Kudüs’ün kutsiyeti biz Müslümanlar için
tartışılmazdır. Mekke ve Medine
ne ise Kudüs de öyledir.
Mekke ve Medine üzerinde
İslam harici düşünce ve stratejiler kabul
edilemeyeceği gibi Kudüs üzerinde de
hiçbir düşünce ve strateji kabul edilemez.
Kâbe söz konusu olduğunda nasıl ki
gözlerimiz yaşarıyor, kalbimiz bir başka atmaya
başlıyorsa Mescid-i Aksa için de gözlerimiz
yaşarır, kalbimiz farklı atmaya başlar.
Mescid-i Nebevi için çarpan
yüreğimiz, heyecanlanan gönlümüz Mescid-i
Aksa için de aynı ritim ve heyecanla atmaya
başlar.
Hacc bizim için ne kadar
kutsal bir görevse Kudüs’ü
ziyaret etmek de Efendimiz a.s.’ın
tavsiyelerindendir.
Mescid-i Nebevi’de namaz kılmak ne kadar
müstesna ise, Mescid-i Aksa’da
kılınan namaz da aynı derecede değerlidir bizim
için.
Mekke sokaklarında dolaşmak, o kutsal havayı
solumak bizi ne kadar mutlu ediyorsa
Kudüs sokaklarında dolaşmak da o kadar
berhudar eder bizi.
Medine havasını teneffüs etmek bize ne kadar
manevi bir haz veriyorsa Mescid-i
Aksa’nın Peygamber kokan havasını solumak da bizi
lahuti âlemlere taşır.
Kâbe’nin etrafında bulunmak, ona dokunmak için
ne kadar çok can atıyorsak,
Kudüs’te bulunmak da bizim en büyük
arzularımızdandır.
Medine’de Peygamber Efendimizin
(a.s.m.) kabrini ziyaret etmek ne anlama geliyorsa
Kudüs’te metfun bulunan peygamber
kabirlerini ziyaret etmek de aynı anlamı taşır bizim
için.
KUDÜS KAŞIMAYA GELMEZ
Mekke ve Medine’den ayrı
düşünemeyeceğimiz Kudüs için bugünlerde
farklı emeller seslendiriliyor. Binlerce yıldır
Müslümanların başkenti olmuş bu şehir için
değişik fanteziler dillendiriliyor.
Şunu net bir şekilde ifade edelim ki; nasıl ki
Mekke ve Medine için farklı
şeyler düşünemeyecekseniz Kudüs için de
düşünemezsiniz.
Kâbe ve Mescid-i Nebevi için
farklı bir konumlandırma yapamayacağınız gibi Mescid-i
Aksa’yı da farklı bir konuma taşıyamazsınız.
Eğer gerek Kudüs gerekse Mescid-i
Aksa için farklı düşünceleriniz varsa
karşınızda binlerce, yüzbinlerce, milyonlarca
değil milyarlarca insan bulursunuz.
Canını, malını, dünyasını feda etmeye hazır milyarlarca insan
menfur düşüncelerinizi hayata geçirtmemekle kalmaz
aynı zamanda elinizdekileri de alır.
Bazı noktalar vardır, kaşımaya gelmez.
Kudüs ve Mescid-i Aksa asla
kaşınmayacak yaralardandır.
Kaşımaya kalkan önce elini sonra bedenini kaybeder…
Cumhurbaşkanımızın dediği gibi
"bütün İslam coğrafyasında infial
sebebi" olur.
KUDÜS, AYASOFYA’DIR
Aslında biz Müslümanlar için Kâbe,
Mescid-i Nebevi ve Mescid-i
Aksa’nın hemen ardından simgesel ve anlam açısından
zikredebileceğimiz bir mekânımız daha var:
Ayasofya…
Biz Mescid-i Aksa’yı özgürleştirmeye çalışırken
Ayasofya boynu bükük zincirlerinin
kırılacağı günü bekliyor.
Biz Mescid-i Aksa’ya bulaşan
Siyonist çizmelerinin acısını taa
yüreğimizde hissederken Ayasofya turist
ayakkabılarının altında gözyaşı döküyor.
Kudüs ve Mescid-i Aksa’yı
Siyonist emellere teslim etmedik, etmeyiz
ve etmeyeceğiz inşallah.
Ayasofya’yı da teslim etmemeliyiz.
Bağrımıza saplanmış hançeri çıkarmak için daha ne kadar
bekleyeceğiz?
Siyonistler başkent hayallerini hayata
geçirmek için saldırırken biz avucumuzdaki inciyi
daha ne kadar hüzünle seyredeceğiz?
Daha ne zamana kadar Ayasofya’ya bir
turist gibi gireceğiz?
Kudüs ve Mescid-i Aksa’yı
vermemek için yedi düveli ayağa kaldırmaya çalışırken
Ayasofya’yı altın tepside ikram etmenin
zilletini daha ne zamana kadar yaşayacağız?
Elimizdeki altın tepside bekleyen Ayasofya’yı
zillet içerisinde olmaktan kurtararak tabiri caizse "bir
taşla iki kuş vurabiliriz."
Ayasofya’yı ibadete açarak
Kudüs ve Mescid-i Aksa
manevralarına karşın sürekli savunma yapmaktansa taarruz
niteliğinde bir siyasi hamle yapabiliriz.