Kaynaktan bomba iddialar
Abone olEski MİT'çi Mahir Kaynak'dan bomba iddialar
Eski MÎT'çi Mahir Kaynak'ın cesur açıklamaları: Başbakan'ın en
az güveneceği yer kendi partisi. Yerinde olsam partimden çok
devlete güvenirdim. AKP yönetimi bir karar vermek zorunda: Ya
altında oluşmuş yapıya istinat etmeyi sürdürecek ya da devletle
uzlaşacak..
• Tüm bu toz dumanı Erdoğan cumhurbaşkanı olmasın diye mi
yaşadık?
Cumhurbaşkanlığı seçimiyle bağlantılı ama bu
seçim başka bir şeyin simgesi. Asıl mücadele Türkiye'deki gerçek
iktidarın belirlenmesi mücadelesi. Erdoğan burada etken değil,
edilgen. Etken olan onu arkada destekleyen organizasyon. Yani
cumhurbaşkanı olursa da bu Erdoğan'ın başarısı değil, o
organizasyonun başarısı olacak. Mani olunmak istenen de bu.
• Türbanlı eş kavgası?
Hiç alâkası yok. Eşi türbanlı olan biri nasıl başbakan olduysa
pekâlâ cumhurbaşkanı da olur. Bunu da herkes kabul eder. Yani
verilen mücadele Erdoğan'ın şahsıyla ilgili değil; mücadele AKP'yi
de oluşturan, başka teşkilatlara da sızan bazı temel güçlere karşı
veriliyor.
• O zaman Mayıs 2007'ye kadar yeni Şemdinli, yeni Danıştay
saldırılan da bekliyorsunuz?
Taraflardan hangisinin mağlup olduğuna bakar. Eğer devletle
mücadeleye giren, karşı yapılanma mağlup olmadıysa bu olaylar devam
edecektir. Sanırım her şey Ağustos'ta netleşir.
• Yani Askeri Şura'da bir sürpriz olabilir mi?
Bekliyorum. Farklı bir yapı ortaya çıkartılabilir. Eğer bunu
yapabilirlerse Erdoğan'a atfedilecektir ama operasyon ordunun
operasyonu olacaktır.
'İki Amerika var'
• Hangi yöntemle?
Kararname bir gün geciktirilse Büyükanıt Paşa'nın görev süresi
dolmuş olacak.
• Peki taraflar kim; neyin mücadelesi bu; asıl mesele ne; BOP
mu?
Mesele şu: İran ABD'ye kafa tutuyor. Neye dayanarak? Ortadoğu'daki
petrol sevkıyatını, hatta üretimi durdurma gücüne dayanarak. Çünkü
dünya petrollerinin yüzde 65'i buradan geliyor. Bunun kesildiği
anda Batı ekonomisi yok olur. Yani aslında dünya ekonomileri büyük
bir tehditle karşı karşıya. Zaten ABD de şu anda Ortadoğu'da
kazanmak için değil, varolmak için savaşıyor. BOP planı bunun
için.
• Bu senaryodan Türkiye'ye ne düşüyor?
Kaosu önleyecek ya da fitilini ateşleyecek iki faktör var: Biri
Rusya, biri Türkiye. Rusya iran'a destek çıktığı anda dünyayı
durdurur. Rusya'ya rağmen ikinci durdurucu güç de Türkiye'dir.
Çünkü Türkiye'nin bu bölgede çok güçlü bir kara kuvvetleri var.
• Şemdinli, Danıştay, cumhurbaşkanlığı seçimi vs. Aslında
yaşadığımız her şey "kara kuvvetleri kullanılabilir bir Türkiye
yaratma" operasyonu mu diyorsunuz?
Evet.
• Danışmanlarından Cüneyd Zapsu'nun "Deliğe süpürmeyin" dediği
Başbakan Erdoğan bu mücadelenin neresinde?
Hayır, o bu oyunun içinde değil. Ama alt kadrosu bu hesaplar için
kullanılıyor.
• ABD'yle ikinci bahar çabası bu yüzden mi?
