Kılıç'tan Başbakanı kızdıracak sözler!
Abone olAnayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç Anayasa değişikliği ve diğer konularda fikirlerini açıkladı. Makamlara da eleştilerde bulundu;
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, merak edilen
konularda tarihi açıklamalarda bulundu.
“Ben de, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı da bulunduğu makamın milletin güveni ve emaneti ile kendinde bulunduğunu asla unutmamalı. Ben yaptım oldu, ben söylediysem daha ötesi yoktur gibi yaklaşımlarla hiçbir olaya yaklaşmamamız lazım. Bunlar sadece ortamı geriyor” dedi.
Haşim Kılıç Hürriyet'ten Metehan
Demir'e şunları söyledi:
ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ İÇİN TAM UZLAŞMA GEREK
- Türkiye’de son dönemlerde Anayasa değişiklik girişimleri birçok
gerginliğe yol açtı. Ülkenin ciddi anayasal reforma
ihtiyacı yok mu, var. Ama bunun tam uzlaşma ile sağlanması
gerekir. Yoksa, tüm değişiklik girişimleri ve zorlamalar sonunda
bize geliyor. Korkum, bu yargı reformu ve Anayasa
değişikliğinin de bize geleceği yönünde. Öyle de olur
zaten. O nedenle, bir değişiklik yapılacaksa tüm
hassasiyetleri dikkate alan bir geniş uzlaşma ortamı
gerekiyor. Yasal metin ve düzenlemelerin de çok iyi
yapılması şart.
- Bakın, türban ile ilgili düzenleme de, Türkiye’nin
çözmesi gereken bu sorunda iş yine çözümsüzlüğe geldi
dayandı. Burada üniversite rektörlerine insiyatif
bırakılabilirdi.
GECE YARISI GEÇİRİLEN HALİ OLMAZ
- Ayrıca, hatırlarsanız son olarak askerlerin sivil
mahkemede yargılanması ile ilgili değişiklikte de bozan o kararı
verdik. Çünkü hazırlanış şekli yanlıştı. Ama düzgün
hazırlansın en önce ben destek vereyim. Ama gece yarısı geçirilen
bu hali ile olmaz.
ÇOK AĞIR HASARLAR VERİYORUZ
- Türkiye hak ettiği seviyeye yani bir hukuk ve demokrasi ülkesi
olma hedefine ergeç varacaktır. Ama bu yolda giderken çok ağır
hasarlar vererek gidiyoruz. Ama inanın size bunu Türkiye
Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi Başkanı olarak söylüyorum, ana gövde
bu hedefe ulaşacaktır.
RÖNESANSI YAŞIYORUZ
- Türkiye her alanda doğruyu bulacak. Belki de Avrupa’nın
zamanında yaşadığı ve bizim tecrübe etmediğimiz Rönesans ve reformu
şimdi biz geçiriyoruz. Tabii bedeller ödeyerek. Türkiye
bugüne dek modernite ve demokrasiyi hep yukarıdan aldı. Ama şimdi
dalga alttan geliyor. Bu kalıcı temelli olacak. Ama bu
dalganın hiç biri diğerini, toplumun diğer katmanlarını
yutmamalı.
ANAYASA MAHKEMESİ ÇÖZÜM MAKAMI DEĞİL
- Türkiye’de her mesele çözüm için bir yol bulunması için Anayasa
Mahkemesi’ne getiriliyor. Ama artık siyasetin kendi içinde
karşılıklı samimiyetle sorunlarını çözmeyi ve Türkiye için bir
şeyler yapmayı öğrenmesi lazım.
- Size bir şey söyleyeyim, Anayasa Mahkemesi, olayı çözmez
ki, alternatifli çözümü kapatır. Siyah ya da beyaz der.
Artık bunun görülmesi lazım. Biz çözüm makamı değiliz. Çözüm kendi
içinizde.
ANAYASA MAHKEMESİ NASIL DEĞİŞTİRİLMELİ
- Anayasa Mahkemesi’nin yapısını değiştirilmesi ile ilgili bir
çalışma var. Bu konuda, çok teoriler ve teklifler çarpışıyor.
