Kastamon'da ailesi okula göndermedi, öğretmenlik hayalini yazdığı kitapla anlattı
Abone olKastamonu'da ailesinin "Kızlar okumaz" diyerek okula göndermediği Hikmet Pencereci, okuma sevgisinden vazgeçmeyerek 36 yaşında ilk kitabını yayımladı. Pencereci, öğretmen olma hayalini yazdığı kitabını pazarda çiçek satarak bastırdı.
Kastamonu'da yaşayan ev hanımı Hikmet Pencereci, ailesi
tarafından "Kızlar okumaz" diyerek okula gönderilmedi. Güçlükle
ilkokulu bitirebilen Hikmet Pencereci, ailesinin isteği üzerine
okula gidemedi.
Küçük yaşlardan beri öğretmen olma hayali kuran Pencereci, okuma ve yazma becerilerini kendi çabasıyla ilerletti. Yazmaya karşı ilgisi artan Pencereci, babasına olan sevgisini anlatan şiirler yazmaya başladı. Yazdığı şiirleri biriktirmeye başlayan Pencereci, evlendikten sonra da yazma hayalinden kopamadı.
Yıllar sonra gittiği ehliyet kursunda ortaokuldaki kaydının dondurulmuş olduğunu öğrenen Hikmet Pencereci, uzaktan eğitimle ortaokul eğitimini tamamlayarak liseye kaydını yaptırdı. 2018 yılında da çok istediği ancak gerçekleştiremediği öğretmenlik hayalinin hikayesini yazmaya karar veren Pencereci, iki yıllık bir uğraşın ardından yaşadıklarını ve hayallerini kitap haline getirdi. Maddi durumunun iyi olmasına rağmen hiç kimseden yardım almayan Pencereci, yazdığı kitabı bastırabilmek için de ev çiçekleri yetiştirip semt pazarlarında sattı. Biriktirdiği parayla ilk kitabını yayımlayan Hikmet Pencereci, “Okumak için çok ağladım ama okutmadılar. Keşke okumak için herkes ağlasa. Oysa ben hayalime giden yolda her taşı kendim döşedim. Tüm kadınlarımıza şunu söylemek istiyorum. Asla hayal kurmaktan, hayallerinizden vazgeçmeyin. Çünkü nefes aldığımız sürece umut var demektir” dedi.
“Ailem okumamı ağlamalarıma, bütün yakınmalarıma rağmen
kabul etmedi”
Kalabalık bir ailenin tek kız çocuğu olarak dünyaya geldiğini
söyleyen Hikmet Pencereci, “İlkokulu bitirdikten sonra ailem kız
olduğum için okumama izin vermedi. ‘Kızlar okumaz’ diye o dönemde
köylerde yaygın bir düşünce vardı. Okutmadılar ama ben okumayı çok
istemiştim. Ağlamalarıma, bütün yakınmalarıma rağmen kabul
etmediler. Okumak bir uhde olarak içimde kaldı. Zamanla alışmaya
çalıştım bu duyguya ama hiçbir zaman alışamadım. Çok ağladım,
üzüldüm, yakındım, sızlandım ama hiç kar etmedi. Daha sonra
arkadaşlarımdan bazıları okulu dışarıdan bitirmeyi istediler ve
başvurdular. 'Sen de ailene söyle, dışarıdan bitir' dediler. Ailem
buna da razı olmadı. Hatta o kadar çok ağlamıştım ki ‘şuna bak
utanmaz, okumak için ağlıyor’ dediler. Çok üzülmüştüm o zaman.
Şimdi çok hak veriyorlar. Seneler geçti, babam rahatsızlandı.
Babamın rahatsızlığıyla birlikte ufak tefek yazılar yazmaya
başlamıştım. İlk şiirimi babama yazdım. Yazmak benim için
hissettiğim duyguları tercüman etmek, konuşmak, hitap etmek ya da
hissedip dile getiremediğim şeyleri dile getirmek gibiydi benim
için. O artık benle bütünleşmişti, zaman geçtikte daha da yazmak
istiyordum, içimden gelenleri kağıda döküyordum. Seneler geçti ve
evlendim, köyden merkeze gelin olarak geldim. Burada tekrar okuma
arzusu geldi, en azından dışarıdan bitirmek istiyorum dedim.
Başvurdum, kitaplarımı aldım, bu seferde dediler ki 'sen bekarken
niye okumadın, okuyabilirdin.' O zaman biraz daha gençtim, herhalde
ben de gurur yaptım. Bıraktım sınavlara da girmedim” dedi.
“Ehliyet için başvurduğum kursta okumaya karar
verdim”
Yazmanın kendi içinde hep var olduğunu anlatan Pencereci, “Hep bir
şeyler yazıyordum ama artık kendimden de umudu kesmiştim. Ehliyet
için başvurduğum bir kursta daha önce başvurduğum dışarıdan bitirme
kaydımın dondurulmuş olduğunu gördüm. Dedim ki kendime, ‘Hikmet bu
sana bir işaret, bunu değerlendir.’ Ben de artık kimseyi
dinlemeyeceğim. Önce Ortaokulu bitirdim dışarıdan, şimdi liseyi
okuyorum, yeniden öğrenci oldum. Bu arada değerli aile büyüklerimiz
aramızdan ayrıldı. O zaman anladım ki hayat çok kısa.
