Kalp krizine erken müdahale
Abone olKalp hastalıklarında önemli gelişme. Son derece ayrıntılı yeni kalp tarayıcıları doktorlara cerrahi işlemlere gerek kalmaksızın sorunları görebilme imkanı sağlıyor.
Son derece ayrıntılı yeni kalp tarayıcıları doktorlara cerrahi
işlemlere gerek kalmaksızın sorunları görebilme imkanı sağlıyor.
Yıllardır kalp hastalarının koroner arterlerindeki blokajların
yerini belirlemek için standart işlem, anjiyo olarak da bilinen
'kardiyak kateterizasyon' yöntemi oldu. Burada bir uzman kasıktaki
bir damardan ince bir telle sondayı kalbe kadar ittiriyor ve kalpte
opak bir boya salınıyordu. Bu boya ile de arterleri bloke eden
lezyonlar ya da blokajlar daha sonra 'anjiyogram' olarak adlandıran
bir röntgende ortaya çıkıyordu. İşlem, gerçek bir cerrahi operasyon
ve hassas bir şekilde yapılması gereken riskli bir ameliyat olarak
da nitelendiriliyor. Dört, altı saat süren operasyon, yüzde 1
oranında ciddi komplikasyon çıkma riski de taşıyor. Anjiyo olan
hastaların yüzde 20 ile 40'ının ise bu işleme ihtiyacı olmadığı
çünkü kalplerinde önemli bir blokaj bulunmadığı ortaya çıkıyor.
Time Dergisi'nde yer alan bir habere göre yakın zamana kadar
hastalar bu seçenekler ile karşı karşıyaydı. Son 18 aydır ise,
kardiyak görüntüleme olasılıkları çok büyük ilerleme gösterdi ve
tıp dünyası da kalp hastalığını tanılama ve tedavi etme
yöntemlerini değiştirmeyi düşünmeye başladı. Yeni görüntüleme
tekniklerinin en önemli yararı ise acil servislerde görülecek.
Göğüs ağrılarından şikayet eden hastaların büyük bir bölümü kalp
krizi geçirmiyor ancak hazımsızlık ya da bir adele çekmesi
yaşayabiliyor. Testler kardiyak kan damarlarının bloke olup
olmadığını çok daha iyi gösteriyor ve tanıyı çok kolay hale
getiriyor. Eskiden doktorlar, "koroner hastalığınız olduğunu
zannetmiyorum" derken şimdi "kesinlikle kalp hastası değilsiniz"
diyebiliyor. Kalbin iç yapılarını göstermek için ses dalgaları
kullanan ekokardiyogramlar ve kalbin elektrik sinyallerini ölçen
EKG'lerin yanında radyoaktif izleme molekülleri kullanarak kardiyak
kasın ne kadar iyi beslendiğini gösteren nükleer perfüzyon
taramaları gibi denenmiş ve kanıtlanmış tarama teknikleri de
değerlerinden hiçbir şey kaybetmedi. Yeni bilgisayar ve yazılım
teknikleri bu testleri daha da kesin ve güvenilir hale getiriyor.
'CT taramaları' olarak bilinen tomografi testlerinde ise kalp atar
damarlarının en ayrıntılı görüntüleri elde ediliyor. Bu tekniğin
daha da gelişmişi olan PET/CT taramalarında da PET (Pozitron
Emisyon Tomografi) kullanılarak arterlerin üzerinde CT'nin bulduğu
daralmış alanların incelenmesi için kalp kasının bölümleri PET ile
izole ediliyor ve kan alamayan bölümler tespit ediliyor. PET/CT
teknikleri kalp krizinin ardından kardiyak kasının ne kadarının
hala canlı olduğunu belirliyor. By-pass mı, balon anjiyoplastisi mi
yoksa stent cerrahisinin mi daha yararlı olabileceği de tespit
ediliyor. Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRI) işleminde ise güçlü
mıknatıslar kalp hücrelerindeki çekirdeklerin titreşmesine yol
açıyor. Atomlar radyo sinyalleri üretiyor ve bu sinyaller
bilgisayar tarafından üç boyutlu imajlara dönüştürülüyor. Kalp
hastalarında MRI imajları kalbin çok ayrıntılı görüntülerini de
verebiliyor. Kardiyak kasının hangi bölümleri ne kadar kanla
beslenebiliyor, kalbin pompalama gücü ne kadar, duvarların ve
odacıkların ne kadar sağlıklı olduğu gibi sorular da
yanıtlanabiliyor. Maliyetin de düşmesi bekleniyor ve tek bir MRI
taraması bir dizi ekokardiyogramdan, kardiyak kateterizasyondan ve
nükleer perfüzyon testinden daha fazla bilgi verebiliyor. Risk
kalsiyum miktarı ile de belirleniyor Doktorlar kalp krizi geçirme
riskini kalsiyum miktarı ile de belirliyorlar. Aşırı kolesterol
damarlarda kalsiyum birikmesine ve sertleşmeye neden oluyor.
Kalsiyum miktarı yüksek olan hastaların belki de yaşam boyu ilaç
alması ve diyetlerine dikkat etmeleri gerekiyor. Bu şekilde kalp
hastası olma riski de büyük ölçüde düşebiliyor. Sigara içmeyen ve
diyabet olmayan 60 yaşında bir kadının 10 yıl içinde kalp krizi
geçirme olasılığı yüzde 15. Eğer kalsiyum miktarı sıfırsa risk
oranı yüzde 6 ile 9'a düşüyor, skor 1-100 arasında ise risk yüzde
13 ile 15 arasında kalıyor. Skor 101-400 arasındaysa risk yüzde 25
ile 31'e, 400'ün üzerinde ise risk yüzde 34 ile 51 gibi yüksek bir
düzeye çıkıyor. Damarlar ve kalpte ne kadar kalsiyum olduğunu
bilmek de alınacak önlemler konusunda yukarıdaki tarama testleri
kadar önemli. Bütün bunların birleşimi de doktorların kalp
hastalığını tedavi etmesi için çok yeni ufuklar açıyor.