KILIÇDAROĞLU’NDAN SERT AÇIKLAMA
Abone olCHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’a "diktatör" dedi.<br/>CHP Genel Merkezi’nde parti meclisi toplantısında konuşan Kemal Kıl...
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’a "diktatör"
dedi.
CHP Genel Merkezi’nde parti meclisi toplantısında konuşan Kemal
Kılıçdaroğlu, konuşmasına 6 Mayıs’ı anarak başladı. “6 Mayıs’ta 3
fidanın darağacına gönderildiğini biliyoruz. Onlar sadece kendi
ülkelerinin bağımsızlığı ve özgürlüğü için mücadele ettiler.
Diktatör tarafından karar verildi, onların mahkemelerinde
yargılandı ve idam edildiler. Darağacında hiç birisi
düşüncelerinden ödün vermediğini açıkça ifade etti. Bu parti
meclisinde o 3 fidana buradan sevgilerimizi gönderiyoruz”
ifadelerini kullanan Kemal Kılıçdaroğlu, konuşmasının devamında 1
mayıs olaylarına değindi.
“AK PARTİ’YE KARŞI ÇIKMAK NE ZAMANDAN BERİ SUÇ OLDU”
1 Mayıs olaylarına değinen Kılıçdaroğlu, “1 Mayıs’ı emek ve
dayanışma günü olarak kutlanmak üzere parlamentoda bayram ilan
ettik. İnsanlar 1 Mayıs’ta meydanlara çıksınlar, bayramlarını
kutlasınlar diye. 1 Mayıs, belli, sadece Türkiye’de değil, bütün
dünyada kutlanıyor. Bizde de kutlanmak üzere insanlar sokaklara
çıktılar. Ama Taksim’de yapmak istiyorlar bayramlarını. Başbakan
karar aldı, Taksim olmayacak, Vali, Emniyet Müdürü karar aldı,
Taksim olmayacak. Başbakan karar verdi ‘Taksim’e çıkanlar AK
Parti’ye karşı çıkanlar’ diye. AK Parti’ye karışı çıkmak ne
zamandan beri suç oldu. Bizim bilmediğimiz bir düzenleme mi var?
Bir partiyi destekliyorsanız öbür partiye karşısınızdır,
demokrasinin doğal sonucudur. Anayasa’da 34. Madde var, toplantı ve
gösteri yürüyüşleri ile ilgili olarak, ‘herkes önceden izin almadan
silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkına sahiptir.’ Demek ki 12 Eylül Anayasası’nda bile toplantı ve
gösteri yurttaşlar açısından bir hak olarak tanımlanmış. AK Parti
hükümeti, ‘sizin hakkınızı ben elinizden alacağım’ diyor. ‘Sizi
dağıtacağım’ diyor, ‘size orantısız güç kullanacağım’ diyor Anayasa
ne yazarsa yazsın diyor. Bu anlayışla biz demokrasiyi geliştirmeye
çalışıyoruz. Üstelik 1 Mayıs toplantı ve gösteridir, yasalara göre
bayram. Yasaların yurttaşlara verdiği hakkı onların elinden güç
kullanarak alıyorsunuz. Otobüsleri, metroyu, vapurları, tren
seferlerini durduruyorsunuz. Ancak korkakların yaptığı bir şeydir
bu. Korku ile ülke yönetilmeye kalkılırsa o korkunun başında şiddet
gelir. Baskı ile, şiddetle toplumu sindirmeye çalışıyorlar” diye
konuştu.
“ŞAİBELİ SINAVLARLA 4 BİN MİLİTAN ALINDI”
Adım adım bir dikta yönetimine doğru gidildiğini söyleyen
Kılıçdaroğlu, “Türkiye demokrasi açısından ciddi bir zemin kayması
ile karşı karşıya. Zemin kayması 1 Mayıs’ta olmadı. AK Parti
iktidarı aşama aşama toplumu bu duruma getirdi. Önce yargıyı ele
geçirdiler, bağımsız yargı ortadan kaldırıldı. Özel yetkili
mahkemeler aracılığıyla aydınlar, yazarlar, öğrenciler,
akademisyenler, askerler, avukatlar toplu bir yere toplandılar.
