İşte 'saray içi kavganın' şifreleri
Abone olHerkes şaşkın. Ne oluyor? MİT'in karşısındaki güç ne? Emniyeti kim yönetiyor iktidar mı yoksa...
İNTERNETHABER.COM
- Önümüzdeki MİT tablosu karma karışık.
Ne olduğunu anlamak zor.
Bir yanda yargı-emniyet ikilisi...
Onun karşısında MİT-iktidar gücü...
Hükümet elinin altında güçlere hakim olamıyor
mu?
Hakan Fidan bir hesaplaşmanın, bir güç mücadelesinin, saray
içi savaşın kurbanı mı?
Ve en önemli soru...
Emniyet iktidarın denetiminde değilse kimin
denetiminde?
Siyasi alana uzanacak bu gücü nerden buluyor?
Tüm bu soruların ve hatta çok daha fazlasının yanıtını Yeni Şafak
yazarı Ali Bayramoğlu, muhteşem bir analizle önümüze seriyor.
HAKAN FİDAN DEMEK ERDOĞAN
DEMEK
İşte "ne oluyor?" sorusunun cevabı;
Hakan Fidan MİT'in ve hükümetin çiçeği burnunda müsteşarıdır. AK
Parti'nin ürettiği yeni seçkinlerdendir. Kürt
meselesi başta olmak üzere güvenlik konularında Başbakan'ın
en yakınındaki danışman ve yardımcılarından birisidir.
Başbakan açısından tam anlamıyla bir güven adamı,
yakın çalışma arkadaşı ve içeriden bir isimdir. Bu vasıflara sahip
bir ismin "şüpheli" sıfatıyla ifade vermeye çağrılması, üstelik
Başbakan'ın talimatıyla kimi temas ve görüşmelerden dolayı
savcılığa celp edilmesi, bir anlamda Başbakan'ın ifadeye
çağrılmasıdır. Hükümetin ve politikalarının savcı
tarafından sorgulanmasıdır. Özetle bir meydan
okumadır...
SARAY İÇİ İKTİDAR
KAVGASI
O zaman adını koyalım: Bu deprem bir iktidar kavgasının
izdüşümüdür. Bir süredir devam eden "saray
içi" iktidar mücadelesinin su yüzüne çıktığı en keskin
noktadır. (...) "Saray içi iktidar
savaşı"nda "belirleyici olan" politik görüş
farklıklarından çok, cephe kazanma ya da devlet
içinde etkili yer tutma meselesidir. Politik görüşler aslında bu
arayışa göre şekillenmektedir.
İKTİDAR KAVGASI KİM
ARASINDA?
İktidar kavgasının ayaklarından birisini oluşturan
"otonomlaşma eğilimi taşıyan" polis ve
yargı merkezli son derece etkin bir
grupdur. Ona bu etkinliği sağlayan ise kurucu unsurlarının
aynı düşünce dünyasından geliyor olması, polis ve
yargının yeni yasal yetkileri, özel yetkili
savcılık ve mahkeme yapılanmaları, en nihayet devlette "savcı polis
ilişkisini ters yüz eden polis devleti işleyişi"dir. Nitekim,
Ergenekon, KCK ve asker meselesine ilişkin tüm adli soruşturmalar
genel ve sistematik takip yetkisine sahip "polis istihbarat
birimleri" tarafından yürütülmekte, gerek politik kimlikleri gerek
hukuki konumlarıyla savcılar "yönlendirici ve denetleyici" değil,
"onaylayıcı ve meşrulaştırıcı" bir işlev görmekte, polis-yargı
ikilisi bu yolla pek çok konuda adeta politika üreticisi
haline gelmektedir.
BU YAPI GÜÇ AŞIMI
YAPIYOR
Daha da öte, bu yapı Ergenekon, Balyoz, KCK gibi soruşturma ve
kovuşturmalarla güçlenmekte ve sınırları aşan güç kullanma
imkânlarına kavuşmaktadır. Nitekim "asayişçi
anlayış" onların zihniyeti kadar, varoluş ve güçlenme
araçlarını ifade etmektedir. Ve ülkedeki otoriterleşme eğiliminin
kaynaklarından birisini oluşturmaktadır.
İTTİFAK ÇATLADI
Uzun süre eski sistemin ve eski aktörlerin tasfiyesi sırasında bu
yapı ile siyasi iktidar arasında bir çıkar birliği oluşmuş ve bir
ittifak gerçekleşmiştir. Bugün ise çıkarlar ayrışmaktadır, ittifak
zayıflamakta, kimi yerlerde kırılma noktasına gelmektedir.
Yeni iktidar kavgasının zemini budur. Son deprem
bu durumun bir sonucudur. Zira bu otonom yapı kendi
sınırlarını aşarak özellikle güvenlik politikaları
alanında yayılma eğilimleri göstermekte, buna karşı duranları ve
karşı konumda olanları hedefe almaktadır.
EMNİYETİN HEDEFİNDEKİ
İSİMLER
MİT, Fidan, Beşir Atalay gerek kimlikleri, gerek
önerdikleri asayiş modelini ve bu grubun etkisini kıracak daha
legalist yöntemler nedeniyle hedefte olanların önde
gelenlerindendir.
BARDAĞI TAŞIRAN DAMLA
(...) Polis ve yargının ya da yargı eliyle polisin
doğrudan siyasi alana girmesini, siyasi kararları
içerik açısından denetlemesi ve siyasi karar alıcılığa
soyunmasıdır. Açıktır ki bu durum, otoriter bir düzen
görüntüsüne işaret eder ve son derece tehlikelidir. Bugün
olan hükümetin isteğiyle üstü örtülü görüşmeler yürüten bir kurum,
kurumsal olarak sigaya çekilmeye çalışılmıştır. Dün bu tür
uygulamalar KCK'da, Ergenekon'da, Oda Tv'de tutuklama
politikalarıyla da yapılıyorlardı.
Ancak bu kez ok siyasi iktidara dönmüştür. Umarız
bardağı taşıran bu damla, siyasi iktidarın farklı
bir mantıkla hareket geçmesine, devlet içi işleyişin hukuk zeminine
oturmasına vesile olur.