorunda kalabilirim tabi ki. L&M’nin finalini yazacağım
kitap dışında, bir kitap daha var kafamda. Film senaryoları var.
Onlara yoğunlaşabilmeyi istiyorum.