Kısırlığa yeni çözüm
Abone olÇeşitli kanser türleri, yumurtalıkları ilgilendiren bazı hastalıklar, erken menopoz tehdidi gibi nedenler, artık çocuk sahibi olmak için engel değil.
Avrupa İnsan Üremesi ve Embriyolojisi Derneği (ESHRE) Yönetim
Kurulu Üyesi ve Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Tıp Fakültesi Kadın
Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Timur
Gürgan, kısırlık tanı ve tedavisi, yardımcı üreme teknikleri, insan
genetiği ve menopoz tedavi yöntemlerinin her geçen gün geliştiğini
söyledi.
Çocuk sahibi olmanın herkesin hakkı olduğunu vurgulayan Gürgan,
kanser, erken menopoz, çeşitli yumurtlama problemi yaşayan
kadınların uygun tanı konulmadığında ve tedavi belirlenmediğinde
gebe kalamadığını bildirdi.
Gürgan, kanser tedavisinde kullanılan radyoterapi ve kemoterapinin
kanser hücrelerini yok ederken, aynı zamanda üreme organlarına
zarar verdiğini belirten, ''Gençlik dönemlerinde üreme organları
kanserleri, lösemi gibi kan kanserleri ve lenf kanserleri başta
olmak üzere ilaç ve radyasyon tedavisi gerektiren çeşitli
kanserler, yumurtalıkları ve testisleri etkileyerek, bu hastaların
kanser tedavilerinden sonra çocuk sahibi olabilme ümitlerini yok
etmektedir'' diye konuştu.
Gürgan, genetik çalışmaların sonuçlarının, yumurtalıklarla ilgili
genetik programlanma bozukluğunun erken menopoza yol açabileceğine
dikkati çekerek, yumurtalıkların tehlikeye girmesi, erken menopoz
tehdidi ya da doğurmaya hazır olunmadığında da ilerleyen yaşlarda
çocuk sahibi olabilmek için ''yumurta dondurma'' işleminin
uygulanabildiğini söyledi. Gürgan, ''Erken yaşlarda dondurulan
yumurtalar yıllar sonra yüzde 90'a varan olasılıkla canlılığını
kazanabilmekte, döllenerek kadına kendi yumurtası ile çocuk sahibi
olma şansı vermektedir'' dedi.
''KISIR KALMADAN ÖNLEMİNİZİ ALIN''
Gürgan'ın verdiği bilgiye göre, özellikle 35 yaşından sonra
yumurtaların sayı ve kalitesinin azalması, gebelik olasılıklarını
düşürüyor veya gebelik durumunda düşük ve anomali oranlarını
artıyor.
40'lı yaşlara yaklaşırken çocuk isteyen ve o zamana kadar gebe
kalamamış kadınlarda en fazla gebe kalma şansı, tüp bebek
teknikleri ile sağlanabiliyor, ancak bu teknikler uygulansa dahi
gebelik oranları düşük kalıyor.
Lösemi, lenf kanserleri, yumurtalık, rahim ve meme kanserleri olmak
üzere çeşitli nedenlerle yumurtalıklarını kaybetme tehlikesinde
olan veya yumurtalık fonksiyonlarının erken yaşlarda ortadan
kalkması riski olan kadınların çocuk sahibi olabilmesi için,
yumurtalarının bir bölümü hastalığına ilişkin tedavi öncesi
dondurulabiliyor ve gerekli olduğunda kullanılıyor. Böylece
kadınların yumurtalıklardan salınan ve onların menopoza girmelerini
önleyebilecek hormonları tekrar kendilerinin yapabilmesine veya
yumurtalıkların tekrar yumurta üretebilme özelliğine kavuşarak,
ileri yaşlarda da çocuk sahibi olabilmesine olanak sağlanıyor.
Bunun dışında 40 yaş gibi yaşamlarının orta yaş sınırında olan
kadınların çocuk yapabilme kabiliyetlerinde önemli azalmanın ortaya
çıkması sıkıntı yaratıyor. Son zamanlarda yaşlanmış yumurtalara,
yeni potansiyel kazandıracak uygulamalar deneniyor. Yaşlı kadın
yumurtasının genetik potansiyelini taşıyan çekirdeğinin, genç bir
kadının yumurtasına taşınması veya genç kadın yumurtasından alınan
sıvıların yaşlanmış yumurtaların içine enjekte edilmesinin
getireceği faydalar araştırılıyor.
TÜRKİYE'DE YUMURTA BANKASI KURULMALI MI?
Öte yandan, Kanada, İsrail, Almanya, ABD, İspanya, İngiltere,
Polonya ve Belçika'da gibi pek çok ülkede yasal yumurta
bankalarının bulunduğunu anlatan Gürgan, bankaların tıbbi etik
kurallara bağlı hizmet verebilmesi için sıkı denetimlerden geçmesi
gerektiğini söyledi.
Yumurta dondurma işleminin, mutlaka belli kriterler dikkate
alınarak hekim tarafından verilmesi gerektiğini vurgulayan Gürgan,
çok ileri bir yaşta anne-baba olmanın, doğacak çocuğun üzerinde
psikolojik etkileri olacağının da göz önünde bulundurulması
gerektiğini kaydetti.
Bunun dışında, yumurta bankalarının, tıbbı gereklilik gibi
durumlarda hastaların yumurtalarını saklamayı kabul etmesi
gerektiği görüşünü dile getiren Gürgan, şöyle devam etti:
''Yumurta bankalarının oluşturulmasında en çok tartışılan şey, bir
kadının başkasına ait yumurtayı, yumurta bankasından alıp anne olup
olamayacağı ile ilgilidir. Bizim söz ettiğimiz yumurta ve sperm
bankaları, kişilerin kendi yumurta ve spermlerini saklaması ve
gerektiğinde yine kendi sperm ve yumurtalarını kendileri için
kullanabilmesi ile ilgilidir. Kamuoyunda sperm ve yumurta
bankacılığı, kişilerin bankaya dondurularak emanet ettiği sperm
ve/veya yumurtalarının başkaları tarafından kullanabilmesi olarak
algılamaktadır. Ülkemizin kanun ve yönetmelikleri böyle bir
kullanıma izin vermemektedir.
Biz hekimler, yumurta bankalarının kurulmasını, kadınların
öncelikle kendileri için yumurtalarını dondurup sonra kullanabilme
şansı yakalamaları için istiyoruz.''