Herkes ben adamım diyebilir ama böyle günlerde kilosu belli
olur. Başta Reis- i cumhurumuz olmak üzere, ordumuzun asil
generalleri ve onların arkasında duran hak ve adalet aşıkları,
özgürlüğün tadını alan vatandaşlarımız, yüreğimize su serptiler,
yüzümüzü güldürdüler.
Daha önceki darbe ve muhtıraları hatırlayın, lider konumunda
olan kimseler pasif hale gelirlerdi, “aman bana bir şey
olmasın da gerisi önemli değil” dercesine, rüzgarın
akışına göre hareket ederlerdi.
80 darbesinde zaten ortada lider yoktu, 28 Şubat’ta ise günün
Reisi cumhuru bizzat post modern darbeye onay verip, tasdik memuru
konuma düşmüştü, 27 Nisan e-muhtırası ile ciddi bir tepki alanlar o
günü ne de çabuk unuttular, milli görüş geleneğinden gelen
siyasetçiler Halka ve Hakk’a güveniyorlar, bunlarda şapkayı bırakıp
kaçmak yok, gayri kanuni güçler bunlarla başa çıkamayacağını hesap
edemediler.
Bu geleneğin yetiştirdiği meyvelerden biri olan Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğan pes etmedi, ilk andan itibaren halkı bu
darbecilere karşı baş kaldırmaya davet etti, şükürler olsun ki
halkımız milli iradeye sahip çıktı, iyi varsınız Recep Tayip
Erdoğan, Allah sana huzur ve sağlık versin, uzun ömür versin,
memlekete barış ve huzur getirmenize imkan versin.
Başta Genelkurmay Başkanımız Hulusi Akar olmak üzere 1.ordu
komutanımız Orgeneral Ümit Dündar gibi haddini bilip, bu zulme dur
demesini bilen askerleri candan tebrik ediyorum.
Orgeneral Hulusi Akar bu darbe kalkışmasına onay vermediği için
esir alındı. Anlaşılan abdest alıp iki rekat namazını kılmasıyla
ölümünü göze aldı ve bu darbeye hayır dedi.
Birinci ordu komutanımız ise daha ilk andan itibaren bu
müdahalenin içinde Silahlı kuvvetlerin olmadığını dile getirdi ve
Cumhurbaşkanı uçağının rotasını Ankara’dan İstanbul’a yönlendirerek
bir belanın seyrini değiştirdi.
Bu iki generali ve onlar gibi halkın sesine, soluğuna katkı
veren diğer subayları tebrik ediyor, iyi ki varsınız
diyorum.
Ya halka ne demeli? Halkımızın parti farkı gözetmeksizin
Cumhurbaşkanımızın çağrısına uyarak canını ortaya koyup, bu
darbecilere karşı çıkmaları dillere destan, insanlığa örnek teşkil
edecek düzeyde bir kahramanlık hareketine damgasını vurdu.
200’den fazla insanımız bu mücadelede can verdi, 1500’den fazla
yaralılar var. Ama ömür boyu 15 Temuzlarda anılacaklar ve bu
milletin dualarına daima alacaklar, kimi habis ruhlar onların
ruhundan hep korkacak, yeni nesillere de örnek olarak
anlatılacaklar, tarih yazmak böyle bir şey galiba, ruhları şad
olsun, yaralılara şifa diliyorum.
Kameraların önünde cereyan eden bu kahramanca mücadeleyi bir
yazıya sığdıramam, en az benim kadar siz de izlemişsinizdir.
Bir Karafatma kamyonun direksiyonuna çıkmış, alabildiği kadar
insanlar kamyonda milli mücadele ruhuyla yek vücut olmuşlar, hadi
birileri utanmadan bu Anadolu kadınına gerici desin bakayım.
Her fırsatta diyoruz, bu halkı rahat bırakın. İnanç ve
kültürüyle uğraşmayın, bilim ve teknoloji Allah’a isyan etmekle
gelmez yüce Mevlam çalışana veriyor. Birileri hala o vatandaşın bu
vatandaşın niyetini okuyor.
Bu maksatla diyorum ki iyi insanlar, cesaretli insanlar hayatın
içinde rolü ne olursa olsun yeri geldiğinde üstüne düşeni yapıyor
ve hayatın garantisidir.
“İster Reis olsun, ister vatandaş
İyiler öndeyse, kazanılır savaş”
Onun için gelin birbirimizle uğraşmayı bırakalım. Ayırım
yapmayalım, bu cemaatlerin kayıp ettiği noktalardan biri de o.
Cemaatinden değilsen canı cehenneme yani cemaat mefhumu
“müminler kardeştir” ayeti kerimesine ulaşmaya
engel teşkil ediyor. Tehlike burada.
Tabi cemaatleri oluşmasında da yine eski eğitim öğretimizin
katkısı var. Eskiden okula gidenlerin çoğu rafizi olurdu, gariban
Anadolu insanı da “evladım dünyasını kazanırken bari ebedi
hayatını kaybetmesin” düşüncesiyle çocuğunu dini
cemaatlere verdi, cemaatler de onları istediği şekle koymaya
çalıştı.
Eğer iman, İslam, edep ve marifet kavramları eğitim öğretimizi
besleseydi bu cemaatlere ne gerek vardı değil mi?
Selam ve sevgiyle kazanız mübarek olsun.