Kardeşlerin toplu intiharına ilginç yorum
Abone olKahramanmaraş'ta kardeşlerin Türkiye'yi sarsan toplu intiharına Psikiyatrist Murat Kemaloğlu'lu çarpıcı bir yorum yaptı İşte onun açıklamları
Kahramanmaraş'ta Beraris, Raden, Rulin ve Sajen Sağocak
kardeşlerin Türkiye'yi sarsan toplu intiharına Psikiyatrist Murat
Kemaloğlu'ndan çarpıcı yorum: Ailede çok tanrılı mitolojiye bir
ilgi var. Belli ki ana tanrıça mitolojisi yaşanmış bu vakada. Anne
ölünce onunla olmak için canlarına kıymışlar.
- Kahramanmaraş'taki dört gencin intiharını ilk
duyduğunuzda bir psikiyatrist olarak ne düşündünüz?
Son yıllarda uç bir psikolojik ruhsal durum olarak kadın
cinayetleri görüyoruz. Her gün gazete ve televizyonlarda bir
kadının orada burada vahşi bir şekilde kocası tarafından
öldürüldüğünü duyuyoruz. Bir süre önce çocuklar annelerini
öldürüyordu. Hatta biri de Tıp Fakültesi'nden arkadaşımdı. Hukuk
fakültesinde okuyan kızı tarafından öldürüldü. Bir sürü genç
annesini öldürdü o dönemde. Uzun zamandır bu haberleri duydukça bu
uç psikolojik durumun tam zıddına dönüşerek kadınların erkekleri
öldürmeye başlayacağını düşünüyordum. Fakat yanılmışım.
- Ne oldu peki?
Kadın uğruna ölündü. Kahramanmaraş'taki olay, tokat gibi çarptı
yüzümüze. Burada enantiodromia (kutupluluk) var. Her gün öldürülen
kadınlar yerine bir kadın için hayatını feda eden dört genç.
Yaşanan psikolojik durumun yön değiştireceğini ve benzer olayların
cereyan edeceğini biliyordum. Nasıl ki kadın cinayetleri bitmedi
aynı şekilde bir kadın için hayatından vazgeçen bedenlerin
haberlerini de okumaya devam edeceğiz.
BU OLAY 'DÖRTLÜ DELİLİK'
- Bildiğiniz benzer bir vaka var mı?
Ankaralı bir aileden bahsetmek istiyorum. Kışın soğuğunda üç kız
kardeş ve anneleri balkonda yaşıyorlardı. Çünkü evlerinde zehirli
gaz olduğunu düşünüyorlardı. Canlarını bu şekilde kurtarmaya
çalışıyorlardı. Sonra komşularının şikayetleri üzerine psikiyatri
kliniğine götürüldüler. İşte bu ve benzeri vakalar için
kullandığımız tabir 'dörtlü delilik'tir (Folie a quatr.) Dörtlü
delilikte grubu aktif olarak delirten biri vardır. Diğerlerini
kendi sanrı sistemine sokar ve ona göre eyleme dökmeler başlar.
Kahramanmaraş'taki ailede de görülen bu bence. Sanrı sistemi
(kişinin var sandığı ancak gerçekte olmayan olguları algılaması
halüsinasyon) beraberinde izolasyonu getirir.
- Sanrı sistemi derken neyi kastediyorsunuz?
Mesela anne hastayken başucunda bulunan dört çocuğuna 'benimle
birlikte siz de gelin oraları bu dünyadan çok daha güzeldir' diye
mesaj verebilir. Yani öteki dünyanın bu dünyadan çok daha güzel
olduğunu bu dünyada vakit kaybetmemeyi düşünmüş olabilirler. Ve
böyle bir sanrı sistemi geliştirilmiş olabilirler. Taşrada
insanların komşuluk ilişkileri daha kuvvetli olur. Ama bence bu
ailenin başka insanlarla ilgili de ortak sanrıları vardı. 'Bütün
kasaba bize düşman' diye düşünmüş olabilirler.
GÖBEK BAĞLARI KOPMAMIŞ
Bir psikiyatrist olarak düşüncem anne ile birlikte bu ailenin
ortak bir sanrı sisteminin olduğu ve bu sanrı sistemine uygun
olarak hareket ettikleri yönünde. Burada annenin çok sevilmesinden
ziyade annenin gittiği yere gitmek istemek, onunla özdeşleşmek,
onunla yaşanan simbiyotik ilişki (birbirine bağımlı olma hali)
önemli. Anne ile bu dört kardeşin simbiyotik bir ilişkisi büyük
olasılıkla vardı. Yani anneden göbek bağlarını kesmemişlerdi ve
onunla birlikte sanrı içinde yaşıyorlardı.
Çocuklara verilen isimler oldukça ilginç.
Ailede çok tanrılı dinlere bir ilgi var demek ki. Çok tanrılı
dinlerde ana tanrıça mitolojilerine bakacak olursak ana tanrıçanın
hem doğuran, besleyen, büyüten, bereket veren bir yanı vardır hem
de yiyip yok eden, yutan bir yanı vardır.
- Çok tanrılı dinler aileyi nasıl etkilemiş?
