Her olgunun benliğinde iki ayrı kutup vardır. Kapalı ve açık
gibi, üst ve alt gibi ve de içeri ve dışarı gibi.
İçeri ve dışarı olgusunda biri yoksa diğeri de yoktur. İçeri ne
kadar değer taşıyorsa aslan payı dışarının, dışarı ne değer
taşıyorsa içeri aslan payına orantılıdır.
Küreselleşme ideali için her yolu mübah sayan, süper güç olan,
süper güç olmaya özenen ülkeler, bu emellerine ulaşabilmeleri için
tek yolun az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeleri basamak
yapmak...
Onların iç idarelerini, dış misyonlarını, ekonomi ve milli
kültürleri ile manevi bağlarını özünden saptırarak kendi
hedeflerine yarayacak şekilde uyarlamak sureti ile hakimiyeti
kayıtsız şartsız ele geçirmek, yönetmek, sömürge ilan etmeden
sömürebilmek olduğunun bilincindedirler.
Bir ülkeyi yönetebilmek, öz çizgisinden saptırmak ve üzerinde
hakimiyet kurabilmek için onu illede ateşli silahlarla, savaşla
mağlup etmek gerekmiyor.
Bugün artık dünya ülkeleri her alanda entegre olmuş içiçe girmiş,
özde var olan milli değerler tahrip olmuş, kişisel çıkarlar ülke
menfaatlerinin üstüne çıkmış.
Ve bu dejenerasyonun baş oyuncuları da maneviyatı zayıf hassas bir
kitleden seçilmiş, amaca uygun şekilde kullanılmış ve kullanılmaya
devam da etmektedir.
Devam.
Ülke olarak hareketliliğe o kadar çok alışmışız ki, sakin geçen
günlerde tuhaf bir his içine giriveriyor insanoğlu.
Tuhaf bir duygu olsa da yavaş ve sakin bir hayat Türk milletine
göre değil sanırım.
Özellikle politik düzlemde...
İçerde ve dışarda sular bir türlü durulmuyor. Durulacak gibi de
değil.
Bir savaş halinde insanoğlu.
Bu savaş her cephede var. Ve ciddi bir biçimde devam
ediyor.
İçeride ki yapılar her daim uyanık bekliyor.
İçerde bekleyenler dış yapıların maaşlı elemanları. Gerginliği her
daim tırmandırıyor. Ve bu işlerde marifetliler.
Bilhassa konu ülke çıkarları ise alakalı yapılar ve etki
ajanları devreye giriyor.
Dertleri eskiye dönebilme.
Bunun için ne yapılması gerekiyorsa yapmaya hazırlar.
Ve bunun için bir çaba içindeler.
Eski sahiplerine tekrar biat edebilme savaşı.
Her bir şeyin mübah olduğu bir savaş.
Yalanın liderliğinde bir savaş.
Eksen kaymasından kaynaklanan bir savaş.
Aslında kendi güçlerinin yerle yeksan olması.
Güçlerini yitiren bu nesil, tarihle kavgalı bir nesil.
Tarihini, benliğini, karakterini ve ruhunu adeta şeytana satmış bir
nesil.
Bu savaşı ülkesi için verdiklerini sanan bu nesil, efendilerine
hizmet ettiklerinin bile farkına varamayacak kadar kör.
Kimileri Türk milleti ve Türk Devletinin bekası için mücadele
ediyor. Kimileri ise Türk Devletinin başkaları tarafından
yönetilmesi için mücadele veriyor...
Çünkü iman ettikleri bir tür kült sistemi var.
Ve bu kült sistemi bunu gerektiriyor.
Tehlikeli bir kült yapı ile karşı karşıya bir devlet ve millet
var.
Tabiri caizse bu kült yapı dışarıdaki gavurdan daha
gavur.
Onlar, onların dışında gelişen herşeye karşı düşmanca tavır
içerisindeler.
Sonuçta,
ülkeyi ve milleti getirmek istedikleri nokta, batı bloğunun altında
ezilen bir Türkiye. Onlar, Türkiye’yi ve müslüman Türk insanını her
daim ezik, her daim güçsüz bir iradenin yönetmesini istiyor. Çünkü
efendileri öyle emrediyor.