Kanı donduran işkenceler
Abone ol12 Eylül döneminin inanılmaz işkence yöntemleri kanınızı donduracak. Akıllara durgunluk veren işkence yöntemleri;
Gazeteci Oğuz Güven'in 78 kuşağını anlattığı "Zordur
Zorda Gülmek" adlı kitabında insanın kanını donduran işkence
yöntemleri anlatılıyor.
12 Eylül 1980 darbesinin öncesi ve sonrasında "78 kuşağı" diye adlandırılan gençlerin yaşadığı trajikomik gerçek öykülerin yer aldığı kitap yeni öykülerle genişliyor.
3. Baskısını yine 12 Eylül'ün yıldönümünde yapan kitapta, bu kez
Diyarbakır Cezaevi'nde uygulanan işkence yöntemleri de tüm
ayrıntılarıyla anlatılıyor.
İşte, Diyarbakır Cezaevi Gerçeğiyle Yüzleşme
Araştırma ve Adalet Komisyonu raporundan akıllara
durgunluk veren işkence yöntemleri:
FALAKA: Yaygın ve sürekli uygulandı. Ayak tabanı,
ellerin içi gibi vücudun kaslı bölümlerine kalas, cop, zincir, saz
sapı, pik demir vb. vurularak gerçekleştirilirdi. Bu yöntem, ayak
tabanlarını ve el ayalarını patlatır, kaba yerleri ezer, morartır,
tırnakları sökerdi. El ayak gibi herhangi bir yeri kırar, sakat
bırakırdı.
KÖPEK SALDIRTMA: Tutuklu çırılçıplak soyulur, kurt
köpeği üzerine saldırtılırdı. Köpeğin ilk kaptığı yer bacak arası
olurdu.
ZlNCİR: 20-25 metre uzunluğundaki zincirin uçları
iki tutuklunun boynuna bağlanır, tutuklular sırt sırta verdirilerek
ters yönde hızla itilir. Tutuklu tek ayağından zincire
bağlanır, bu zincir yüksek bir yere asılır, tutuklu bayılıncaya
kadar askıda kalırdı.
GERME: Tutuklunun bir bacağı merdiven kenarlığına
bağlanır, diğer bacağı da açık bırakılan koğuşun gözetleme deliğine
bağlanıp kapı kapatılır, tutuklunun bacakları koğuş kapısının eni
kadar gerilir ve öyle kalırdı. Koşuşturulur, zincir tam
gerilince, her iki tutuklu da sırtüstü yere düşerdi.
AYAKTAN ASMA/TEPE: 50-60 kişi havalandırmaya
alınırdı. Gardiyan "tepe ol" komutu verince tüm tutuklular üst üste
bindikten sonra, bir tutuklu da üst üste yatan tutukluların üstüne
çıkar, istiklal Marşı'nın on kıtası okutulurdu.
KULE: Havalandırmaya çıkan tutuklular altı kişilik
daire oluştururlardı. Bunların üzerine 3-4 kat olacak biçiminde
tutuklular çıkarıldıktan sonra, gardiyanın "yıkıl" komutuyla kule
oluşturan tutuklular kendini yere bırakır ve böylece tutukluların
değişik yerlerinde kırılma, incinme ve çıkık olurdu.
RANZA ALTI: Gardiyanlar ellerinde kalaslarla
koğuşa girip, "ranza altı ol" komutunu verince, koğuşta bulunan
tutukluların hepsi ranzaların altına girerdi. Herhangi bir
yerlerinin açıkta kalmaması gerekiyordu. Ranzaların altına tüm
tutuklular sığmadığı için kiminin eli, kiminin kolu dışarıda
kaldığından, gardiyanlar ellerindeki kalaslarla tutukluların
dışarıda kalan kısımlarına vurmaya başlardı.