Evet, ama hangi ABD'yle? İki ABD var. Birisi Bush'un temsil ettiği
Pentagon ABD'si, diğeri de Soros'un temsil ettiği küresel sermaye
ABD'si. Erdoğan ekibi, küresel sermayenin desteğini almış durumda,
ama öbür tarafla da çatışma halinde.
• İran'a müdahaleyi isteyen hangi ABD?
Bush yönetimi bu müdahale olasılığının tüm dünyada bir tehdit
olarak algılanmasını istiyor. Ama sermaye ABD'si böyle bir
çatışmayı asla istemiyor. Zaten şu anda tüm dünya bu iki gücün
mücadelesine sahne oluyor.
• Türkiye?
İşte Türkiye'deki bütün mücadele Bush ABD'siyle Soros ABD'sinin
çalışmasıdır. Türkiye, tıpkı Rusya gibi kilit ülke olması nedeniyle
bu mücadeleyi çok ağır yaşıyor.
• Peki yani bizim bu yüzyıldaki finalimiz bu mudur; her şeyi onun
bunun mücadelesi üzerine mi yaşayacağız?
Yapacak tek bir şeyimiz var: Devleti savunmak. Buradan bizim
milliyetçilerin anladığı devletçiliği kastetmiyorum. Söylemek
istediğim kimse alternatif bir devlet yaratmaya kalkışmasın. Ve
devletin içindeki uzantılar derhal temizlensin.
• Sizce ümit var mı?
İnsanlar güçlü olduklarını hissettikleri zaman kendilerine
dönerler. Zayıf insanlar başkalarına hizmet eder. Bu yüzden
öncelikle siyasi yöneticilerimizin ve medya patronlarımızın
Türkiye'nin büyük bir güç olduğunu anlaması lâzım. Ancak o zaman
kendi hesaplarını Türkiye üzerine yapmaya cesaret edebilirler.
• Bu dediğinizin önderliğini kim yapacak?
Şu anda bu işe soyunmuş biri var zaten: Süleyman Demirel! Demirel
hayatının en devletçi olduğu dönemi yaşıyor. İlhan Selçuk'un
desteği hiç tesadüf değil. Türkiye'de kendi hesaplarını kendisi
yapan yeni ve güçlü bir adres oluşturulmaya çalışılıyor.
'Türkiye kazanacak'
• Hep iki mücadeleden söz ettiğiniz için soruyorum: Bu son
yaşadıklarımızda hangi taraf kârlı çıktı?
Hiçbiri. Yalnız şu oldu: Türkiye'de gerçek mücadelenin tarafları
iyice açığa çıkmış oldu. Ve anlaşıldı ki taraflardan birisi
zannedildiği gibi Başbakan Erdoğan değil. Aslında bu netleşme çok
iyi bir şey. Mücadele artık daha sağlam ilerleyecek ve buradan
Türkiye kazanacak.
• Erdoğan'ı hep kenara koyuyorsunuz; sanki kendi çevresi tarafından
güç duruma düşürülen bir Başbakan gibi anlatıyorsunuz?
Bu son derece doğal, çünkü AKP kısa sürede oluşmuş bir partidir ve
içlerinde kimlerin olduğunu Erdoğan bilmemektedir. AKP'nin üniter
bir yapısı yok; içinde herkes var. Hatta aşağılarda değişik
örgütlenmeler dahi bulunuyor. Ve Başbakan bu yapıdan çok büyük
zarar görebilir.
• Bir yanardağın üzerinde oturduğunu mu düşünüyorsunuz?
Evet, bir yanardağın üzerinde. Başbakan'ın en az güveneceği yer
kendi partisi; size bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Ben onun
yerinde olsam partimden çok devlete güvenirdim. Devletle diyalog
kurabilirsiniz, operasyonları ortaklaşa ortaya çıkarırsınız, ama
partinize dönerseniz kullanılırsınız. Eğer bu saatten sonra kendi
çevresinde bir temizlik yapmayı düşünürse lütfen bunu da devlete
danışarak yapsın.
• Ya peki partisindeki o tek hakim görüntüsü?
Şöyle de bakılabilir: Ya dersiniz ki Erdoğan'ın güçlü bir
örgütlenmesi vardır ya da güçlü bir örgütlenmenin bir Erdoğan'ı...
