İşsizliğin nedeni devlete bağlandı
Abone olEkonomideki yüzde 9.9'luk büyümeye rağmen işsizlik sorunu çözülmedi. İşsizlik oranı yerinde saydı. Bu durumun en büyük nedeni, devletin iş kapılarını kapatması.
Ekonomi geçtiğimiz yıl yüzde 9,9 büyümesine rağmen 2,5 milyon
kişi iş arıyor. İşsizliğin azalmamasının birinci nedeni devletin
ekmek kapısı olmaktan çıkması. 2001’de yaşanan krizin ardından son
üç yılda ekonomide büyük başarılara imza atıldı. Türk Lirası’nın
değer kaybı dururken, büyümede adeta patlama oldu. Geçtiğimiz yıl
yüzde 9,9’luk büyüme yakalandı. Ancak, aynı dönemde işsizlik
oranının da 10,3 olduğuna işaret eden ekonomi çevreleri, iki rakam
arasındaki çelişkiye dikkat çekiyor. Yapılan araştırmalar, halkın
birinci sorununun işsizlik olduğunu ortaya koyuyor. Uzmanlar, son
üç yılda ekonomik büyümede sağlanan başarının istihdama
yansımamasını açıklarken rakamlardaki ilginç ayrıntılara dikkat
çekiyor. Büyümeye rağmen işsiz sayısının artması, öncelikle
devletin istihdam kapısı olmaktan çıkarılmasının bir sonucu. Son üç
yıllık büyümenin özel sektör kaynaklı olduğuna işaret eden
uzmanlar, özel sektörün geçen yıl rekor kırarak, 896 bin kişilik
yeni istihdam sağladığını vurguluyor. Buna karşılık geçen yıl
kamuda çalışan sayısı 252 bin azaldı. İstihdam artışının beklenen
düzeyde olmamasının bir diğer sebebi yüksek verimlilik artışı.
Türkiye’de son 3 yılda yüzde 30’a yaklaşan verimlilik sağlanırken,
işadamları bu durumu, “Daha önce üç kişiyle yaptığımız işi şimdi
bir kişiyle yapmayı öğrendik.” sözleriyle dile getiriyor. Türkiye
İşveren Sendikaları Konfederasyonu, 2004’te meydana gelen istihdam
artışının büyük bölümünün kayıtdışı olduğunu belirtiyor. Hak-İş
Araştırma Uzmanı Şahin Serim’e göre ise Türkiye’deki işsizlik
oranı, DİE’nin yılda sadece birkaç ay çalışan kişileri ‘iş sahibi’
kabul etmesi sebebiyle düşük çıkıyor. İşsizlik oranları
belirlenirken tarım nüfusunun da iş sahibi sayılıyor olduğuna
dikkat çeken uzmanlar, bu rakamın daha yüksek olduğu görüşünde.
Türkiye'de işgücüne yılda yaklaşık 700 bin kişi katılıyor.
Krizlerle yara alan Türk ekonomisi, hayata atılan gençlerine iş
sağlamakta zorlanıyor. 2003 ve 2004'teki yüksek büyüme
performansına rağmen istihdam istenilen oranda artmadı. 1990'lara
kadar iş kapısı olarak görülen devlet artık yeni personel almadığı
gibi istihdamını azaltmaya çalışıyor. Özel sektör ise 2001 krizinin
ardından daha az personelle daha çok üretim yapmanın yollarını
arıyor. OSTİM Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Aydın, bu durumu,
"İşverenler 2001 krizinden sonra daha az personelle daha çok
üretime yöneldi." sözleriyle dile getiriyor. Sadece büyük
firmaların değil, küçük ve orta ölçekli kuruluşların da verimlilik
ve otomasyona yöneldiğini anlatan Aydın, sigorta primleri ve
vergilerin yüksekliği sebebiyle kayıt dışı istihdamın da hızla
arttığını söylüyor. Aydın, işsizliğin, üretim, ihracat ve katma
değer odaklı yatırımlarla azaltılabileceğini belirtiyor. İvedik
Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Gültekin ise
işadamlarının hâlâ gelecek endişesi taşıdığını vurguluyor. Bu
yüzden istihdam artışına gitmediklerine dikkat çeken Gültekin,
"Sanayide kapasite kullanım oranı arttı, ama bu mevcut personeli
daha çok çalıştırarak gerçekleşti." diyor. Gültekin, elektrik,
doğalgaz ve su işletme hakkının kendilerine devredilmesi halinde
İvedik Organize Sanayi Bölgesi'ndeki istihdamı iki yıl içinde 48
binden 100 bine çıkarabileceklerini anlatıyor. Türkiye İşveren
Sendikaları Konfederasyonu, 2004 yılında meydana gelen istihdam
artışının büyük bölümünün kayıt dışı olduğunu belirtiyor.
Konfederasyondan yapılan açıklamada, yatırımlara ve istihdam
artışına karşın toplam işsiz sayısının artmaya devam ettiği ifade
ediliyor. Sendika yöneticileri, işsizliği ve kayıt dışı istihdam
artışını, vergilerin ve SSK primlerinin yüksekliğine bağlıyor.
