Koltuk değnekleriyle zirveye tırmandı
Abone olIğdır’da, sağlığı için başladığı doğa yürüyüşlerini dağcılık tutkusuna dönüştürerek 30 kez değişik dağlara zirve tırmanışı yapan bedensel en...
Iğdır’da, sağlığı için başladığı doğa yürüyüşlerini dağcılık
tutkusuna dönüştürerek 30 kez değişik dağlara zirve tırmanışı yapan
bedensel engelli avukat Mustafa Kılıçarslan, son tırmanışını küçük
Ağrı Dağı’na yaptı.
Avukat Mustafa Kılıçarslan (49), çocukken geçirdiği felç nedeniyle
sağ bacağını tam kullanamadığı için koltuk değnekleriyle dağların
zirvesine tırmanıyor. Usta dağcıların bile zorlandığı Ağrı Dağı’nın
3 bin 836 metre yükseklikteki zirvesine ulaşan Kılıçarslan’ın azmi
görenleri şaşırttı. Büyük Ağrı Dağı’na iki kez tırmandığını, Küçük
Ağrı Dağı’na ise ilk tırmanışı olduğunu anlatan Mustafa Kılçarslan,
şimdiye kadar 30 zor dağa tırmandığını anlattı. Spor yaparak
bedenini güçlendirdiğini ifade eden Kılıçarslan, şöyle konuştu:
“Yürüdükçe bedenimi daha iyi kullandığımı anladım ve kendimi daha
güçlü hissetmeye başladım. Bu yürüyüşler, daha sonra dağ
tırmanışlarına dönüştü. Aladağlar’daki 3 bin 588 metrelik Alaca
zirvesine, Ulukışla’daki 3 bin 524 metrelik Medetsiz Dağı
zirvesine, Aygörmez Dağı’nın 2 bin 800 metrelik zirvesine, Hasan
Dağı’nın 3 bin 200 metrelik zirvesine ve Aladağlar Emler Dağı’nın 3
bin 725 metrelik zirvesine tırmandım. 3 bin 705 metrelik Küçük
Erciyes Dağı tırmanışı yaptım. 9 kez Erciyes Dağı’nın 3 bin 917
metrelik zirvesine ulaştım. En yüksek tırmanışım 5 bin 165 metrelik
Ağrı Dağı oldu. Bugün Küçük Ağrı Dağı’na zirve yaptım.”
SEKİZ SAATTE ZİRVEYE ULAŞTI
Küçük Ağrı Dağı’na sabah saat 05.00’te tırmanışa başladıklarını ve
yaklaşık 8 saatte zirveye ulaştığını anlatan Kılıçarslan, bu
rotanın 30 yıldır kullanılmadığı için biraz zorlandığını ifade
etti. Bacağının hedeflerine ulaşması için kendisine engel
olmadığını dile getiren Kılıçarslan, günlük hayatta koltuk
değneğine ihtiyaç duymadığını, ancak uzun mesafe yürüyemediğini,
koltuk değneği ile dağlara tırmandıkça vücudunu daha iyi kullanmaya
başladığını söyledi. Koltuk değneklerini kendisinin özel
yaptırdığını ifade eden Kılıçarslan, “Sanayide krom metalden
yaptırdığım bu değnekler sayesinde kollarıma güç alarak
tırmanıyorum” şeklinde konuştu
“BENİM ENGELİM SİGARAYMIŞ, BACAĞIMDA ENGEL DEĞİLMİŞ”
Yedi yıl önce spora başladığını ve sigarayı bıraktığını ifade eden
Kılıçarslan, sözlerine şöyle devam etti: “Sonra gördüm ki benim
engelim sigaraymış. Engelim sakat olan bacağım değilmiş. Bunun için
sigara içenleri biraz engelli gözüyle görüyorum. Çünkü onlar bu
dağlara çıkamıyorlar. Her şeyden önce sağlıklı olmak için dağlara
tırmanıyorum. Tırmandıkça kendimi aşıyorum ve daha güçlü
hissediyorum. Artık, günlük hayatta daha rahat hareket
edebiliyorum. Diğer taraftan, insanları teşvik etmek istiyorum.
Benim sakat bacağımla ve koltuk değneklerimle dağlara tırmandığımı
görenler bana özeniyor. Bu sayede çok kişinin sigarayı bırakmasına
ve sağlıklı yaşam yürüyüşüne başlamasına neden oldum.”
“DEVLETİN ENGELLİLERDEN ÖZÜR DİLEMESİ LAZIM”
Ortaokul yıllarında okul birincisi olduğunu anlatan Mustafa
Kılıçaslan, şunları söyledi: “Ben okuduğum ilçede okul
birincisiydim. Ortaokul 3. sınıfta Devlet Yatılı Parasız Okul
sınavına katıldım. Kırşehir Öğretmen Lisesi’ni kazandım. Sağlık
kurulu raporu istediler. İki hafta hastaneye gittim geldim. Sonra
ayağımın sakatlığı nedeniyle ‘yatılı okul öğrencisi olmaz’ raporu
verdiler. Kendi kendime doktorlar salak mı niye rapor vermediler;
ben çatıların tepesinde kiremit döşüyorum, ağaçların dallarına
tırmanıyorum, yatılı okulda niye kalamayacağım diyordum. Meğer 657
Devlet Memurları Kanunu’na göre bizim devlet memuru, evrak
memurları olmamız bile yasakmış. Yani masa başı işi bile bize
yasakmış. Ortaokul 3. sınıfta benim ideallerim yok oldu. Uçak
mühendisi olmak istiyordum ya da doktor. Öyle olunca dersleri
bıraktım, sadece geçecek kadar derslere çalışırdım. Ama liseye
geldiğimde ırgatların iki katı kadar yonca biçer, amelelik yapacak
kadar vücudumu güçlendirdim. Çünkü devlet bize masa başı işi
vermiyor ne yapayım. Bunun için bedensel işlerde ekmek parası
kazanmak zorundaydım ve bu şekilde çalıştım. Sonra kısmet oldu,
hukuk fakültesini kazandım. Hiç aklımda yoktu. Ben çiftçilik
yapacaktım, devlet evrak memuru bile yapmıyordu. Yok hükmündeydik o
zaman; aslında devletin bize bir özür borcu var.”
(İHA)