Bu yüzden AKP yönetimi bir karar vermek zorunda: Ya altında oluşmuş
yapıya istinat etmeyi sürdürecek ya da devletle uzlaşacak. Hatta
belki de "Ben bu mücadelenin sürmesinden yana değilim. Devletle
uzlaşacağım. Bu benim tasfiyemle de sonuçlanabilir" noktasına
gelecek. Aksi takdirde kendi içindeki o yapıyla devlet arasında
yaşanan bu çatışma sürer.
Emniyet'in içine sızmış bir yapı var
• Fethullah Gülen tüm bu olayların neresinde?
Bir hareketin lideri görünen kişi ya semboldür ya da onu
yönetmektedir. Ben bir kişinin bu kadar büyük bir organizasyonu
yönlendiremeyece ğini düşünüyorum. Orada başka bir yapının
olduğunu, Fethullah Gülen'in de sembol isim olduğunu düşünüyorum.
Asıl o yapıyı bulmak gerekiyor.
• Bu yapının Danıştay saldırısında ya da Atabey operasyonunda rol
oynadığını düşünüyor musunuz?
Evet, orada bir yapı var ve tüm olaylarda büyük rol oynuyor.
TSK'nır da bundan böyle mücadelesine ağırlıl vereceği yapı
kanaatimce bu yapıdır.
• Peki ama zaten yıllardır Emniyet'in içindeki Fethullahcı bir
yapılanmadan söz edilmez mi?
Kamuoyu ne ad verirse; ama Danıştay olayı sırasında bu yapı
kendisini net bir biçimde gösterdi. Emniyet'in içinde Danıştay
saldırısını ulusalcılara ve askerlere bağlamaya çalışan bir bölüm
olduğu kesin. Daha önceden hazır olan fotoğraflar ve ilişkiler
zinciri anında kamuoyunun önüne serilerek, "Bunu yapan aslında
islamcılar değil, ulusalcılar" dendi. Bu bir operasyon. Çünkü
ulusalcılarla kurulan irtibat zoraki bir irtibat. Burada şunu
söylemek istiyorum: Emniyet'te bulunan insanların operasyon yapar
hale gelmeleri ciddi bir tehlikedir. Alparslan Arslan'ın arkasını
aramak doğru bir davranıştır; ama bunu zoraki bir şekilde getirip,
orduyla birleştirirseniz bu bir operasyondur.
İstihbaratçının analizi
Danıştay 2 aşamalı
Birinci safha bu saldırının "İslamcı kanat tarafından türban
yüzünden yapıldığı." Peşi sıra gelen ikinci safhaya baktığımızda
"devletle bağlantılı çeteler" çıktı. Bu sayede asıl ikinci safhada
verilmek istenen nihai amaç pekiştirilmiş oldu. İyi anımsayın; ilk
gün dinci olarak lanse edilen saldırı anında değiştirilip, çete
bağlantılı çıkınca halk şu sorularla karşı karşıya bırakıldı:
'Aslında irtica yok da ordu mu böyle bir hava yaratıyor? Ordu
olmayan bir şeyi mi bahane ediyor? İnanan insanları zan altında mı
bırakıyor?"
Şemdinli rövanşı değil
Eğer Danıştay saldırısı ilk safhasında kalmış olsaydı, o zaman "Bu
Şemdinli'nin rövanşı" derdik. Ama Şemdinli'de nasıl "Aa terörü ordu
yapıyormuş", "Aslında terör yok, o imajı devlet yaratıyor" havası
yaratılmak işlendiyse burada da amaç "Bakın bu tip olayları
İslamcılar değil, ordu bağlantılı çeteler yapıyormuş" dedirtmekti.
Her ikisinde de hedef TSK.
Arslan seçilmiş karakter
Alparslan Arslan istediğiniz zaman dinci, istediğiniz zaman
ulusalcı, istediğiniz zaman çeteci diyebileceğiniz bir tip. Çünkü
eğer saldırı sadece islamcılara bağlanacak olsaydı pür islamcı olan
bir tetikçi, hatta bir canlı bomba bulunurdu. Ama öyle bir karakter
seçmişler ki dönüştürülme özelliği de taşıyor. Arslan'ın
kendisini yakalatacak şekilde davranması da ikinci kanıt. Çünkü bu
işten ulusalcıların ve ordunun da suçlanabilmesi için mutlaka
yakalanması gerekiyordu. Operasyonda her iki safha arasındaki köprü
ise Arslan'ın üzerinden çıkan Vatan Severler Güçbirliği'ne ait
karttı. Bu kart ikinci safhanın habercisi oldu.
