Kemal Derviş'ten şok Türkiye kehaneti
Abone olKemal Derviş, Türkiye'nin yüzde 2 gibi küçük bir büyüme oranını yakalamasının zor olduğunu söyledi.
Dünyaca ünlü ekonomist Kemal Derviş, Türkiye'nin
ekonomik göstergeleri için şok bir kehanette bulundu. Kemal
Derviş "2008-2014 döneminde büyüme hızı yüzde 7’den yüzde 3.2’ye
düştü. 2012-2014 döneminde ise yüzde 3’ü zor yakaladı. Önümüzdeki
2015 yılında ise yüzde 2 gibi çok düşük bir büyümeyi yakalamak bile
zorlaştı" dedi.
Hürriyet gazetesinden Cansu Çamlıbel'e mülakat veren Kemal
Derviş'in açıklamalarının ilgili kısmı şöyle:
CHP'NİN SÖZ SAHİBİ OLACAĞI İKTİDARDA
VARIM
Geçen haftaki Türkiye ziyaretiniz sırasında CHP lideri
Kemal Kılıçdaroğlu’yla bir görüşme yaptınız. Basına yansıdığı
kadarıyla Kılıçdaroğlu size bir teklif yapmış. CHP’nin iktidara
gelmesi durumunda ekonomiden sorumlu başbakan yardımcılığını
önermiş, siz de kabul etmişsiniz. Nedir doğrusu?
“CHP’nin söz sahibi olduğu sosyal demokrat boyutu güçlü bir iktidar
kurulursa, ekonomiden sorumlu olabileceğim bir görevi kabul ederim”
dedim. Kemal Bey de bundan mutlu olacağını ifade etti. CHP’nin söz
sahibi olduğu bir iktidar, CHP’nin tek başına iktidarı anlamına
gelmiyor.
- Bu ayrımı yapma gereği hissettiğinize göre CHP’nin ortağı
olduğu bir koalisyonu ima ettiğinizi anlıyoruz. Doğru mu ?
CHP’nin söz sahibi olacağı bir iktidarın koalisyon olma ihtimali
yüksek. Ama nasıl ve kiminle bir koalisyon olabileceğini söylemek
mümkün değil seçimlerden önce.
YÜZDE 2 BÜYÜME BİLE
ZOR
Demokrasilerde genelde yarışmanın orta sol ve orta sağ
arasında geçtiğini söylediniz. Orta sol ile CHP’yi kastettiğiniz
açık. Türkiye’de denklemde orta sağ üzerinde şu anda AK Parti
oturuyormuş gibi gözüküyor. AK Parti, ekonomi politikaları
itibarıyla orta sağda durabiliyor mu?
Türkiye’de bugün sağ büyük ölçüde AK Parti ve MHP tarafından, sol
da büyük ölçüde CHP ve HDP tarafından temsil ediliyor. Bir çok
açıdan aslında AK Partinin 2003-2007 dönemiyle, 2008-2014 dönemi
arasında ciddi farklar var. İlk donemde orta-sağ,
muhafazakar-demokrat bir çizgide ilerleyeceği umudu vardı. Ben
özellikle ekonomik alana değineceğim. Krizden çıkışla birlikte,
2003-2007 arasındaki ortalama büyüme hızı yüzde 7’ye yaklaştı ve bu
Türkiye için hakikaten parlak bir büyüme dönemi oldu. Sayın Babacan
ve Sayın Simsek ciddi bir bütçe politikasına devam ettiler ve
büyüme ile birlikte kamu borçları azalabildi. Popülist bir
politikaya yönelmeden, uluslararası ortamın da katkısıyla, yüzde
7’ye yakın bir büyüme yakalandı. Ama 2008-2014 döneminde büyüme
hızı yüzde 7’den yüzde 3.2’ye düştü. 2012-2014 döneminde ise yüzde
3’ü zor yakaladı. Önümüzdeki 2015 yılında ise yüzde 2 gibi çok
düşük bir büyümeyi yakalamak bile zorlaştı, bugünkü yönetimin
çelişkileri yüzünden.
Öte yandan Cumhurbaşkanı, Merkez Bankası’nın özerk
konumundan rahatsız. En son örtülü ödenek yetkisine kavuştu.
İstediği 400 milletvekilini de alırsa ekonomi politikalarını da
daha çok kendi insiyatifiyle belirlemek isteyeceğini düşünmek zor
değil. Siyaset bu tonda devam ederse, Türkiye’yi 2015-2016’da nasıl
bir ekonomik tablo bekler?
Türkiye çok büyük potansiyeli olan, insanların cok çalışkan olduğu
bir ülke. Ciddi bilgisi ve deneyimi olan bir bürokrasiye sahip bir
ülke. Dolayısıyla Türkiye’nin iyi yönetildiğinde ortalama en az
yüzde 6 büyümesi, bol istihdam yaratması mümkün. Ama bunun için
insanlara yeni bir güvenin gelmesi lazım. Kendi aramızdaki politik
çekişmeyi makul bir düzeye indirmemiz lazım. Barış sürecinin
başarılı olması lazım. Bütün Türkiye vatandaşlarının ülkenin
geleceğine güvenebilmesi lazım. Temel mesele burada. Bunun için de
ekonomiyi piyasa kuralları içinde denetleyen çağdaş bir devlet
olmalı, siyasi çekişme her an kendini ekonomik alanda göstermemeli.
İnsanlar ‘hangi bakan gelirse gelsin, hangi iktidar gelirse gelsin
hızlı büyüme devam eder ’ inancına kavuşmalı. Böyle bir sistemi
kurmaya çalıştık 2001-2002 döneminde. Yeni de bir formül icat
etmedik. Dünyada başarılı uygulamaları örnek aldık. Bunu zaten Türk
teknokratları biliyordu. Bunları yasa haline getirdik. Kimsenin
başkasına göre haksız bir avantaj sağlayamayacağı bir yapıyı
kurmaya çalıştık. Maalesef bu yapı yavaş yavaş bozuldu. Şimdi de,
çok düşük petrol fiyatlarına rağmen, Türkiye potansiyelinin çok
altında bir ekonomik performans sergiliyor. Bu alın yazısı değil.
Bol istihdam yaratan, kötü yıllarda yüzde 5, iyi yıllarda yüzde 7
büyüyen bir Türkiye tamamen mümkün.