Türkiye gündemi, yaklaşık üç haftadır Türk
Silahlı Kuvvetleri’nin Afrin’de bulunan terör
unsurlarına yönelik başlattığı Zeytin Dalı
Harekâtı’na endekslenmiş durumda. Daha önce kaleme aldığım
yazılarımda bu harekâtın değişik yönlerine temas etmeye
çalışmıştım.
Bu yazımı ise farklı bir coğrafya’dan,
Kudüs’te bulunan Zeytin Dağı’ndan
kaleme alıyorum.
Seyahatimiz çok öncesinden, ABD’nin
Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak
tanıyacağını ilan ettiği günlerde Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğan’ın “Kudüs’ü ziyaret edin” çağrısı
üzerine planlanmıştı. Gerçekleşmesi bugünlere nasip oldu.
Gözümüz her ne kadar kutsal mekânlarda ve
Kudüs’ün kutsiyetinde ise gönlümüz Zeytin
Dalı şehitleri ile birlikte. Bu mübarek beldede
askerlerimiz ve şehitlerimiz için dualar edip Fatiha’lar
gönderiyoruz.
Rabbim inşallah en kısa zamanda kahraman
ordumuza muzafferiyet nasip eder.
Zeytin Dalı, daha önceki yazılarımda da
bahsettiğim üzere güvenlik gerekçelerinin çok ötesinde tarihi
sonuçlar doğurabilecek bir önem arz ediyor.
Milletin bütünlüğü, tek yürek olması, ümmetin
birleşmesi ve İslam coğrafyasının hemen hemen her şehrinde
ordumuzun muzafferiyeti için dualar edilmesi bu harekâtın
sosyolojik sonuçlarından sadece birkaç tanesi.
Öyle zannediyorum ki Zeytin Dalı tarihi
eşiklerimizden birisini yaşatacak bize…
Son üç gündür ziyaret ettiğim her mekân aslında tarihi eşiklerin
yaşandığı, tarihin kırılma anlarının yaşandığı mekânlar.
Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa ümmet
için çok büyük bir değere sahip.
Sadece kıble olarak değil Peygamber Efendimiz
Hz. Muhammed’in Miraç yolculuğuna
çıktığı, Namazın farz kılındığı, bineği Burak’ı
bağladığı, peygamberlere imamlık yaptığı ve Rabbi
ile buluşmaya gittiği bir mekân. Bu yönüyle İslam tarihi içerisinde
çok önemli bir yer teşkil ediyor.
Mescid-İ Aksa aynı zamanda Yahudiler
içinde tarihi eşiklerden birisi. Kendilerini mabet ile
özdeşleştiren İsrailoğulları, bu sayede
varlıklarını ve dinlerini binlerce yıldır muhafaza edebilmişler.
Öyle ki Süleyman Mabedi’nden geriye kalan tek
duvar Yahudiler için en önemli mekân.
Yahudiler günlerinin bir kısmını bu duvara
dayanıp ağlayarak, bir nevi ibadetlerini yerine getirerek
geçiriyorlar.
Kudüs, Hristiyanlar için de tarihi bir
eşik. Hatta eşik değil başlangıç.
Hz. Meryem ve Hz. İsa Kudüs’te
ve Süleyman Mabedi’nde ortaya çıktılar.
Hz. İsa’nın mücadelesinin çok büyük bir kısmı
Kudüs’te geçti ve burada noktalandı.
Zeytin Dağı, Hristiyanlar için tarihi
bir mekân. Zeytin Dağı eşrafı
Filistinli Müslümanlardan müteşekkil.
Kudüs’te sadece mekânlar değil, her bir
metrekare toprak parçası tarihin bir
eşiğine şahitlik etmiş. İşte ben son üç günümü bu
tarihin kırılma eşiklerinin içerisinde geçiriyorum.
Lakin gözüm tarihi mekânlarda gezinse de gönlüm Zeytin
Dalı’ndaydı. Özellikle Zeytin Dağı
ziyaretimizde –sanırım bu dağın isminin çağrışımıyla ve
Rabia-tül Adeviyye ziyaretimizde görevlinin bizlere zeytin dalı
vermesinden mülhem olsa gerek- Zeytin Dalı
şehitlerine dualar gönderdik.
Son günlerde gelen şehit haberleri yüreklerimizde var olan hüznü
bir kat daha artırmış, Zeytin Dağı ziyaretimizde
ise adeta zirve yapmıştı. İnşallah daha fazla şehit haberi almadan
Zeytin Dalı arzulanan hedeflerine ulaşarak sona
erer.
Zannım ve arzum odur ki;
Nasıl ki Kudüs’teki her mekân ve zaman tarihin
akışını değiştirmişse Zeytin Dalı Harekâtı da
milletimizim makûs talihini değiştirsin.
Sadece milletimizin değil ümmetin de böyle tarihi bir eşiğe
ihtiyacı var. İnşallah Zeytin Dalı milletin ve
ümmetin uyanmasına, yeniden bir olmasına, iri olmasına, diri
olmasına vesile olur.
Bu güzel niyazlarla birlikte yerlerin göklere en
yakın olduğu beldeden Mescid-i Aksa’dan
selamlarımı iletiyorum.
Başarabilirsem Kudüs izlenimlerimi de kaleme
almaya çalışacağım inşallah.