İşte Veli Küçükün vukuatları
Abone olDink'in kendisine zarar vermesinden en fazla korktuğu kişi olan Veli Küçük'ün pek çok olayda adı geçti. İşte eylemleri...
Küçük'ün adı en çok Çatlı ve Yeşil'le bağlantılı olarak
konuşuldu. Danıştay'ı basan Arslan'la fotoğrafı çıktı. Dink, 'O
duruşmama geldi, her şey daha kötüleşti' diyordu.
Emekli olduktan sonra 'kızıl elma' koalisyonunun gerçekleştirdiği
eylemler ve Danıştay saldırısını tertipleyenlerle ilişkisi
nedeniyle gündeme gelen Veli Küçük'ün adı, şimdi de Hrant Dink'i
tehdit ettiği iddiasıyla anılıyor. Küçük, hakkındaki tüm iddialar
gibi Dink'i tehdit ettiği yönündeki iddiaları da reddetti. İşte
Veli Küçük'e, yıllar sonra, "Devlet emir verdi ben de yaptım. Ben
vatanı için kendisini feda etmiş bir insanım. Uyduruk kayduruk
iddialara yanıt vermem. Hayır, bir kere ben suçlu değilim ki
savunma yapayım" dedirtecek eylemleri:
Çatlı ile görüşme
Veli Küçük'ün görevde olduğu sırada, devlet, mafya, siyaset
üçgeninin kilit ismi ülkücü Abdullah Çatlı ile son telefon
görüşmelerinden birini yaptığı savcılık incelemeleri sırasında
belirlendi. Fakat Küçük, ne çağrıldığı TBMM Susurluk Komisyonu'na
gitti, ne de hakkında adli bir soruşturma açılabildi. Ancak
savcılığın yaptığı suç duyurusu üzerine iddiaları araştırmak üzere
üç generalden oluşan bir komisyon kuruldu. Turhan Bedirhan, Cahit
Balcı ve Yaşar Ilık'tan oluşan generaller heyeti araştırma
sonucunda Veli Küçük ile ilgili bir suç unsuruna rastlamadı. Küçük
araştırma heyetine verdiği ifadede, Abdullah Çatlı, Sami Hoştan ve
Sedat Peker gibi isimlerle, 'istihbarat temini için' konuşmalar
yaptığını söyledi. Oysa Küçük, daha sonra Sedat Peker tarafından
kurulan 'öztürkler.com' adlı ırkçı internet sitesinin açılışına
katılacak ve bu ilişkilerin 'istihbarat temininden' daha fazla
olduğunu gösterecekti. Küçük, Peker'in verdiği davette, "Türk
birliği mutlaka tecessüs edecektir. Asil Türk milletinin yolu Tanrı
Dağları'ndan, Ergenekon'dan geçecek. Globalleşmeye ve Avrupa
Birliği'ne karşı değiliz. Ancak onurluca girmek istiyoruz.
Yalvarmayacağız" diyordu.
Yeşil'in telefonu
Kutlu Savaş'ın hazırladığı Susurluk Raporu'nda Yeşil kod adlı
Mahmut Yıldırım'a ait olduğu belirlenen cep telefonunun, o günlerde
Giresun Jandarma Bölge Komutanı olan Tuğgeneral Veli Küçük adına
kayıtlı olduğu tespit edildiği yazıldı. JİTEM kurucusu olarak
bilinen Veli Küçük ile JİTEM tetikçisi Yeşil arasında ilişki
bulunması yadırgatıcı bir durum değildi. Ayrıca söz konusu
telefonun Abdullah Çatlı'nın yanı sıra Susurluk skandalındaki pek
çok isim tarafından arandığı da ortaya çıkmıştı. Bu telefon
ilişkisi, Veli Küçük'ün Çatlı dışında diğer Susurlukçular ve
özellikle Yeşil ile bağlantısını kesinleştiriyordu. Küçük Kocaeli
İl Jandarma Alay Komutanı olduğu sırada bu bölgede kullanıldığı
tesbit edilen bu telefondan, öldürülen Ömer Lütfü Topal'ın
kumarhanelerinin de defalarca arandığı belirlenmişti.
JİTEM hep reddedildi
Veli Küçük'ün, Güneydoğu'da çok sayıda faili meçhul cinayetin
altında imzası olan JİTEM'in kurucusu olduğu iddia ediliyor. JİTEM,
köy koruculuğu sistemini Güneydoğu'ya yerleştirirken, Veli Küçük'ün
Giresun'a tayin edilmesi, Karadeniz'in koruculuk sistemiyle
tanışmasında belirleyici oldu. JİTEM'in 'davadan dönenleri'
affetmediğine ilişkin en çarpıcı örnek ise Cem Ersever'in
öldürülmesiydi. Hizbullah adlı örgütün lideri Hüseyin Velioğlu ile
de ilişkisi olan Ersever, emekli olduktan sonra basına açıklamalar
yapmış, bunun üzerine de 4 Kasım 1993'te Ankara'da jandarma
bölgesinde cesedi bulunmuştu. Ersever cinayetinin olağan şüphelisi
ise Veli Küçük'ün yakın adamı olan Yeşil'den başkası değildi.
