Karın ağrınızın nedeni ne olabilir?
Abone olSoğukların gelmesi ile üşütmeye bağlı olarak karın ağrıları kendini göstermeye başladı. Peki nedeni ne olabilir?
Soğukların gelmesi ile üşütmeye bağlı olarak karın
ağrıları kendini göstermeye başladı. Ayakları sıcak tutma, sıkı
giyinme, beslenmeye dikkat etme gibi birkaç önlem ile karın
ağrıları ile baş etmek mümkün. Ancak tüm bu önlemlere rağmen karın
ağrılarınız devam ediyorsa, bunun nedeni soğuklar değil taş
hastalığı olabilir.
Üroloji Uzmanı Dr. Egemen Avcı, taş hastalığı ve tekrar oluşum
riskleri hakkında bilgi verdi:
Önlem alınmaz ise taş tekrarlayabilen bir
hastalıktır
“Taş hastalığı; bel, böbrek bölgesi veya kasıklarda yaşanan
aralıklı ağrılar ve taşın düşürülmesi ile sonlanan bir hastalık
olarak bilinir. Ancak taş hastalığının tedavisi sonrası
tekrarlayabileceği ise genelde göz ardı edilir. Tedavi sonrası taş
üzerine araştırmaların yapılması sizi ileride tekrar bu hastalık
ile karşı karşıya kalmanızı önleyecektir.
Irk, yaş, cinsiyet faktörünün yanı sıra
coğrafi özellikler de etkili olur
Taş oluşum mekanizması hakkında çok çeşitli teoriler olmakla
beraber en çok kabul görenlerden birisi yoğun idrarda mevcut
kristallerin birleşmesi ve oluşan nüvenin büyümesi sonrası taş
oluşumudur. Bir diğer teori taş oluşumunu engelleyen sitrat,
magnezyum, pirofosfat gibi maddelerin idrarda yeterli düzeyde
bulunmamalarıdır. Ailede taş varlığı, ırk, yaş, cinsiyet, yaşanılan
yerin coğrafi özellikleri, sıvı tüketimi yetersizliği ve beslenme
alışkanlığının taş oluşumuna neden olduğuna dair çalışmalar
mevcuttur. Özellikle 20-40 yaş arası taş oluşumu daha sık görülür.
Kadınlara göre taş oluşumu erkeklerde daha sık görülmektedir.
Yaşanılan yerin coğrafi özellikleri de etkili olmaktadır. Dağ, çöl
ya da tropikal bölgelerde yaşayanlarda taş ihtimali
yüksektir.
Hiçbir şikayeti olmayan hastalar da
olabilir
En sık görülen belirtisi yan ağrısıdır. Taş düşüren hastalar
çok şiddetli ağrı duyabildikleri gibi, böbrek fonksiyonlarını
bozacak düzeyde taşı olup hiçbir şikayeti olmayan hastalar da
olabilir. Ailede taş öyküsü olan, idrar renginde pembelik ya da
kırmızılık gören ve yan ağrısı olan kişiler mutlaka doktoruna
başvurmalıdır. Böbrek taşı, idrar yolu enfeksiyonuna neden
olabileceği için tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonu olanlarda da
taş araştırılmalıdır. Daha az sıklıkla yan ağrısına ek olarak
bulantı ve kusma yapabilir.
Taşın yerine ve büyüklüğüne göre tedavi
yöntemi değişir
Tedavi aşaması taşın yerine ve büyüklüğüne göre değişmektedir.
Taş, milimetrik boyutta ve böbrek içinde şikayet yapmadan duruyorsa
6 aylık veya senelik ultrasonlarla takip edilebilir. Şikayet
yapıyorsa veya taş hastanın düşüremeyeceği kadar büyük ise ESWL
dediğimiz vücut dışından gönderilen şok dalgalarıyla kırılabilir.
ESWL tarafından kırılamayacak kadar büyükse veya zor yerdeyse
ameliyat etmek gerekmektedir. Böbrek taşı için PCNL (Perkütan
Nefrolitotomi) dediğimiz ameliyat artık tüm dünyada birinci sırada
önerilmekte olup açık ameliyat oranları dünyada oldukça düşmüştür.
Ülkemizde kapalı olarak uygulanan bu ameliyat tekniği hızla
yaygınlaşmakta olup önümüzdeki senelerde dünya standartlarına
ulaşacağımız beklenmektedir. Son yıllarda endoskopik cerrahideki
gelişmelere paralel olarak RIRS( Retrograde İntraRenal Surgery)
dediğimiz teknik de böbrek taşı tedavilerinde önemli bir pay almaya
başlamıştır. Bu teknik sayesinde idrar yapılan delikten girilerek
böbreğin içine kadar çıkılmakta ve taş burada kırılmaktadır. Bu
sayede hiçbir kesi izi olmadan hasta böbrek taşından
kurtulabilmektedir. Üreter dediğimiz ve böbrekteki idrarı idrar
kesesine taşıyan tüpteki taşlar da üreteroskopik yöntemle
kırılmakta yine hasta bu bölgedeki taşlardan hiçbir kesi izi
olmadan kurtulmaktadır.
Su, limonata ve portakal suyu tüketin,
greyfurt ve kızılcıktan uzak durun
Taş düşüren hastaların yaklaşık %50’si hayatlarının kalan
bölümünde yeniden taşla karşılaşacaklardır. Bunu engellemek için
tekrarlayan taş hastalığı olanlarda taşın cinsini öğrenmek,
metabolik inceleme yapmak ve bazı önerilerde bulunmak yararlı
olabilir. Günde 2-3 lt sıvı tüketilmesi idrar konsantrasyonunu
azaltacağı için en dikkate değer öneridir. Sıvı, yemeklerden
sonraki 3 saat içinde alınırsa daha yararlı olur. Özellikle
su, limonata, portakal suyu tüketimi önerilirken, greyfurt suyu ve
kızılcık suyunun çok tüketilmesi önerilmemektedir. Vejetaryen diyet
( sebze ve meyve ağırlıklı) tavsiye edilirken, hayvansal
proteinlerden zengin beslenmeden kaçınmamız gerekmektedir. Bitki
köklerinin kurutulmuş halleri, ıspanak, kakao, çay ve fındık
içerdiği yüksek oksalat miktarı nedeniyle fazla tüketilmemelidir.
Aynı şekilde C vitamini içeren haplar çok yüksek miktarda
kullanılmamalıdır. Diyette kalsiyum içeren gıdalardan peynir,
yoğurt, dondurma, brokoli rahatlıkla tüketilebilir. Yediğimiz
besinlerdeki tuz miktarını azaltmamız gerekmektedir.”
Kaynak: bizimsaglik.com
Kaynak: bizimsaglik.com