Kiracı–ev sahibi uyuşmazlıkları rekor seviyede
Abone olTürk Borçlar Kanunu’nun 350. maddesi kapsamında açılan ihtiyaç nedeniyle tahliye davalarında Yargıtay’ın daha sıkı bir inceleme süreci yürütmeye başladığına dikkat çeken hukukçular, “Ev sahibinin kendisi veya yakınları için ‘samimi kullanım ihtiyacı’ iddiası artık çok daha ayrıntılı değerlendiriliyor” uyarısında bulunuyor.
Gayrimenkul Hukuku Enstitüsü Başkanı Ali Yüksel, ilgili madde
gereğince ev sahibinin kendisi, anne-babası veya çocukları için
konut ya da işyeri ihtiyacı sebebiyle kira sözleşmesini
feshedebileceğini belirtti. Yüksel, “Sözleşme bitmeden 15 gün önce
ihtar gönderilmesi gerekir. Belirli süreli sözleşmelerde ise
sürenin bitiminden itibaren bir ay içinde dava açılabilir. Ayrıca
konut veya işyerini yeni satın alan malik de ihtiyacı varsa dava
hakkına sahiptir” dedi.
Son yıllarda kiracı tahliyelerinin zorlaşması ve kiralardaki artışın enflasyon ile piyasanın gerisinde kalmasının, malikleri farklı yöntemlere yönelttiğini dile getiren Yüksel, “Boş konut ve işyerlerinin daha yüksek bedelle kiraya verilebilmesi önemli bir çekişme yaratıyor. Borçlar Kanunu’na göre, kiracı kirasını aksatmadığı sürece sözleşme 10 yıl boyunca feshedilemez” ifadelerini kullandı.
Farklı yollarla tahliye girişimleri artıyor
Yüksel, malikler tarafından kira artışı sağlamak veya kiracıyı tahliye etmek amacıyla çeşitli yöntemlerin denendiğini belirterek şunları söyledi:
Veteriner Hekimler Birliği’nden
'aç kalmış hayvanlar' uyarısı
Kira tespit davası en sık başvurulan yollardan biri olsa da 3-5 yıl sürebilmesi ve belirlenen bedele faiz işlememesi nedeniyle yeterli görülmüyor. Kiracıyı bezdirmek amacıyla tamirat gerekçesiyle eve girilmek istenmesi veya satış için müşteriye gösterilmesi gibi yollar da uygulanıyor. Ayrıca ihtiyaç davası açmak da yaygınlaştı. İhtiyacı ispatlamayacak durumda olanlar ise taşınmazı güvendikleri kişilere devredip o kişiler üzerinden dava açarak tahliyeyi zorlamaya çalışıyor.
‘Samimi kullanım ihtiyacı’ daha sıkı denetleniyor
Arabulucu Avukat Özge Kandil, Yargıtay’ın ihtiyaç nedeniyle tahliye davalarında son dönemde daha titiz bir tutum benimsediğini belirterek, “Ev sahibinin kendisi veya yakınları için ‘samimi kullanım ihtiyacı’ iddiası artık çok daha dikkatle inceleniyor. İhtiyacın gerçeğe dayanmaması ya da tahliye sonrası taşınmazın kısa sürede daha yüksek bedelle kiraya verilmesi kastının anlaşılması halinde mahkemeler davaları reddediyor” değerlendirmesinde bulundu.
Artan tahliye talepleri nedeniyle kiracıların 2-3 yıllık uzun vadeli sözleşmelere yöneldiğini ifade eden Kandil, ev sahiplerinin de bu uzun vadeli güvence karşılığında sabit gelir elde etmeyi tercih ettiğini aktardı. Uyuşmazlık çözümünde arabuluculuk ve Yargıtay’ın temkinli yaklaşımının öne çıktığını belirten Kandil, kalıcı çözüm için konut arzının artırılması ve sosyal konut politikalarının güçlendirilmesi gerektiğini söyledi. Hukuki süreçlerde mağduriyet yaşanmaması için sözleşme aşamasında veya anlaşmazlık dönemlerinde profesyonel destek alınmasının önemini vurguladı.