KANTAR: Tutuklular havalandırmada çırılçıplak
soyundurulup tek sıra halinde dizilirler, sıranın ön tarafında
duran tutuklu sırt üstü yatırılırdı. İkinci tutuklu, yatan
tutuklunun testis ve erkeklik organlarından tutarak yukarı
kaldırır, tutuklunun kaç kilo geldiğini söylemesi istenirdi. Tüm
tutuklular birbirini tartana kadar bu işlem devam ederdi.
KERVAN: Havalandırmada, tutuklular tek sıra
dizilir, her tutuklu önündeki tutuklunun sırtına bindirilir,
bacakları, altındaki tutuklunun boynundan aşağıya sarkıtılır ve
kulaklarından tutması istenirdi. Gardiyanın komutuyla tutuklular
yürümeye başlar ve bu işlem tutuklular ayakta duramayacak duruma
gelene kadar sürerdi.
SEHPA: Tutuklu gece koğuştan alınıp, koğuş
koridorunda gardiyan ve subaylardan mizansen olarak oluşturulan bir
mahkemede sorgulanırdı. Mahkeme, tutukluyu idam cezasına çarptırır,
ikinci katın merdiven kenarlığına bir ip geçirilip, ipin ucuna
tutuklunun boyun kemiğini kırmayacak düzeyde kalın bezden bir ilmik
takılır, tutuklunun boynu bu ilmiğe geçirilir ve temsili infaz
gerçekleştirilirdi. Tutuklu tam boğulacağı sırada ip açılırdı.
COP SOKMA: Gardiyanlar copu zeytinyağına batırır
ve yağlı copu tutuklunun makatına zorla sokardı. Sonra bu copu
kendisine ya da bir başka tutukluya yalatırlardı.
ÇEK-ÇEK: Tutuklu çırılçıplak soyundurulur ve
erkeklik organına bir ip takılırdı. Gardiyan ipin diğer ucunu alıp
hızla koşar, tutuklu da zorunlu olarak gardiyanın peşinden
koşar.
LAĞIM SUYUNA SOKMA: Tecrit bölümünün alt katındaki
bazı tuvaletlerin delikleri tıkanır. Hücrelerin pisliği ve lağım
suları burada biriktirilir, diz boyu kadar oluşturulan pisliğin
içine tutuklu atılır ve pislik yedirilirdi.
KiTAP OKUMA: Koğuşta bir tutuklunun eline kitap verilir, tutukluya avazı çıktığı kadar yüksek sesle tek tek sözcükler okutulurken, diğer tutuklular bu sözcükleri tekrarlarlardı. Sabahtan akşama kadar yapılan bu işlem sırasında, tutuklular ayakta durmak zorundaydı.
MARŞ SÖYLETME: Cezaevinde bulunan herkes elli'yi
aşkın marşı ezberlemek zorundaydı. Bu marşlar tutukluların ses
telleri tahriş oluncaya kadar söyletilirdi.
ÖL DEDİĞİMDE: Tutuklu havalandırmanın orta yerine
çıkarılır, hazır ol durumuna geçirilirdi. Gardiyanın "öl" komutuyla
tutuklu kaskatı, eklemlerini kırmadan yere düşürülürdü. Bu işlem
gardiyanın keyfine göre tekrarlanırdı.
SİGARA İÇİRME: Bunun çok çeşitli yöntemleri vardı.
En çok uygulananları şunlardı: Koğuşta kalan tutukluların eline beş
adet sigara verilir, sigaraların tümü yakılarak devamlı ağzında
tutulurdu. Gardiyanın "çek-bırak" komutuyla sigaralar bitinceye
kadar içirilir, sigaralar-filtreleri dahil- tutuklulara
yedirilirdi. Bu sırada koğuş pencereleri kapatılır, havasızlık ve
dumanla boğulma ortamı yaratılırdı.
BANYO: Tutuklular çırılçıplak soyundurulur ve tek
sıra halinde banyoya götürülürdü. Banyoda sabun kullanılmazdı.
