İşte 'Köşk bakışı' Dersim raporu!
Abone olKöşk'ün himayesinde yapılan Dersim Sempozyumu'ndan çarpıcı tespitler çıktı. İşte rapordan ayrıntılar...
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün himayesinde yapılan Dersim
Sempozyumu'nun raporu açıklandı. 'Devlet geçmişle yüzleşiyor, bize
artık namlunun ucundan bakmıyor' diyen Dersimliler, gelinen
süreçten umutlu.
Akşam gazetesinde yer alan habere göre, HSYK ve rektör
atamalarına ilişkin eleştirileri 'Haksızlık yapılıyor.
Alevi kesimden de rektör atadım' diye yanıtlayarak,
'tüm kesimleri kucakladığı' mesajını veren
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e, Tunceli Valiliği'nden destek geldi.
Gül'ün himayesinde Tunceli Üniversitesi tarafından 4-6 Ekim arası
düzenlenen 1. Uluslararası Tunceli (Dersim) Sempozyumu'na ilişkin
değerlendirme raporu hazırlayan Valilik, 10 maddelik cesur
tespitlerde bulundu.
CUMHURBAŞKANI VURGUSU
Raporda, Çankaya Köşkü'nün sempozyuma destek vermesinin önemine
dikkat çekildi. Türkiye'den ve yurdışından 240 katılımcının
buluştuğu, 82 bildirinin sunulduğu sempozyumu, 'Türkiye
Cumhuriyeti'nin geçmişi ile yüzleşmesi ve dersler çıkararak
ilerleme cesareti göstermesi' olarak tanımlayan Valilik, bölgesel
sorunların çözümü konusunda da şu tespiti yaptı: 'Bu
sempozyum, bölgeye salt güvenlik ekseninden bakılmasının yanlış
olduğunu; çünkü kalplerde kaybeden devletlerin kalelerde kazansalar
da bunun uzun ömürlü olamayacağının altını çizmiştir.'
Rapordaki tespitler şöyle:
- Bu sempozyumun, Cumhurbaşkanı'nın himayelerinde yapılması
devletin artık doğusuna namlunun ucundan bakmadığının bir
tezahürüdür.
- Sempozyum Türkiye Cumhuriyeti'nin artık geçmişiyle yüzleşme ve
ders çıkararak ilerleme cesaretini özümsediğini göstermiştir.
- Tunceli'deki unutulmuş, ihmal edilmişlik algısının giderilmesi
için çok önemli bir adımdır.
- Bu sempozyum geçmişin unutulmadığı ve unutulmayacağının, çünkü
geçmişi unutmanın acı çekenlerin unutulması anlamına geleceği;
bundan dolayı kaybedilen yılların ve nesillerin muhasebesinin
yapılmasının zorunlu olduğunu göstermiştir.
TUNCELİLİ BARAJA KARŞI
- Sempozyum geçmişin muhasebesinin yapılması fakat geçmişe
takılmamak gerektiği; çünkü geçmişe takılmanın geleceği
kaybettireceğini, geçmişin acılarından kin ve düşmanlık
devşirmenin, bu toprakların ruhuna ihanet olduğunu
haykırmıştır.
- Bu sempozyum, bölgeye salt güvenlik ekseninden bakılmasının
yanlış olduğunu; çünkü kalplerde kaybeden devletlerin kalelerde
kazansalar da bunun uzun ömürlü olamayacağının altını
çizmiştir.
- Sempozyum bir devletin milletiyle bütünleşmesinin öncelikli
şartının 'insanlarına onurlu bir varoluş sunması' olduğu gerçeğini
bir kez daha hatırlatmıştır.
- Bu sempozyum vesilesiyle, Munzur ve Pülümür vadilerinde baraj
yapılmasına sadece belli grupların değil, 7'den 70'e bütün
Tuncelililerin reaksiyon gösterdiği öğrenilmiştir.
- Sempozyum sürecinde, ağaçlara takılmaktan ormandaki bin bir
yeşilin güzelliğini ıskalayan bazı kesimlerin ruhunda hep var olan
muhaliflik duygusu bir kez daha gözlemlenmiştir.
- Sempozyum, her şeye rağmen daha güzel bir Tunceli'nin mümkün
olduğu fakat bunun için birbirimize katlanmak değil, sevmemiz; bu
ülkenin özünde yatan sevgiyle bağlarımızı yeniden kurmamız
gerektiğini öğretmiştir.
1937 ve 1938'de yaşananların irdelendiği sempozyumda,
olayların canlı tanıklarının anlatımlarına da yer verildi. Bazı
oturum başlıkları şöyleydi: Türkiye'de Alevilik ve Dersim
Aleviliği, Tunceli (Dersim) Ekonomisi Olanaklar ve Olanaksızlıklar,
Tunceli (Dersim) ve Kimlik , Ulus Devletin İnşası Sürecinde Basında
Dersim Dersim'de Basın, Hakim ve Muhalif Algıda Tunceli
(Dersim)
BU KAVGA NEDEN?
Geçen ay düzenlenen sempozyuma Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü
temsilen Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mehmet Bahaettin Cebeci de
katılmıştı. Cebeci, 'Elli yıldır Avrupa'nın kapısında 'kardeş
olalım' diye bekliyoruz. Bin yıllık kardeşliğimizi yeniden çek
etmemiz lazım. Dili farklı, dini farklı, kültürü farklı insanlarla
kardeş olmayalım demiyorum, olalım. Ama bin yıldır yaşadığımız
insanlarla, Alevilerle, Kürtlerle bu kavga, bu dövüş niye? Böyle
olunca Türkiye ileri gidemez, büyük devlet olamayız. Büyük devlet
olmanın şartı, renkleri, dilleri, dinleri farklı insanları
kucaklayabilmektir' demişti.