Kültür emperyalizminin en büyük argümanlarından birisi de
sinemadır. Sinema sayesinde dünyanın en büyük emperyal güçleri olan
İngiltere ve Amerika kültür ihracını
başarılı bir şekilde gerçekleştirmişlerdir.
Kültür emperyalizminin en büyük silahı olan
sinema, karakterler üzerinden dünyaya rol modeller sunuyor.
İngiltere James Bond, Sherlock
Holmes gibi karakterler üzerinden rol modeller sunarken
Amerika ise Süpermen, Batman, Örümcek
Adam gibi bilumum süper kahramanlar üzerinden rol modeller
sunuyor dünya insanlarına.
Bu rol modellerin en önemli özelliği ise
iyi insanlar olması ve suçluları cezalandırıyor
olmaları. Filmlerin sonunda iyi adamlar kötüleri madara
ederek dünyaya barışı getirirler.
JAMES BOND’DAN CİNGÖZ RECAİ’YE ROL
MODELLERİMİZ…
Biz de ise süreç tersinden işliyor maalesef.
Bugünlerde sinemalarda gösterimde olan “Cingöz
Recai” karakterinden toplum olarak mustarip olmamız
gerektiğini düşünüyorum.
Bilenler bilir, bilmeyenlere söyleyeyim Cingöz Recai bir
"hırsız"… Yakışıklı, karizmatik,
becerikli…
Kendisini yakalamak isteyen Baş komiser Ahmet Rıza’yı
madara ediyor sürekli…
Düşünebiliyor musunuz karizmatik hırsız, kanun adamını
madara ediyor…
Bi dakika ya… Tam tersi olması gerekmiyor muydu?
En azından Amerikan ve İngiliz filmlerinde
öyle değil miydi?
Yani iyi adamın kötü adamı dövmesi gerekmiyor
muydu?
Aradaki farkı görebiliyor musunuz?
Biz gençlerimize rol model olan bir hırsızı sunarken el
oğlu becerikli kanun adamları ve süper kahramanlar üzerinden
dünyaya adalet ve barışı getiriyor…
SADECE CİNGÖZ MÜ?
Hayır, olay sadece Cingöz Recai ile sınırlı
olsa belki bu kadar feveran etmeyeceğim. Televizyonlarda oynayan
dizilerde de durum farklı değil. Dizilerimizde
mafya babaları, aldatan kadınlar, yalan, dolan almış başını
gidiyor.
Ondan sonra da veryansın ediyoruz çocuklarımızın ahlakı
bozuluyor diye. Bozulur tabi.
Biz onlara rol model olarak hırsızları, mafya babalarını,
aldatan kadın ve erkekleri sunarsak çocuklarımızın ahlakı
bozulur tabi.
İnsan düşünmeden edemiyor; acaba dünyaya rol model olarak kendi
iyi adamlarını pompalayanlar başka ülkelerde bunun tam tersi olması
için gayret mi gösteriyorlar. Manzaraya bakınca maalesef bu soruya
“hayır” cevabı veremiyorum.
Fenomen olarak takip edilen tespit etmiş olduğum bir-iki
gençlik dizisi var. Sözüm ona eleştiri almamak maksadı ile dizinin
ana temasının “kötünün” ayrıntılarını göstererek
mesaj ve uyarı merkezli gösterimler sunuyorlar.
Lakin biraz işin içine girip irdelemeye kalktığınızda karşınıza
çıkan sonuç şu; “akil” yani sözü dinlenen ve
gençleri yönlendiren karakteri oynayan kişi ya da kişilerin ya
elbiselerinde illuminati işaretleri ve sembolleri mevcut ya da ona
biçilen sözcükler ters olarak yönlendirici hipnotik
cümlelerden müteşekkil. Bu karakteri can kulağı ile
dinleyen dizi kahramanı gençler ekran başındaki
gençlerimizi etkilemiş oluyorlar.
Yani işin özü İngiliz-Yahudi Medeniyetinin
subilimine algı çalışmaları bütün TV ve sinema karelerinde
algoritmalar ile emperyal zihniyeti işletilmiş oluyor. Ve bu
işlemler hep bizim içimizde cereyan ediyor. Bizi biz ile
aldatıyor ve eğitmeye çalışıyorlar.
Bir an önce bu konuda toplum ve devlet olarak gerekli önlemleri
almamız gerekiyor. Gerçi son zamanlarda “Diriliş
Ertuğrul” ve “Payitaht Abdülhamid” gibi
diziler yaraya bir nebze merhem oluyor lakin yeterli değil.
Bizim bir an önce James Bond, Sherlock Holmes, Süpermen,
Batman ayarında rol modeller üretmemiz gerekiyor. Zannımca
bu konuda edebiyatçılarımıza, senaristlerimize, yapımcılarımıza iş
düşüyor.
Becerikli, yakışıklı, karizmatik, akıllı, dünyaya barışı
getirerek kötüleri pataklayan bir kahraman için kolları
sıvamanın zamanı gelmedi mi ey büyük büyük büyük romancılarımız,
yapımcılarımız!
Kitapları yüzbinler satan edebiyatçılarımız, yönetmenlerimiz,
senaristlerimiz, yapımcılarımız; bu ülkenin gençliğine ve dünya
insanlarına bizden bir rol model gösterebilmemiz için daha ne kadar
beklememiz gerekiyor…?
SOSYAL MEDYA TAKİBİ
İÇİN