Hortumla tazyikli su tutukluların üzerine fışkırtılırdı. Daha sonra
tutuklular koridora çıkarılır, "Yat-sürün" komutuyla tutuklular
yerlerde süründürülerek koğuşlarına götürülürdü.
SAYIM DÜZENİ: Tutuklular günde en az beş kez
sayılırdı. Her sayımdan önce, tutuklular sayım düzenine geçer,
sayım talimi yaptırılır, yüksek sesle tekmil verilir, rahat-hazır
ol ile, çöker kalkarlardı.
GECE NÖBETİ: Geceleri her koğuşta mevcuda göre 2-7
kişiye kadar tutukluya sırayla nöbet tutturulurdu. Nöbet sırasında
devriye gezen gardiyanlar, koğuşun mazgal deliğini açar, nöbetçi
tutuklunun mazgaldan dışarı elini uzatmasını ister, tutuklunun
ellerine cop veya kalasla istediği kadar vururdu.
LOKOMOTİF: Tutuklular havalandırmaya çıkarılır,
İki kişi çırılçıplak soyundurulur, bunlardan birisi domalıp iki
eliyle diz kapaklarını tutar, diğeri de arkadan bunu kucaklardı.
Gardiyanın "uygun adım marş" demesiyle her iki tutuklu
havalandırmada dolaşırlar, diğer tutuklular zorunlu olarak bunları
izlerdi.
PİSLİK YEDİRME: Her havalandırmanın ortasında bir
lağım çukuru vardı. Lağım suları ve insan pislikleri burada
toplanırdı. Tutuklulara bu çukurdan avuç avuç pislik alıp yemeleri
istenirdi.
İŞEME: Havalandırmada bir tutuklunun yere yatması
istenir, diğer tutuklulara, yerde yatan tutuklunun yüzüne işemesi
istenirdi..
TECAVÜZ: Cezaevinde görev yapan gardiyanlar, genç
tutuklulara merdiven altlarında zorla tecavüz ederlerdi. Ayrıca iki
tutuklu çırılçıplak soyundurularak birbirlerine tecavüz etmeleri
istenirdi.
HASTANE: Hastanede de cezaevindeki kurallar
geçerliydi. Hasta, tuvalete götürülmez, yatakta da hazır ol
vaziyetinde yatardı.
VEREM: Veremlilerle, sağlam tutuklular birbirinden
tecrit edilmez, aynı kapta yemek zorunda bırakılırdı. Aynı
battaniyenin altında yatırılırlardı. Veremlilerin balgamları tahlil
yapılacak bahanesiyle toplanır, karavanadaki yemeklere karıştırılır
ve bu yemekler tüm tutuklulara yedirilirdi.
AYAKTA BEKLETME: Bu yöntem cezaevinde her gün
geçerliydi. Sabah saat 05'den akşam 17-19'a kadar tutukluların
oturması yasaktı.
KONUŞMA YASAĞI: Koğuş içindeki iki kişinin
birbiriyle konuşması, tutuklunun gülmesi ve düşünür gibi görünmesi
yasaktı. Böyle bir suçu işleyen tutuklulara yukarıdaki işkence
yöntemleri uygulanırdı.
GECE BASKINI: Nöbetçi subay ve gardiyanlar, gece
geç saatte tutukluların koğuşuna girerek, uyku sırasında
tutuklulara cop veya kalaslarla dayak atarlardı.
AVUKAT-ZİYARET DAYAĞI: Avukat görüşmesine ve diğer
görüşmelere gidip gelirken tutuklulara dayak atılırdı. Görüşlerde
hiçbir şey konuşulmaması tembih edilirdi. Tutuklular avukatlarıyla
savunma konusunda görüş alışverişinde bulunamazlardı.
MAHKEME DAYAĞI: Tutuklular mahkemeye götürülürken cenaze arabasına bindirilirlerdi. Elleri arkadan kelepçeli olurdu. Cenaze arabasına binerken ve çıkarken gardiyanlar tarafından dövülürlerdi. (Hürriyet)