Ermenistan'a karşı
Veli Küçük'ün görevdeyken Azerbaycan'da Ermenistan'a karşı
kontrgerilla örgütlenmesine gittiği iddiasının tanıkları da kısa
bir süre önce ortaya çıktı. Azerbaycan'da Ebufeyz Elçibey döneminde
kısa bir süre İçişleri Bakanlığı yapmış olan Siyavus Mustafa'nın
yeğeni Turhan A., "Ben Veli Küçük'le, MHP'de yer alan Türklerle
birlikte ilk kez dayım ile yaptıkları görüşmede karşılaşmıştım"
dedi. Turhan A., Küçük'ün Azerbaycan'da bulunma sebebini açıklarken
de, "O Ermenilere karşı Türkleri örgütlemek için geliyor ve
Azerbaycan'dan bazı kişileri Türkiye'ye götürüyordu" diyecekti.
Kerinçsiz ile kol kola
Veli Küçük, emekli olduktan sonra Hrant Dink'in 301'den
yargılanmasının baş aktörlerinden olan Hukukçular Birliği Başkanı
Kemal Kerinçsiz ile defalarca aynı karede yer aldı. Kerinçsiz ve
Küçük ikilisi, 9 Nisan 2005'te de Boğazlıyan Kaymakamı Kemal beye
destek yürüyüşünde de yan yanaydı. Her iki eylemde de adı Danıştay
baskınına karışan Muzaffer Tekin de vardı. Tekin'in Veli Küçük'ün
elini öperken fotoğrafı gazetelerde yayımlandı.
Danıştay tetikçisi ile yan yana
Ama asıl bomba, Veli Küçük'ün Danıştay baskını tetikçisi Alparslan
Arslan ile birlikte çektirdiği fotoğraftı. Bu fotoğraf Azadiya
Welat adlı haftalık Kürtçe gazetenin 494. sayısında yayımlandığında
henüz Alparslan Arslan'ın adı Danıştay cinayetine karışmamıştı.
İsveç'in Stockholm kentinde Azerbaycan kongresinde çekilmiş olan bu
fotoğraf, Veli Küçük tarafından "O günlerde bıyıksızdım, fotoğraf
montaj" diye reddedilmeye çalışıldı. Fakat bu fotoğrafın yer
aldığı, haftalık Azadiya Welat'ın 31 Mayıs-6 Haziran 2005 nüshası
ile Ülkede Özgür Gündem gazetesinin 2 Ağustos 2005 tarihli nüshası
arşivlerde duruyor.
Kızıl Elma'nın mimarı
Küçük'ün emekli olduktan sonra 'vatansever' kuvvetleri bir araya
getirmeyi hedefleyen girişimlerde de oldukça etkili olduğu
biliniyor. Küçük'ün 'Kızıl Elma' diye bilinen milliyetçi
koalisyonun mimarı olduğu bilgisi Prof. Toktamış Ateş tarafından
ortaya atılmıştı. Kızıl Elmacılar, aralarında Hrant Dink, Elif
Şafak, Orhan Pamuk gibi aydınların yargılandığı 301 davalarında
çeşitli provokasyonlara imza attıkları gibi, Ermeni konferansına
yumurtalı saldırı düzenlemişler ve '6-7 Eylül Olayları Sergisi'ni
basıp dağıtmışlardı.
Hrant Dink'e tehdit
JİTEM'den, Susurluk skandalına, Kerinçsiz ile eylem birliğine kadar
her taşın altından çıkan Küçük'le ilgili son iddia, Dink
suikastının ardından ortaya atıldı. Avukat Erdal Doğan, müvekkili
Dink'in Küçük tarafından tehdit edildiğini, en çok da bu tehditten
etkilendiğini söylüyordu. Dink, birkaç kez yaşanan bu tehditleri
Doğan'a aktarmış, ancak herhangi bir şikâyette bulunmamışlardı.
Veli Küçük bu iddiaları yazılı bir açıklamayla reddetti. Küçük
açıklamasında, tehdit iddialarını, "Danıştay saldırısında sahneye
konulan oyunun tekrarı" olduğunu öne sürdü.
Bir şube de Trabzon'da
Küçük'ün emekli olduktan sonra eski İstanbul Valisi Erol Çakır ve
eski Narkotik Şube Müdürü Nihat Kubuş ile kurduğu Stratejik
Güvenlik Koruma ve Eğitim adlı şirketin bir şubesinin de Dink
suikastı sonrasında hayli tartışılan Trabzon'da bulunması, başka
bir ilginç tesadüfe işaret ediyor. Küçük, Sabah gazetesiyle yaptığı
bir söyleşide her şeyi devlet istediği için yaptığını söyleyip
şöyle konuşmuştu: "Hiçbir zaman amatörce çalışmadım. Devletim dedi
ki, şu görevi yap! 'Emredersin' dedim, yaptım. Tutturmuşlar JİTEM
diye... JİTEM diye bir kuruluş yok! İstihbarat Gruplar Komutanlığı
vardı. Devlet bana, 'istihbarattasın' dedi. Pişman mısın dersen;
hayır, gene aynı şeyi yaparım. Devletime karşı görevimi
yaptım."
Kaynak: Radikal