Bana kalırsa, eğer Anayasa Mahkemesi ile ilgili ille de bir
değişiklik yapılacaksa, başka şey yapılmalı. Öncelikle
Türkiye’nin elini Strasbourg’daki Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi’nde (AİHM) rahatlatacak bireysel başvuru hakkının önünün
açılması ile ilgili adım atılmalı. Yoksa, sadece üye
sayısının arttırılması -ki Avrupa’daki gibi yapılacaksa bence bir
sakıncası yok- ile ilgili bir değişiklik sadece tartışmaları
arttırır. Üye sayısı zaten eski dönemlerde de daha fazla
idi. Burada algılamaları da iyi yönetmek lazım tabii ki.
HASSAS MESAJLAR
Bölücü parti tolere edilmez
- Ankara’da parti kapatma davası ile ilgili bir söylenti dolaşıyor
ama bana bize hiçbir sinyal gelmedi. Zaten haberi gelemez de.
Sadece resmen açıklanır. Kapatma dedikodusu sadece demokrasiye ve
ekonomiye zarar verir. Bu işlere devletin mekanizmaları bakar.
Dedikodu mekanizmaları değil. İtibar etmeyin. Biz hep söylüyoruz,
parti kapatma ile ilgili yasal düzenleme yapılmalı. Bu tür
kapatmalarla ilgili düzenleme yapılmalı. Siyasiler kendi içinde
bunu halletmeli. Ancak, hiçbir parti kapatılamaz söylemi de pek
doğru değil. Mesela, ırkçılık, bölücülük ve ayaklanmalar çıkaran
bir parti modern demokrasilerde de tolere edilmez. Avrupa’da da
benzer uygulamalar var. Son DTP’nin kapatılmasında da Avrupa
kriterlerini esas aldık.
Yasa değil toplum çözsün
- Bazı kavramlar ve sorunlar vardır. Türban meselesi de bunlardan
biridir. İnsan hakları meselesidir. Çözülmelidir. Ama yasa ile
değil. Toplumlar yaşayarak, zamanla bunu kendi içinde çözmelidir.
Eğer, ‘Hayır benim gücüm var. Ben engellerim. Ya da hayır benim de
gücüm var. Ben de uygulattırırım’ derseniz, sadece o işi çözümsüz
hale getirirsiniz. Toplumu kamplara bölersiniz. Durum ona gelmedi
mi?
Bir şey söylenmeden aylardır yatanlara sonra pardon denmez
- Son dönemlerde tutuklamalarla ilgili eleştiriler var. Çok uzun
olduğu şeklinde. Hiçbir şey söylenmeden aylardır içeride yatanlar
var. Bu eleştirilerde ciddi haklılık payı olanlar var. Hepimiz için
gerekli olan hukukta önemli olan, tutuklamanın cezalandırılma aracı
olarak kullanılmamasıdır. Tabii ki yargılamanın da adil ve çabuk
gerçekleşmesi önemli. Eğer, delil karartma ve kaçma gibi bir durum
söz konusu değil, kişinin durumu sarih ise içeride aylarca sadece
tutuklu olarak kimseyi tutamazsınız. Sonra da pardon diyemezsiniz.
Açıkça ifade etmek gerekiyor; Eğer, siz bu tutuklamayı bir gerekçe
göstermeden cezalandırma gibi uzatırsanız insan hakları ihlalinde
bulunursunuz.
Kurumun değil, suçlunun üzerine gidilmeli
- Artık, Türkiye’de kimse gizli işler çeviremeyecek. ‘Bunu ülkem
adına yapıyorum’ diyemeyecek. Her şey kamuoyunun gözü önünde
gerçekleşecek. Verilmemiş hesaplar kalmayacak. Bunu zaten gelecek
nesiller adına yapmamız lazım. Bugün yaşananlar da hep bunlar. Ama
bunları yaparken kurumların değil suçluların üzerine gitmek
önemli.