Kabaklı, takı olayında suçluyu buldu
Abone olBaşbakan Erdoğan'ın eşine hediye edilen takı olayında kim haklıydı kim haksızdı? Moskova ziyaretine katılan yazar Servet Kabaklı, kimlerin hatalı olduğunu deşifre etti.
Moskova ziyaretinde Başbakan Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'a
hediye edilen takılar herkesin dilindeydi. Her kafadan bir ses
çıktı. Halka ve Olaylara Tercüman yazarı Servet Kabaklı kendine haz
üslubu ile o ziyarette neler yaşandığı yazısı ile hatalı olanları
deşifre etti.
ADINI bile anmak, fırsatçılıkla kendisine sağladığı milyonlarca
dolarlık reklama bir ilave de ben yapmak istemiyorum... 10 - 13
Ocak 2005 günleri arasında Moskova'da Türk - Rus ilişkileri
bakımından, çoğunlukla aktif ve hatta müsbet sayılabilecek
temaslar, TOBB ve TİM öncülüğündeki gayretler; Başbakan'ın eşi
Emine Erdoğan'a, 'oldu da bitti maşallah' metoduyla sunulan,
'hediye gerdanlık üstü broş' meselesi yüzünden gölgelenmiş
oldu.
Aslında 'Türkiyeli Medya'nın, bu konudaki spekülatif
gayretkeşliğinin arkasında, 'Türkiye'nin AB'den, Vahş” Batı'dan
başka, Avrasya ve Türk Birliği seçenekleri de var' türünden
yorumlara sayfa ve ekran vermemek ihtimalinin bulunduğunu
düşünmüyor değilim. Bu şüphemin kaynağında, Sayın Başbakan'ın
evlatlarının nikah törenlerine, yanı başlarında kocaman kadife
kutular içinde hediye taşıttıkları has korumalarıyla 'arz-ı endam
eden' bir kısım 'Türkiyeli Medya Patronlarının', aynı metodla
Başbakan'a yaranma, 'açık ara kapama' görüntüleri yatıyor. Sahi, o
nikahlarda bir kısım 'aydın beylerin', bu 'Başbakan çocuklarına'
sundukları hediyelerin, dolar üzerinden kaç para ettiğini, yazan
bilen, işiten var mı acaba?..
Baş hatalı kim?..
EVET, 'Kapalıçarşı hanutculuğu'nu Moskova'ya ihraç eden o 'Kuyumcu
Efendi', tam yerine rast getirerek, Sayın Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan ve eşi Emine Hanım'ı, dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti
Devleti'nin itibarını ve Türkiye'li medya' ile Türk medyasını da
kullanarak; 'reklamın iyisi kötüsü olmaz' fütursuzluğuyla, turnayı
gözünden vurmuştur... Ancak herkes bilmelidir ki; gözünden vurulan,
'bizim ele varırsan' temennisiyle 'selam ısmarlanan', ümitlerle
uğurlanan 'allı turnadır'... Turnaya namlu doğrultan zalim avcı ne
kadar hatalıysa, bu sorumsuz avcıyı engellemeyenler de en az onun
kadar hatalıdır. Bu 'Kuyumcu Efendi'nin, kameralar önünde pişkince
şov yaparak sunduğu hediyeyi kabul gafletine düşmesine rağmen, bu
olayın 'hatası en az olanı' Emine Erdoğan'dır. Baş hatalıları ise
bu şipşak olayda, Moskova Belediye Başkan Vekili'nin yerinde bir
bahaneyle reddettiğini görmelerine rağmen, vaziyetin vahametini
kavrayamayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve onun yakın çevresinde
'karga kılavuz' misali halkalananlardır. Bir insan, Başbakan da
olsa her olayın, her anın, her gelişmenin nezaketini derhal
kavrayamayabilir. İşte o zaman bu vazife ,yakın çevresinde,
gerektiğinde olaylara anında müdahale edebilecek, istişare ve
değerlendirme zenginliğine sahip bulunan, danışmanlıktan da öte,
kellesini ortaya koyabilecek ölçüde aksiyon adamı olan 'can
dostların' işidir. Devlet büyüklerinin etrafında halkalanan yağ
tabakası yüzünden, bu türden 'serdengeçtiler' yer bulamazlarsa,
olacağı da budur. Mesela o sırada etrafında bulunanlar, Tayyip
Erdoğan'ın Türk Ticaret Merkezi'nin kurdelasını kesmek suretiyle,
'Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı' olarak verdiği şereften sonra,
mağaza mağaza, dükkan dükkan gezmesini engelleyebilir; en azından
bu gibi tuzak hediyelerden uzak durmasını sağlayabilirlerdi. Burada
anlayamadığım husus, hediyenin kaç bin dolar ettiğinin
tartışılmasıdır. Verdiği hediyelerin değerini, derhal ağzından
kaçıran (!) şu malum 'Kuyumcu Efendi'nin bizzat kendisidir.
Gazeteci arkadaşlar, bu konunun uzmanı olmadıklarına göre,
söyleneni yazmışlardır. Sayın Başbakan'ın; 'Yakalandılar!.. Olsa
olsa 10 bin 600...' lafını da en azından yadırgıyorum. İstismar
vesilesi olan bu hediyelerin, yardım gayeli kullanılmasını da doğru
bulmuyorum.
Benim yıllar öncesinden tanıdığım 'Siyasetçi' ve 'Başkan' hüviyetli
Recep Tayyip Erdoğan, bu gibi istismarlara meydan vermemek için,
etrafındakilerden birine yaptığı kaş işaretiyle, içtiği çayın,
'kırk yıl hatırı sayılan' kahvenin bile parasını ödetirdi. Ama o
zaman, etrafında 'evet efendimci yalakalar' değil, 'can dostlar' ve
'serdengeçtiler' vardı.
Kaynak: tercuman.com.tr