Son 3 gündür içimiz yana yana izliyoruz, Gara’da 13 vatan
evladının şehit edilmesi sadece ailelerini değil millet olarak
(ki bazıları hariç, onlar kendilerini biz de onları
gayet iyi biliyoruz) hepimizin yüreğine ateş düşürdü,
acısı ağır oldu ama, bu evlatlarımız üzerinden
yürütülen devletimize yönelik çirkin algı operasyonu
daha da ağır oldu.
Ne evlatlarımızın acımasızca katledilmesini, ne de onlar
üzerinden devletimize yapılan saldırıları kabul etmemiz
mümkün değil. Ve tabii gerçekler dün devletin iki bakanınca
yüzlerine vurulduğunda o terör sevicilerinin hala
koltuklarında oturuyor olmalarını, yüzlerine atılan şamara gülerek
karşılık vermelerini, ucuz polemiklere girmelerini seyretmek bile
insanın kanına dokunuyor o başka…
Bırakın devlet karşıtlığını
azıcık insan olma erdemliğini taşıyan birinin bile bu gerçekler
karşısında yüzünün kızarması, arlanması gerekir. Ama
nerde?
Özellikle dün İç İşleri Bakanı Süleyman
Soylu’nun PKK=PYD=HDP’nin ve onların destekçilerinin
yalanlarını tek tek anlatan, gerçekleri açıklayan Meclis
konuşmasının her bir kelimesi, her bir cümlesi milletin gönlünü
ferahlatırken, kendisinin de söylediği gibi bizim değil ama dış
dünya tarihinin ısrarla yazmak istediği yanlış kaydı engelledi.
İŞTE O GERÇEKLER
Dedi ki:
“Evlatlarımız ayın 10’unda şehit oldu. Ailelere
telefon açtılar. Belçika numaralı bir telefondan dediler ki,-
bombalıyorlar, çıkın deyin ki Türk Silahlı Kuvvetleri
burayı bombalamasın- Yani çocuklarımız şehadete kavuştuktan
sonra, onları orada katledip öldürdükten sonra
ailelerini nasıl 5 yıl istismar ettilerse ölümlerinde
de istismar ettiler. Bunlar milletimizin, meclisimizin
bilmesi gereken gerçeklerdir”
Dedi ki:
“Evlatlarımız Türkiye’ye getirilecekti, Malatya’ya
getirmeye karar verdik, bu evlatlarımızın otopsi sinin zaman
açısından daha kolay olacağını düşünerek, bombalama yalanlarının
hepsini bildiğimiz için, yaftalamaların yapılacağını düşündüğümüz
için insiyatifi ele alarak hemen Vali’ye, Sayın Başsavcıya, sayın
ikinci ordu komutanına, sayın emniyet müdürüne ve sayın jandarma
komutanına beşiniz beraber olacaksınız, meseleyi de şöyle
yöneteceksiniz. Bir, hepsinin fotoğrafları çekilecek, iki,
bakan yardımcılıklarına talimat verdim, aileleri bu evlatların
yanına getireceksiniz hepsi vücut bütünlüklerini görecek, kimsenin
kafasında herhangi bir istifam kalmayacak. Ardından hepsinin
tutanaklarını tutulacak.(Elinde tuttuğu dosyayı havaya
kaldırarak) fotoğrafların hepsi burada, vücut
bütünlüklerinin fotoğrafları, otopsi raporları, otopsi
fotoğrafları.”
Sayın Soylu devamında da 3 gün önce kanlı olayın ardından attığı
tweet paylaşımını yineledi:
“İçimiz kan ağlıyor. Bu fotoğraflara baktığım
zaman Allah şahidimdir o Murat Karayılan’ı bin parçaya bölmezsek
tekrar şeref sözü veriyorum.”
PKK=PYD=HDP ve uzantılarının yalanlarına Sayın Soylu’nun verdiği
cevaplar bu kadarla da sınırlı değil. 5 yıl önce PKK’nın kaçırdığı
çocukların ailelerine, ülkelerine sağ salim kavuşmaları için
devletin her şeyi yaptığını, ailelerden ve STK’lardan gelen
insani arabuluculuk tekliflerini dahi onayladıklarını, devletin
aileleri hiç yalnız bırakmadığını onlara evlat muamelesinde
bulunduklarını, 3 ayda bir görüştüklerini,1984 yılından bu yana
toplam 6 bin 21 sivil vatandaşı katleden PKK’nın bu evlatlarımızı
da katlettiğini, Gara denilen bölgenin coğrafi koşulları
nedeniyle zor bir bölge olduğunu, o bölgeye daha yeni bir
milletvekilinin gittiğini ve ismini de verebileceğini vb.
daha pek çok aleyhte yürütülen propagandaları tek tek
çürüttü.
Neticede Sayın Bahçeli’nin de dün Gurup
Toplantısı’nda söylediği gibi artık hiçbir şey eskisi gibi olamaz.
Gara Şehitlerimiz millet üstünde bir kırılma noktası oluşturdu.
Artık siyaset yapanlar tercihte bulunacak. Milli değerlerimiz,
çıkarlarımız ve acılarımız söz konusu olduğunda ya bu devletin ve
milletin yanında milli duruş sergileyecekler ya da defolup
gidecekler.
Devletin de milletin bu feryadına kısa zamanda kulak vereceğine
inancımız tam…
Ayrıca kimse de bu aşamadan sonra demokrasiden, hak ve
özgürlüklerden bahsetmesin, bize de demokrasi dersi vermeye
kalkışmasın. İnsan hakları ve demokrasi söz konusu olduğunda o
methiyeler düzülen AB ülkeleri ile ABD’ye bir bakın bakalım, hangi
birinde terörle organik bağı bulunan partiler rahat siyaset
yapabiliyor? Bırakın propaganda yapmayı nefes alamıyorlar
nefes!..