Kısa vadeli bir koalisyon ne yapabilir?
Abone olSiyasetin ana gündem maddeki koalisyon senaryoları... Peki partiler kısa süreli bir koalisyonda anlaşırsa bunun etkileri ne olur?
Dünya gazetesi yazarı Fatih Özatay, 'Kısa vadeli bir
koalisyon ne yapar?' başlıklı bugünkü yazısında 1-1.5 yıl sürecek
bir koalisyon hükümetinin ekonomi üzerine etkilerini analiz
etti.
Kısa süreli bir koalisyon hükümetinin piyasalar üzerine etkisiyle
ilgili "Bu, bir felaket senaryosu
değil. Sadece ekonomi açısından işin biraz
daha güçleşeceğini gösteriyor" yorumunda bulnan Özatay
şöyle devam etti.
"....Diyelim ki kuracağınız koalisyon hükümetinin 1-1.5 yıl
süreceğini düşünüyorsunuz. Ne tür bir ekonomi politikası
izlerdiniz?
Böyle bir hükümet işbaşına geldiğinde, yüzde 2.3 düzeyinde büyüyen
bir ekonomi, yüzde 10'un üzerinde bir işsizlik oranı, lirada değer
kaybetme eğilimi, yüzde 8'in üzerine çıkacak bir enflasyon ve
artmayan bir yatırım düzeyi bulacak.
Liste uzatılabilir:
Mesela, dünya ölçeğinde düşük tasarruf oranı, G20'deki yükselen
piyasa ekonomileri arasında yurtdışına olan yükümlükleri ile
yurtdışından alacakları arasında en fazla farka sahip, dolayısıyla
kur artışlarına karşı olumsuz anlamda çok duyarlı bir ülke.
Bir de dış koşullar önemli ve yardımcı olmayacak kurulacak
hükümete. ABD Merkez Bankası yakında faiz artırımına başlayacak.
Avrupa Merkez Bankası, mevcut gidişat sürerse daha fazla
gevşetmeyecek para politikasını. Bu, Türkiye için, eskiye kıyasla
daha yüksek yurtdışı faiz ve daha az borçlanma imkânı anlamına
geliyor. Dolayısıyla, döviz kuru ve yurtiçi faiz haddi
üzerinde yukarıya doğru baskı oluşacak. Elbette 1-1.5 yıllık
sürenin her günü bu baskıyı gözlemeyceğiz, ana eğilim böyle
olacak.
ÖNLEM ALINMAZSA...
Önlem alınmazsa, enflasyon biraz daha yükselme eğilimi gösterecek,
büyüme ve işsizlik şimdikinden daha fazla olmayacak; aksine olumsuz
yönde gelişecekler.
Bu, bir felaket senaryosu değil. Sadece ekonomi açısından işin
biraz daha güçleşeceğini gösteriyor. Bu güç koşullar altında
yapılabilecekler var ve Türkiye'nin bu dönemden olumsuz yönde
etkilenmesini azaltmak mümkün. Yapılabilecekler listesinin olmazsa
olmazları şöyle:
1. Merkez Bankası'nın bağımsızlığını devamlı
vurgulamak ve bunun laf düzeyinde kalmadığını uygulama ile
göstermek gerekiyor. Öte yandan, Merkez Bankası'nı, bu söylediğim
ile çelişmeyecek şekilde sadece fiyat istikrarına odaklanmaya davet
etmek lazım. Finansal İstikrar Komitesi bu amaçla
kullanılabilir. Ayrıca kamuoyu önünde Merkez Bankası yasasına
ve bu çerçevede Merkez Bankası'nın temel amacının fiyat istikrarı
olduğuna vurgu yapıp, Merkez Bankası'nı faiz aracını çekinmeden
kullanmasını özendirmek gerekiyor. Bu, döviz kurunda yukarıya
doğru oluşacak baskıyı son derece azaltır.
Bunun sayısız yararı var: Şirketleri ve
bankaları rahatlatır ve enflasyonun yükselme eğilimine girmesini
önemli ölçüde engeller. Ayrıca riskteki yükseliş nedeniyle piyasa
faizlerincte oluşabilecek keskin bir artışı önler.
2. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun tüketici
kredilerindeki çılgın artışı dizginleyen ve yaklaşık 1.5 yıldır
uygulanan politikası ana hatlarıyla devam eder. Ancak, özetlediğim
dış koşullar nedeniyle tüketici kredilerinde arzu edilenin ötesinde
bir gerileme olursa, politikada bir ölçüde gevşemeye
gidilebilir.
3. Elbette mali disiplin sürer. Bütçede
israfı önleyen adımlar ön plana çıkarılır. Bütçenin esnekliği
çerçevesinde gelir düzeyi düşük kesimlere yönelik iyileştirici
adımlar atılır.
Dikkat ederseniz bu saydıklarımın hepsi Türkiye'nin mevcut
kırılganlıklarının dış koşulların aleyhimize dönmesi nedeniyle
makroekonomik istikran bozmasını önlemeye yönelik. Böyle bir
koalisyonda pek yapısal reform yapılabileceğini
sanmıyorum. Ama son yıllarda çıkan anti-demokratik yasaların
mümkün olduğunca değiştirilmesi ve hukukun üstünlüğü yolunda bir
dizi adım atılması ekonomiye, özellikle de yatırım ortamına önemli
katkı yapar.