Gerçekleştirmek istediğimiz hayallerimiz var, bugün buradayız ama
yarın neredeyiz hiç belli değil. Yaşar mıyız, ölür müyüz? Başımıza
ne gelecek. Kendimizi ifade edebiliyorken, nefes alabiliyorken
hayallerimi gerçekleştirebilmek için artık çaba göstereceğim.
Kendim için bu zamana kadar ne yaptım. Şöyle düşününce aslında
çokta bir şey yapmamışım. Onun için yazdıklarımı değerlendirmeye,
hayalim olan kitap haline getirmeye karar vermiştim” diye
konuştu.
“Okuyabilseydim öğretmen olmayı istiyordum”
“Okuyabilseydim eğer öğretmen olmayı çok istiyordum” diyen
Pencereci, “Bütün meslekleri seviyorum ama öğretmenliğin benim için
ayrı bir yeri var. Hep öğretmen olmak istedim ama kısmet olmadı.
Bende bir öğretmenin hikayesini yazdım, Zeynep öğretmenin. Belki de
olmak isteyip te olamadığım, olmak istediğim gibi bir karakterdi
Zeynep öğretmen. Onun hikayesini yazdım ve bitirdim kitabımda.
Oğlumun öğretmenine bahsetmiştim, o da Hikmet hanım yazdıklarını
değerlendirelim dedi. Sağ olsun şu anki yayın evine ulaşmamızı
sağladı. Beni de destekledi” şeklinde konuştu.
“Kitabımı bastırabilmek izin pazarda çiçek yetiştirip
sattım”
Kitabını bastırabilmek için pazarda çiçek yetiştirip sattığını
belirten Pencereci, şöyle konuştu:
“Eşimin maddi durumu iyi, herhangi bir sıkıntımız yoktu ama bu
benim hayalimdi, hayaline giden yolda her şeyi kendim yapmak
istiyordum. Kitabımın mal olacağı ücreti, her şeyi kendim yapmak
istiyordum. Ev hanımıydım ama başarabilirdim. Yazma duygusunu,
içindeki o azmi kaybetmediğimi düşünüyordum. O güce inanıyordum
ben. Bu benim hayalim baştan sona da benim olmadı. Her şeyine kadar
benim emeğim olmadı. Kastamonu’nun en kalabalık pazarı olan Salı
Pazarında çiçek yetiştirip sattım. Hiç utanmadım, çünkü çalışmak
ayıp değil. Hayalime giden yolda her taşı kendim döşüyordum. O
güçle kitabımız çıktı ‘Kaderin İzi’ Kitabımda bütün imkanları
olmasına rağmen, tekstil fabrikatörünün kızı olmasına rağmen
öğretmenliği seçen, Güneydoğu Anadolu’ya tayini çıkmasıyla da hayat
serüveni başlayan Zeynep öğretmenin hikayesini anlatıyor kitabımız.
Hayatı, mücadelesi, inadı, mücadeleci ruhu, başına gelenler, aşkı,
ayrılığı, acıyı, tesadüfleri, insanın hayatında olabilecek her şeyi
kendi dilimce anlatmaya çalıştım.”
Gençlere "okuyun ve hayalinizin peşinden gidin"
çağrısı
Gençlere de okumaları tavsiyesinde bulunan Pencereci, “Aileleri
onları okuturken, onlara servis tutarken, dershaneye gönderirken,
akşam dönüşlerinde evde çocuğumuz okulda diye beklerken, lütfen bu
duygularına kıymet versinler ve okusunlar. Çünkü hayatta en değerli
olan şey kendileri. Çağımız teknoloji çağı, çocuklarımız şu anda
teknolojik cihazlara biraz daha düşkünler. Kitap okumak bir
alışkanlık haline gelmeli. Çocuklarımız okumayı sevmeli, okumaya
değer versinler. Mutlaka bir hedefleri olsun, bunun için mücadele
etsinler” ifadelerini kullandı.
“Kitabımı 2 yılda bitirebildim”
Kitabında bahsettiği hikayeyi 2018 yılında yazmaya başladığını
söyleyen Pencereci, “Hikaye ve karakterleri oluşturdum. Bitirmem 2
yıl sürdü. Ben biraz teknoloji özürlüyüm, onun için kalemle yazdım.
Daha sonrada bilgisayara oğlumun yardımıyla geçirdim. Çünkü
bilgisayar kullanmakta çok iyi değilim. Bilgisayara geçirmem 1,5 ay
sürdü, bilgisayar bilen birisi bunu çok kısa sürede yapabilir. Ben
hala kırtasiyelere, alışveriş merkezlerinin kitap reyonlarına
gittiğimiz zaman hala o defterlerin kalemleri olduğu reyonlardır.
Oraları gezer dolaşırım. O kağıda kalem kokusu benim hoşuma gider.
Tonlarca kalem çeşidi olmasına rağmen kurşun kalem severim, hayata
benzetirim. Çünkü yazarsınız ve biter. Yeni bir uç takamazsınız,
bazen ucunun kütleştiği zaman olur, bizim de sorunlarımız olduğu
zamanlar gibi aynı. Onları düzeltelim derken de kalem azalır, hayat
kısalır. Onun için tekrarı yoktur, kurşun kalemin de benim için
böyle ayrı bir yeri vardır” dedi.