Özel yetkili mahkemeler aracığıyla özel yasalarla Silivri toplama
kampına toplatıldılar. Yargı, iktidarın kendi egemenliğini
Türkiye’de tesisi etmesinin bir aracı olarak kullanıldı. Bir
korkuyu egemen kıldılar. Toplum telefonla konuşmaktan korkar hale
geldi. Yargı bağımsızlığı öyle bir noktaya taşındaki Erdoğan’ın
talimat verdiği gün, 24 saat geçmeden savcılar soruşturma açtılar.
4 binin üzerinde hakim ve savcı alındı, AK Parti döneminde şaibeli
sınavlarla 4 bin militan alındı. Yargıtay ve Danıştay’a militan
yargıçlar atandı. Bir AK Partili Bakan ‘Alan verdikçe veriyor’
diyerek bu değişime olan sevincini paylaştı. Bu süreç HSYK’nın
siyasallaşması ile doruk noktaya ulaştı. Adalet kan kaybına uğradı,
adaletin nerede bulacağı konusunda yurttaş birbirine soruyor”
şeklinde konuştu.
“YASAMA ORGANI, YÜRÜTME ORGANININ ARKA BAHÇESİ HALİNE GELDİ”
Silivri sorgulamalarında 60 bin kişinin telefonlarının dinlendiğini
belirten Kılıçdaroğlu, “3 bin kişi hakkında takibat yapıldı. Bin
360 kişi bu mahkemelerde ifade verdi. Toplam 17 bin sayfalık 19
iddianame hazırlandı. Dava süresinde 7 kişi hayatını kaybetti. Dava
dosyasının tamamı 120 milyon sayfanın üzerinde, bunun okunması için
228 yıla ihtiyaç var. Bu mahkeme Türkiye’de adalet dağıtacak.
Tarafsızlıkları, Yargıtay kararı ile eleştirilen kişiler bu
davalara bakmaya devam ediyorlar. Orada bir adalet davası
görüşülmüyor, kan davası görülüyor. Yargıyı çözdükten sonra yasama
organını da kendi istedikleri gibi yönetmeye başlarılar. Yürütmenin
arka bahçesi halene geldi. Yurtdışında parlamentonun toplanacağı
günü Erdoğan belirledi. Eğer bir ülkede, yasamanın kullandığı bir
yerde yürütme organının başındaki kişi tarafından kullanıyorsa o
yasama organı güven vermez. Bu yasama organı anayasamızda öngörülen
yasama organı değildir. Yürütme organının arka bahçesine dönmüşse,
en büyük katkıyı TBMM Başkanı vermişse, o yasama organına biz
yasama organı demeyiz. Bu parlamento Uludere katliamını kapatan bir
parlamentodur. 34 yurttaş katlediliyor, araştırma komisyonu
kuruluyor, AK Partinin oyları ile bu dosyanın üzeri kapatılıyor.
Eğer bir parlamento yürütme organının emrine girmişse, AK Parti
milletvekillerinin kendilerini yasama organın üyesi değil yürütme
organın bir üyesi olarak görmelerinden kaynaklanıyor. Parlamentonun
içine düştüğü acizlik bu düşünceden kaynaklanıyor. Yürütme organı
tek adam yönetimi altında. Bir kişi yönetiyor Türkiye’yi,
bakanların tümü hikaye. Dikta rejimine birkaç adım kaldı. Yasama
yok, yargı yok, yürütme yok, bir kişi var. Bu süreci herkesin çok
iyi değerlendirmesi lazım. Adımı adım demokrasiyi yok ediyor.
Batılı farkında ‘hibrit demokrasi’ dediler, ama halkımızın büyük
bir kısmı hala farkında değil. Bir sorun var bu işin içinde. Adım
adım demokrasinin bedelleri ödeyecek, o bedelleri ödeyecek olan
parti biziz” ifadelerini kullandı.
