Bazıları geçmişlerine bakmadan bugünü sorgulamaya kalkmıyorlar
mı işte onlara adeta ifrit oluyorum.
“Deveye sormuşlar: Neren eğri, o demiş ki: Nerem doğru
ki” misillü kendi yanlışlarını görmeden başkalarına yol yordam
öğretmeye kalkıyorlar.
Gazeteci Mert Taşçılar’ın, “Dindar ve
Kindar Milli Eğitimin İflası” adlı kitabı Galeati
Yayıncılık’tan çıktı. Taşçılar, kitabında AK
Parti’nin 18 yıllık eğitim politikalarını inceleyerek kendince
tespit ettiği ve adına “tahribat” adını verdiği konularını
kaleme alıyor.
Yazar, kitabında (kendi iddiasıyla) Milli
Eğitimi’n iflasının kökünde neler yattığını, tarih tarih, isim
isim, olay olay kaleme almış.
Yazarın kitabındaki iddialara geçmeden önce peşinen şunu
belirtmek isterim ki Türkiye’de tek parti iktidarının
sürdüğü yıllarda özellikle dindarlar üzerinde yaptığı kindarane
tasallutlarını yazmaya kalksak ortaya dünyanın en büyük hacimli
ansiklopedisinin çıkacağından eminim.
Tabii ki yazarın kitabında anlattığı olayları savunacak
değilim. Yanlış ne zaman, nerede, kim tarafından, nasıl ve hangi
amaçla yapılırsa yapılsın yanlıştır. Bu yanlışı yapanlarda en sert
şekilde cezalandırılmalıdır.
Beni asıl rahatsız eden konu ise münferit olaylardan
yola çıkılarak dindarların “kindar” olarak
nitelendirilmesidir.
Beni asıl rahatsız eden, bir insanın nasıl olup da sayısı
milyonları bulan bir kesimi böylesine kolaylıkla
yaftalayabildiğidir.
Dediğim gibi, eğer “kindarlık” defteri
açılacaksa CHP’nin eline kimse su dökemez.
Bir dinin kutsal kitabını okumanın yasaklanmasından daha büyük
nasıl bir kindarlık olabilir?
Bir dinin en kutsal değerlerinden biri olan ezanı yıllarca
okutmamak nasıl bir kindarlık ürünüdür?
Her şeye rağmen arapça Kur’an ve ezan okuyanları derdest edip
götürmek, jandarma geldiğinde kaçacak delik arayacak hale getirmek
nasıl bir kindarlık eseridir?
Bir dinin en kutsal mekanlarına hakaret etmek nasıl bir
kindarlık göstergesidir?
Bir dinin peygamberine ağız dolusu hakaretler etmek nasıl bir
kindarlık belirtisidir?
“Gericiliğin karşısında yükseltilmesi gereken bir bayrak
vardır, bu bayrağın adı da laiklik bayrağıdır.” sloganı
ile “Laiklik elden gidiyor!” nidalarıyla dine
karşı yapılan kindarlık değil midir?
Yıllarca üniversitelerde ve kamu kuruluşlarında (ellerinden
gelse sokakta dahi) sadece inançları uğruna tesettürlülerin
açılmasını laik düzen adına kindarlıklarından istemediler mi?
Kindarca miting alanlarında hep bir ağızdan “Yaşasın
Laiklik, Kahrolsun Şeriat” diye bağıranlar yok muydu bu
ülkede?
Eğer “kindar” bir nesil yetiştirmekten bahsetmek
gerekiyorsa cumhuriyetin ilk çeyrek asrında tek parti
iktidarı bunu layıkıyla gerçekleştirmiştir.
Camileri ahıra çevirmek, milletin parasıyla yaptığı vakıfları
peşkeş çekmek, bir milletin geçmişiyle bağlarını kesmek kadar büyük
bir kindarlık eseri işler olabilir mi?
Yıllarca “irtica hortladı laiklik elden gidiyor”
kindarlığıyla topyekûn topumun inançlarını laikleştirmeye
çalışmadılar mı?
Şehit makamının diyarı olan askeri kışlalarda yemin törenlerine
laikliğe aykırı mantığıyla sırf kindarca “tesettürlü
anne” giremez demediler mi?
Cumhuriyet tarihinin her bir karesi laik düzen adına
dine karışmak ve Müslümana karşı kindarlıkla geçmedi
mi?
Bu nasıl bir kindarlık ki 600 yıllık büyük bir medeniyete sahip
olan geçmişi bir gecede adeta yerle bir edip hakla yeksan
edebiliyor?
Keşke insanlar iğneyi önce kendilerine, sonra çuvaldızı
başkalarına batırabilseler.
“Ben her zaman haklıyım” bakış açısı toplum olarak bizi
bir yere götürmeyeceği gibi tam tersi kamplaşmaları
artıracaktır.
Kitabın yazarına tavsiyem karşı mahallenin ayıplarını
araştırdığı kadar biraz da kendi muhitinin ayıplarıyla
yüzleşsin.
Orada değil bir kitap onlarca kitap yazacak kadar
malzeme bulacağının garantisini veririm…
facebook.com/msbeser
twitter.com/msbeser
instagram.com/msbeser