Bu dört çocuk annelerini tanrıça olarak görüyorlardı ve onun
ölümsüz olduğunu düşünüyorlardı. Annelerinin öldüğünü görünce
onunla birlikte olmak için kendi canlarına kıydılar. Ama burada
anneyi sevmek değil anneyi tanrıça gibi görüp ona tapmak durumu söz
konusu. Ana tanrıçanın da hem sevgilisi hem de oğlu olan
Aphrodite-Adonis gibi mitolojik karakterler genç yaşta ölürler ve
çiçek olurlar. Onlar da aynı şekilde ruhsal anlamda o mitolojinin
içinde yaşıyorlar ve o süreci tamamlıyorlar. Eğer siz kendinizi çok
tanrılı mitolojilerin içinde bulursanız ve gerçek anlamda yaşamaya
başlarsanız o zaman mitolojinin içindeki trajik öğeyi kader olarak
belleme olasılığınız var. Belli ki ana tanrıça mitolojisi yaşanmış
bu vakada!
- Çocukların intiharı için 'anneye olan aşırı sevgi'
şeklinde bir açıklama yapıldı. Gerçekten de anneye olan aşırı
düşkünlük bir çocuğu intihara sürükler mi?
Herkes annesine bağlıdır, herkes annesini sever. Bu açıklama
insanları 'annemizi kaybettiğimizde biz de böyle mi yapacağız' diye
korkutmaktan başka bir şey değil. Bu tür yanlış bilgiler verilerek
toplumda gerçek anlaşılmaz hale getiriliyor.
- Çocuklar üniversiteye gitmişler. Ama okulun
sosyalleşmeleri, normal bir birey haline gelmeleri yönünde hiçbir
etkisi olmamış...
Herkesi düşman olarak gördükleri için içlerine kapanıyorlar çünkü
çabuk yaralanıyorlar, örseleniyorlar ve yeni ilişkilere açık
olamıyorlar. Bunlar paranoit psikozlarda sıkça görülen
vakalardır.
Kemaloğlu kimdir?
Murat Kemaloğlu 1957 yılında İzmir'de doğdu.Antalya Lisesi'ndeyken
kazandığı AFS programından yararlanarak gittiği ABD Michigan'da
liseyi bitirdi.1980 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden
mezun oldu. 1984- 1989 yılları arasında Zürih Carl Gustav Jung
Enstitüsü'nde analitik psikoterapiyi öğrendi. 1989 yılından kurduğu
Antalya Ruhbilim Okulu'nda psikoterapi üzerine araştırma-geliştirme
çalışmaları, tedavi ve eğitim uygulamaları yapmakta.
PATOLOJİK MATEM REAKSİYONU
- Yine Kahramanmaraş'ta dört kız kardeş baraj gölüne
atlayıp intihar etmişti. Tıpkı bu intihardaki gibi üzerlerinde
siyah kıyafetler vardı...
Siyah matemi sembolize eder. İlk defa sevdiğiniz birini
kaybettiyseniz ilk tepki matemi reddetmedir. Öldüğü reddedilir
sonra protesto edilir. 'Neden o öldü de ben
ölmedim' ya da 'başkası ölmedi' gibi... Daha sonra yas ve
sonra da özdeşleşme yaşanır. Ölen kişinin ruhuyla özdeşleşirsiniz o
sizin ruhunuzda yaşar ve matemden çıkarsınız. Eğer bu matem
safhalarından birinde takınılıp kalınırsa 'patolojik matem
reaksiyonu' dediğimiz durum ortaya çıkar. Burada da bu olabilir,
giydikleri siyah kıyafetler de matemi sembolize ediyor
olabilir.
YAKA PAÇA AYRI KLİNİKLERE YATIRILMALIYDI
- Baba, ilk intihar girişiminden sonra bir psikologdan
tavsiye alıyor. Psikolog da içeceklere sürekli olarak
sakinleştirici atmasını öneriyor. Çocuklar uyurgezer bir hayat
yaşıyorlar. Bu doğru bir yaklaşım olmuş mu?
Eskiden insanlar alınır hastaneye yatırılır, tedavi edilirlerdi,
ama şimdi bu 'hasta haklarına aykırı' gerekçesiyle yapılmıyor ve
birçok hasta kendi kaderine terk ediliyor. Ama bu dört kardeşin
birbirinden ayrılması ve ilk intihar girişiminden sonra bu
gençlerin yaka paça alınıp ayrı kliniklerde tedavi görmeleri
gerekirdi. Perşembenin geleceği çarşambadan belli değil mi? Bu dört
genç 'biz gideceğiz' demişler, ama maalesef kaderlerine terk
edilmişler. Burada ağır bir paranoit bozukluk söz konusu. Bunu
kabul etmek lazım. Ama bu noktaya gelinmeden çözüm bulunabilirdi
belki. Bu insanlar spirituel boşluğa neden düşmüşler, niye hayatı
daha anlamlı ve daha mutlu yaşamanın yollarını aramamışlar.
TÜRKİYE PSİKOTERAPİSİZ KALMIŞ BİR ÜLKE
- Sosyal yapımızda çözülmeler yaşandığını söyleyebilir
miyiz?
Türkiye'de yeni sosyal oluşumlar var ama kendi başlarına kalmış,
terk edilmiş yardım elinin uzatılmadığı bir sürü insan olduğu
gerçeğini de yadsıyamayız. Burada dikkat edilmesi gereken nokta
psikopatik davranışların neden bu kadar attığı. Bunu ciddi anlamda
düşünmek lazım.
- Sizce neden arttı?
Psikoterapisiz kalmış bir ülkenin hayat damarlarından biri kopmuş
demektir. Türkiye psikoterapisiz kalmış bir ülkedir. Sağlık
Bakanlığı psikoterapiye para ödememektedir. Bunun sonucunda da
psikopatların çoğaldığını görüyoruz. Psikopatlar birbirini yok
edene kadar da bu tip haberleri okumaya devam edeceğiz.