“BUNLARA ÜNİVERSİTE DEĞİL MEDRESE BİLE DENİLMEZ”
Bazı üniversiteleri Başbakan Erdoğan’a destek verdikleri için
medrese olmakla suçlayan Kılıçdaroğlu, “Üniversiteler medreselere
dönüştürüldü. OTDÜ’deki olaylar nedeniyle Başbakan kalktı öğretim
üyelerini, öğrencileri, üniversiteyi eleştirdi. Tabelasında
üniversite yazan bazı kurumlar Başbakan’a destek verdiler. Bunlara
üniversite değil medrese biler denilmez. Onlar bulundukları yerden
derhal ayrılmalılar, AK Parti genel merkezinin önünde çadır
kurmalılar, Erdoğan’ın önünde iki büklüm olmalılar. Onlar bilim
adım değil, film adamı. Diktatörlük o buyotlara ulaştı ki Erdoğan
çıkıp milletin önünde ‘Kılıçdaroğlu seni mercek altına aldık nefes
alışlarını bile dinliyoruz’ diyor. Herhangi bir demokraside
herhangi bir vatandaşın mercek altına alındığını duydunuz mu? Sabah
akşam AK Parti’ye övgüler düzen o köşe yazarlarından birisi çıkıp
da yazdı mı? Yazamazlar, kalemlerini kiraya verdiler onlar.
Demokrasilerde 4. güç medya, basın hürdür sansür edilemez, anayasa
istediği kadar yazsın, AK Parti’nin medyası var artık. Medya
üzerimize geliyor, istedikleri kadar gelsinler, onlar tiraj
kaybediyorlar. Bir iki namuslu gazeteci kaldı, onlara da her türlü
baskıyı uyguluyorlar. Ama CHP’nin sesini kesemeyecekler” dedi.
“CHP’DE KAVGA YOK”
Bazı gazeteleri eleştiren ve CHP’de ‘kavga var’ imajının
yansıtılmaya çalışıldığını ifade eden Kılıçdaroğlu, “Ne kavgası var
CHP’de. Hiçbir kavgamız yok. ‘CHP’de kavga var’ imajı
sergiliyorlar. Yeri ve zamanı geldiğinde o gazeteleri ve
gazetecileri de teşhir etmekten çekinmeyeceğim. Siyasi yazı
yazacaksın, AK Parti’yi eleştirmekten korkacaksın. Tek seçeneğin
kalıyor, CHP’yi eleştireceksin. Kendine gazeteci diyeceksin.
Kalemini AK Parti iktidarına kiraya verdiysen, olumsuzlukları
görmediysen, sen kalkıp CHP’yi eleştiriyorsan senin kalemin
satılıktır. Senin kalemini satın almak için asla sana para
vermeyeceğim” diye konuştu.
“AK PARTİ MASADAN KAÇMANIN FORMÜLLERİNİ ARIYOR”
Anayasa görüşmelerine de değinen Kılıçdaroğlu, “AK Parti masadan
kaçmanın formüllerini arıyor. Anayasa görüşmelerinde masaya
oturmamızın yararlarını görüyoruz. Biz masadayız, siz neden
kaçıyorsunuz, neden kaçmanın formüllerini arıyorsunuz. O masadan
kaçan hesabını bu ülkeye vermek zorundadır. Demokrasi havarisi
kesilen ‘ileri demokrasiyi getiriyoruz’ diyen yeni diktatörümüz
Erdoğan, ‘güçler ayrılığı ilkesi gelir önünüzde ayak bağı olur’
diyordu, demokrasi anlayışına bakın siz. Yargıyı ve yasamayı ayak
bağı olarak gören bir kişini Başbakanlık koltuğuna oturması
doğrumu, bunun sorgulanması lazım. Biz bunu sorgulamıyorsak
çocuklarımıza nasıl bir miras bırakacağız o zaman” şeklinde
konuştu.
(İHA)