İstanbul Sosyolojide rezalet
Abone olZaman gazetesi yazarı Ali Bulaç rezaleti yazdı. Mezun olduğu üniversiteye giden Bulaç 'bilseydim gitmezdim' dedi.
Yazar Ali Bulaç'ın konuşmacı olarak katıldığı "Sosyoloji
öğrenimi" üzerine başlıklı programda rezalet çıktı.
Semineri takip etmek isteyen iki başörtülü kız içeri
alınmadıkları gibi, ikna odasına alınan kızlar "çıkartın
bunu" talimatıyla karşılaştılar.
Gelişmeden akşam haberdan olan Bulaç, bugünkü köşesinde olarak
nitelendirdiği olayı yazdı.
"Perşembe günü İÜ Sosyoloji'de Oya Baydar'la "Sosyoloji öğrenimi"
üzerine bir programa katıldım. Program davetini memnuniyetle kabul
ettim.
Sosyoloji benim eleştirdiğim bir disiplin olmakla beraber sevdiğim
bir alandı. Oya Baydar da benim gibi İÜ Sosyoloji bölümünden
mezundu, üstelik ikimiz de uzun yıllar sonra okulumuzda konuşma
fırsatını bulacaktık. Oya Baydar'ın binaya gelişi 40, benim 34 sene
sonra oluyordu.
Program fakülte binasının hemen yanındaki Seyyid Hasan Paşa
Medresesi'ni kullanan "Avrasya Enstitüsü"nde oldu. Ben binaya 20
dakika kala vardım. Enstitü müdürü beni ağırladı. Havadan sudan
sohbet ederken, konu her nasılsa "başörtüsü yasağı"na geldi.
Birilerinin neredeyse "çarşaf türü bir giysi" ile fakülteye girmek
istediğini, kendisini "ikna edip" binaya sokmadıklarını anlattı.
Ben olayın dersle ilgili olduğunu sandım. Biraz sonra Oya Baydar da
geldi. Üzgündü.
Neyse programa katıldık, salon küçüktü, ama doluydu. Gayet güzel,
yararlı bir program oldu. Akşam evden beni bir genç aradı ve iki
genç kızımızın, başörtüleri dolayısıyla programa alınmadıklarını
söyledi. O zaman konuşulanların bizim program öncesinde yaşandığını
anladım.
Mağdur iki genç kız olayı şöyle anlatıyor: "Programın olacağı
binaya geldik. Aradan bir dakika geçmeden bir bey gelip,
'Arkadaşlar başörtünüzü çıkartıyorsunuz, burada böyle
oturamazsınız!' dedi. Arkadaşımla birbirimize baktık, kaldık. Nasıl
yani!? Oturduğum yerden kalkıp beyefendinin yanına gittim. 'Pardon
anlayamadım, siz ne demek istiyorsunuz?' dedim. Cevaben, 'İçeride
medya mensupları var, burada böyle oturamazsınız, başörtünüzü
çıkartın!' dedi. 'Burası medrese değil mi beyefendi, siz hangi
hakka dayanarak bunu isteyebilirsiniz?' dedik."
"İnternet üzerinden programın duyurusunu yapan öğrenci arkadaş
geldi ve özür dileyerek, duyuruyu yaparken buranın üniversiteye
bağlı olduğunu belirtmeyi unuttuğunu ifade etti. 'Ben bu okulun
öğrencisi değilim, buraya ders almaya da gelmedim, seminer için
geldim, seminerde böyle bir yasak olmasının mantalitesi nedir?'
dediysem de, 'Başınızı açmak zorundasınız!' dendi."
"Bizi uyarırlarken kendilerince, uğradığımız hakaretten şahsımızı
ayrı tutmaya çalışıyorlardı... Başörtüsünü bir kenara bıraktığımız
takdirde, bizim de toplumdaki diğer "normal" insanlardan
olacağımızı, herkes gibi orada bir seminere katılabileceğimizi
söylemeye çalışırlarken, aslında bize resmen ikinci sınıf insan
muamelesinde bulunduklarını itiraf ediyorlardı."
"Sayın Oya Baydar, bizi gözü yaşlı halde gördü. Yanımıza kadar
gelerek ne olduğunu sordu. Programa başörtülü olduğumuzdan dolayı
katılamayacağımızı söylediğimizde bizi teselli etmeye çalıştı.
Müdür diye bahsettikleri biri odadan çıktı ve 'Oya Hanım, lütfen
içeriye girin!' dedi, Oya Hanım gitti. Müdür dedikleri kişi bizim
için de; 'Arkadaşları odaya alın, çay ikram edin, konuşacağız.'
dedi. Bir odaya geçtik. Müdür, bölümlerimizi, okullarımızı sordu.
Bir yandan beni sakinleştirmeye çabalayıp duran birine, sakin
olamayacağımı, sesim hafif titrek ve biraz da yüksek vaziyette
söylediğimde, müdür bey 'Çıkartın bunu!' diye emir verdi."
"Bizi zihinlerinde nereye yerleştirdikleri malum. Ama herkes
anlayacak ki; okullardan, toplumdan, hayattan dışlamaya
çalıştıkları, kendileri gibi olmadıktan sonra var olma hakkı
tanımadıkları 'bu' insanlar asla onlar gibi olmayacaklar!"
Açıkçası çok üzüldüm, eğer olaya vakıf olsaydım, programa
katılmazdım. Mezun olduğum fakülte de olsa, bu zihniyetin sürdüğü
bir yerde benim işim olamazdı. Sosyoloji!. Sorgulayan, eleştiren,
toplumsal olayları, değişimi anlamaya ve geleceğe işaret eden bir
bilimin okutulduğu bir mekânda yasağa bu sadakat çok öğretici.
"28 Şubat türü" bir "ikna odası"na alınan iki genç kızımızın
yerinde olsaydım, bu kanun adamlarına "Siz neden şapka
takmıyorsunuz? Kanun yürürlükte!" diye sorardım. Onlar şapka
takmadıkça ben oradan çıkmazdım. Fransa'da kadınların pantolon
giymesi hâlâ kanunen yasak.