Kayıp kuzuyu kurda sormuşlar
Abone olAyhan Efeoğlu'nun kendisi gibi gözaltında kaybolan kardeşi Ali Efeoğlu'yla ilgili emniyet yazısında Hüseyin Kocadağ imzası var.
Susurlukçu Ayhan Çarkın’ın, 1992 yılında ‘kaybedilen’
YTÜ öğrencisi Ayhan Efeoğlu’nun, emniyette öldürüldüğü itirafından
sonra, iki yıl sonra kaybolan kardeşini arayan ekibin başında
Susurluk kazasında ölen Hüseyin Kocadağ'ın olduğu ortaya
çıktı.
Ağabeyi Ayhan’dan iki yıl sonra ‘kaybedilen’ İTÜ öğrencisi Ali Efeoğlu dosyasının ayrıntıları Radikal gazetesinde yer aldı. İsmail Saymaz imzalı haberde Ali Efeoğlu’nun kaybedilmesinden sonra yapılan başvuruya karşılık İstanbul Emniyeti’nin, “Bizde aranıyor kaydı var” demekle yetindiği, yazıda dönemin İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı olan ve 1996 yılında Susurluk kazasında ölen Hüseyin Kocadağ’ın imzası olduğu ortaya çıktı.
ÇARKIN'IN İTİRAFLARIYLA GÜNDEME GELMİŞTİ
Eski Özel Harekâtçı Ayhan Çarkın’ın Susurluk soruşturması
kapsamında verdiği ifadede, 6 Ekim 1992’den beri ‘gözaltında kayıp’
diye bilinen Ayhan Efeoğlu’nun işkencede öldürüldükten sonra
‘paketlenip’ gömüldüğünü itiraf etmesi üzerine soruşturma
başlatılmış; İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM)
Başsavcılığı’nın aileye 19 Ekim 1992’de, “Gözaltına alınmadı” diye
yanıt verdiği anlaşılmıştı. Ayhan Efeoğlu’ndan iki yıl sonra 5 Ocak
1994’te kardeşi Ali’nin ‘kaybedilmesi’ olayında ise Susurluk’un
‘imzası’ çıktı. Ali Efeoğlu, iddiaya göre Pendik’te gözaltına
alınmış ve bir daha haber çıkmamıştı.
Avukatları 26 Ocak’ta İstanbul DGM Başsavcılığı’na başvurdu.
Başsavcılık bu iddiayı 24 Ocak 1994’te İstanbul Emniyeti’ne sordu.
9 Şubat 1994’teki emniyet yanıtında Ali Efeoğlu ile ilgili altı
ayrı kayıt sıralandı, “Bu suçlarından dolayı Ali
Efeoğlu’nun ARANIR kaydının olduğu, yakalandığında veya tespitte
ayrıca bilgi verileceği...” denildi.
Bu yazının altında imzası bulunan isim Hüseyin Kocadağ’dı.
Kocadağ, 3 Kasım 1996’da Susurluk kazasında Abdullah Çatlı ile
birlikte ölmüştü. Kocadağ’ın hazırladığı ‘Gizli’ damgalı not ise 21
Şubat 1994’te DGM’ye iletildi. İleten, dönemin Terörle Mücadele
Şube Müdürü Reşat Altay’dı. Altay, 2006’da Trabzon’a tayin edilmiş,
Dink cinayetinden sonra görevinden alınmıştı.
DGM Başsavcılığı, gelen yazılardan sonra Ayhan Efeoğlu için verdiği
yanıtı yineleyerek, “Gözetim kaydına rastlanmadı” dedi. İçişleri de
“Gözaltı kaydı yok” bilgisini verdi.
BABA EFEOĞLU: SİVİL POLİSLE GÖTÜRDÜ
Ayhan Çarkın’ın itiraflarından sonra İstanbul Özel Yetkili
Başsavcılığı’nca başlatılan soruşturma kapsamında 5 Temmuz 2011’de
baba Osman Efeoğlu’nun ifadesi alındı. Efeoğlu, şunları söyledi:
“Oğlum Ayhan, üniversiteden sabah saatlerinde gözaltına alınmış,
kendisine bir daha ulaşılamamıştır. Ben kendisinin sivil polis
ekiplerince gözaltına alındığını bir hafta sonra arkadaşının bana
bilgi vermesi üzerine öğrendim. Üniversite ve ilgili kolluk
birimlerinden hiçbir bilgi alamadım. Tek bildiğim, oğlumun
polis memuru Fikret Işıkkayalar tarafından gözaltına alındığıdır.
Diğer oğlum Ali de benzer şekilde gözaltına alınmış ve
kaybolmuştur. Oğullarımın gözaltına alınıp kaybolmaları ile ilgili
sorumlulardan şikâyetçiyim.”