Asıl kilit fısıldayanlar
Olayda iki kilit açıklama var. O açıklamaların sahiplerine bilginin
kendilerine kim tarafından fısıldandığını sormak gerekiyor.
Birincisi, Arslan'ın ateş ederken dinsel sloganlar kullandığını
söyleyenler, ifadelerde böyle bir şey olmadığına göre açıklayan
kişilere bunu kimin aktardığını bulmak lazım. Operasyonun ilk
safhasını çok belirlemiş, olaya irticai görüntü vermiş, 'laiklik
tehlikede' duygusunu uyandırmıştır. İkinci kişi ise "Sürprizler
bekleyin" diyen Devlet Bakam Mehmet Ali Şahin'dir. Şahin bu olayda
bilmeden kullanıldı. Açıklamadan sonra da ikinci aşamaya geçildi.
Birisi gelip "Bakanını, işler göründüğü gibi değil, elimizde güçlü
deliller var" dedi. Şahin kendisine bunu söyleyeni tespit
edebilirse, oyunun içindeki önemli figürü de bulmuş olur.
TSK taşını oynadı
Muzaffer Tekin aslında öldürülmek istendi. "Perde arkasındaki isim
bu" denip, her şey onun üzerine atılacaktı. Ama bir güç devreye
girdi ve hakim karşısına çıkartıldı. Hakimin Tekin'i serbest
bırakması ikinci safhadaki bir vites değişikliğidir. Çünkü ortada
bir mücadele var. Birisi hamle yaptığı zaman, karşı taraf da bir
hamle yapıyor. Operasyona maruz kalan TSK da burada kendi taşını
oynamıştır.
Yanıt sert olacak
Çeşitli hücre birimlerde cephanelik bulundurulması taktiği Soğuk
Savaş döneminden kalmadır. O zaman mantık şuydu: SSCB ülkeyi işgal
ederse gerilla savaşına geçmek gerekir. Bunun için münferit evlere
cephanelikler konarak, hücre birimler oluşturulur. Öyle anlaşılıyor
ki bu hücrelerden bir tanesi Atabey operasyonunu planlayanlar
tarafından biliniyordu ve yakalayıp hemen "Çete" dediler. TSK
yanıtını henüz vermedi. Çok sert bir yanıta herkes hazırlıklı
olsun.
Medyasız yapılmaz
Medya bazen pasif olabilir. Yani sadece kendisine verilen bilgileri
kullanılır. Ya da operasyon birlikte yapılır, olayların halka nasıl
anlatılacağı birlikte kararlaştırılır. Ancak medya bu işin çift
safhalı bir operasyon olduğunu ve hiç kimsenin bu işi sonuna kadar
götüremeyeceğini yeni anladı. Onun için de durdu, ani bir dönüş
yaptı. Saldırıda rol biçilenlerden biri olan Vakit gazetesi ise bu
olaya su taşımadı, ama genel bir su taşımadan söz edebilirsiniz, o
ayrı.
Çılgın Türkler tuzağa düştü
Şu anda Türkiye'de vatanı kurtarmak isteyen yüzlerce dernek var.
Ancak bu tür oluşumlar kullanılmaya çok açıktır. Nitekim Alparslan
Arslan'la ilişkilendirerek ulusalcıları küçük duruma düşürmek,
Türkiye'de gelişen anti-Amerikancılığı kesmek istediler. Çünkü
Türkiye'de Kuvayı Milliyecilik esas itibariyle anti-Amerikan bir
çizgi üzerine oturdu. Halk üzerinde "Bunlar o kadar çılgın Türkler
ki, her şeyi yapabilirler imajı" yaratıldı. Zaten onlar da bu
görüntüyü verecek tüm tuzaklara düştüler.
Kaynak: www.vatanim.com.tr