Devletten kendi çıkarları için beklenti içerisinde olan, tabi
tutulmuş oldukları eğitimden kaytarmak isteyen Yeniçeriler
aldıkları maaş bir iki gün geciktiğinde nümayişe geçerlerdi.
Kendi akıllarınca bu nümayişi şahsi menfaatleri doğrultusunda
değil de vatanın çıkarları gibi göstererek yaparlardı.
Nümayişin ana sloganı ise “Şeriat elden gidiyor!” şeklinde
olurdu.
Şimdi tarihteki bu enstantaneyi söyledikten sonra biraz
araştırmaya girelim.
Laik kelimesi Latincesi laicus olan Yunanca
laikos sıfatından gelir. Laos: halk, kalabalık, kitle demektir.
Laicus (laik): dinsel olmayan-dini olmayan halk
demektir.
Sekülerizm ise dini meselelerden ziyade hayati merkeze
sadece dünyacılığı koymak manasında.
Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte ülke yönetiminde dine yönelik
köklü müdahaleler başladı.
Bütün kılcallara müdahale ederek devletin ve toplumun
sekülerleşmesi için yoğun çalışmalar başladı.
Seküler devlet ve laik toplumun inşası için yapılan çalışmalara
tarihsel olarak baktığımızda;
Hilafetin kaldırılması 1924, aynı yıl içerisinde tevhid-i
tedrisad’ın Anayasadan çıkarılması…
Tekke ve Zaviyelerin 1925’te kaldırılmasıyla ilmin
yasaklanması…
İmam Hatip okullarının 1930’da kapatılması ve yeni neslin
İslami tedrisattan uzak tutulması…
İslami kavram ve sözcüklerin 1931’de Türk Dil Kurumu
kurularak sözüm ona türkçeleştirilmesi…
Allah’ın huzuruna davet çağrısı olan Ezanın 1932’de
türkçeleştirilmesi…
Dini kavramlar olan “hafız, şeyh, molla” gibi unvanların
1934’te yasaklanması…
İyiliklerin hazinesi ve bayramı olan Cuma gününün hafta
tatilinden çıkarılıp Pazar günü yapılması…
Finalde ise 1937’de Anayasada var olan “İslam Dinidir”
ibaresini kaldırıp “Laiklik” kavramının yerleştirilmesi…
Bu süreç ile beraber inanç özgürlüğü ve Müslümanlar yavaş
yavaş darbe almaya başlamışlardır.
Laikliğin yapılandırılma sebebini araştırdığımızda ise;
kilise ile krallığın arasında yaşanan savaşa istinaden
krallığın halkı kiliseden uzaklaştırmak ve kiliselere
galebe çalmak maksadı ile ortaya çıkardıkları bir yönetim
şekli.
Yani; iman ve inancı kaldırıp hegemonyanın üstün olduğu
yönetim şekli.
Uygulayabilmek için de “din-devlet ilişkilerini
birbirinden ayırma” kılıfı ile kabul ettirmişler.
Başlarken Yeniçeriler ile giriş yapıp devamında Laiklik
kavramının araştırmasını ve Cumhuriyet sürecinin nasıl inşa
edilmeye çalışıldığını görmüş olduk.
Girişimizi sonuç ile bağlamak üzere sona bırakıp kavram ve
sürecin araştırmasının sebebine gelelim;
Halkevi üyesi olan birinin, kültürümüzde ve örfümüzde karşılığı
olmayacak şekilde erkeklerin olduğu Kahvehanelere girerek
“Laiklik elden gidiyor!” nidası ile toplumu iç savaşa
davet etmesi haberini gördük.
“Gericiliğin karşısında yükseltilmesi gereken bir bayrak
vardır, bu bayrağın adı da laiklik bayrağıdır.” sloganı ile
“Laiklik elden gidiyor!” nidalarıyla bir derneğin
nümayişini gördük.
Kılıçdaroğlu’nun bir açılış töreninde fıkra tadında nifak kokan
nidasını duyduk; “Pazartesi'den itibaren laikliği savunmak için
verdiğimiz mücadeleye tanık olacaksınız.”
Şüheda kanı ile rengini almış asil Türkiye bayrağı bizim
şerefimiz ve namusumuzdur.
Ülke olarak yenidünya düzeninin kurulmaya çalışıldığı
coğrafyamızda hiçbir din ve ırk ayrılmaksızın yekvücut olmamız
gereken zamanları yaşıyoruz.
Küresel gücün hedefinde ne laiklik, ne din, ne ideoloji var. Tek
hedefleri bütün Türkiye!
Ülkenin bütünlüğüne mugayir çıkarmaya çalıştığınız ses
sadece nifaktır!
Ve bu nifak hedefine bütün Türkiye’yi yerleştirmiş olanların
ekmeğine yağ sürüyor!
Şerefli “Türkiye bayrağı” var iken amacı zaten
nifak olan ve sadece menfi dürtüler ile seslendirilmeye çalışılan
“Laiklik bayrağı” da nerden çıktı?
Ya da Laiklikten bu zamana kadar bu millet ne fayda gördü ki
çığırıyorsunuz!
“Şeriat elden gidiyor!” diye çığıran Yeniçeriler ile
“Laiklik elden gidiyor!” diye çığıranlar arasında ne fark var
ki?
Türkiye vatandaşı olup da bütünlüğü simgeleyen al
bayrağımızın altında buluşmayanlar fırtınalı denizlerde yönünü
kaybeden gemi gibi savrulurlar!