Konfederasyona göre istihdamın üzerindeki ağır maliyet, işverenleri
işçi çalıştırmaktan soğutuyor. Ankara Sanayi Odası, geçtiğimiz
günlerde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a bir rapor sunarak
istihdamın artırılması için bölgesel asgari ücret uygulamasına
geçilmesini önerdi. Oda Başkanı Zafer Çağlayan, yüzde 9,9'luk
büyümeye rağmen bazı yerlerde istihdamın artırılamadığını ifade
ediyor. Maliyetlerin yüksekliği sebebiyle firmaların ilave
istihdama gitmekten çekindiklerini kaydeden Çağlayan, kişi başına
milli geliri bin doların altında kalan illerde daha düşük asgari
ücret belirlenmesiyle istihdamın artacağını söylüyor. Çağlayan,
geri kalmış bölgeler için 200 milyon lira civarında bir asgari
ücret tespit edilebileceğini, sigorta primleriyle Gelir Vergisi
oranlarının yüzde 1'e indirilebileceğini kaydediyor. "180-190
milyon lira arasında bir ücretle Muş, Hakkari, Ağrı ve Bitlis gibi
illerde rahatlıkla geçinilebilir." diyen Çağlayan, Çin ve
Hindistan'ın yıllardır bölgesel asgari ücret uygulaması yaptığını
hatırlatıyor. Devlet İstatistik Enstitüsü'nün anketine göre 3
milyon 212 bin kişi olan kamuda çalışanların toplamı, 2004 yılında
2 milyon 960 bine geriledi. Özel sektör istihdamı 17 milyon 935 bin
kişiden 18 milyon 831 bine yükseldi. Buna karşın toplam işsiz
sayısı arttı. 2004 yılında özel sektör kuruluşları yaklaşık 40
katrilyon liralık yatırım yaptı. Bunun büyük bölümü makine ve
teçhizat yenilemeye ayrıldı. Uzmanlar, özel sektörün bundan sonra
doğrudan istihdamı artırıcı yeni yatırımlara gireceğini tahmin
ediyor. Böylece bu yıldan itibaren işsizlikte gözle görülür
azalışlar yaşanması bekleniyor. Türkiye Kamu-Sen, haftalık çalışma
süresinin 40 saatle sınırlandırılmasıyla ülke genelinde yaklaşık 3
milyon 800 bin kişiye yeni iş imkanı açılacağı görüşünde.
Konfederasyonun Araştırma-Geliştirme Merkezi'nce yapılan çalışmada
Avrupa'nın birçok ülkesinde haftalık çalışma süresinin 35 saate
indirildiği hatırlatılıyor. Fransa'nın çalışma süresini 43 saatten
35 saate indirerek yaklaşık 650 bin kişiye iş imkanı sağladığı
belirtiliyor. Kamu-Sen'e göre işverenler yaklaşık 18 çalışana
ödediği fazla mesai ücreti yerine 1 kişilik yeni istihdam açabilir.
Üniversite mezunları bile boş geziyor 28 yaşındaki Halil Uysal,
devletin iş sahibi saydığı, ancak gerçekte gizli işsizler sınıfında
yer alan milyonlarca çiftçiden birisi. Beypazarı yakınlarındaki
Geyikpınar köyünde küçük bir arazide salatalık, fasulye ve domates
üreterek 5 kişilik ailesinin geçimini sağlamaya çalışıyor. Uysal'ın
aylık geliri 300 milyon lirayı bulmuyor. ‘Sürekli ve iyi gelirli
bir iş hayali kuran' Uysal, "Köylerde herkesin düzenli işi yok.
Ürettiğimiz sebze-meyveyle geçinmek mümkün değil." diye konuşuyor.
Lise mezunu Levent Duman, 2 yıldır iş arıyor. Zaman zaman kısa
süreli işler bulan Duman, "Bir ay çalışıyorum, 2-3 ay boş
geziyorum. Sabit işim olmadığı için düzenli bir hayat bile
kuramadım." diye yakınıyor. İktisat fakültesi mezunu Fatma Yıldırım
da okulunu bitirerek üniversiteli işsizler ordusuna katılmış.
Devletin milyarlarca lira harcayarak yetiştirdiği yüz binlerce
eğitimli gencin işsizlik sonucu üretkenliğini yitirdiğini anlatan
Yıldırım, "Bu kadar insana yazık. Eskiden vasıfsız işsizden
bahsedilirdi, artık vasfınız, diplomanız bile yetmiyor."
ifadelerini kullanıyor. Özel istihdam büroları da çare olamadı
Hükümet, geçen yıl işsizlik sorununun çözümü için özel istihdam
bürolarının kurulmasına izin verdi. 2004 yılı yaz aylarından
itibaren Türkiye'nin pek çok yerinde özel istihdam büroları
kurulmaya başlandı. Kurumsal yapısını yeni yeni oluşturmaya
başlayan bürolar, işsizliğe çare olamadı. Ankara'da faaliyet
gösteren ‘Kariyerim Özel İstihdam Bürosu' yöneticisi Enver
Çelikbaş, kendilerine şimdiye kadar 2 bin 400 iş başvurusu
yapıldığını, ancak bunlardan 6'sına iş imkanı sağlandığını
söylüyor. İlk etapta ayda en azından 15 kişiyi iş bulmayı
hedeflediklerini vurgulayan Çelikbaş, "Ama henüz yapı tam oturmadı.
Ayrıca bize başvuranlar da çoğunlukla bulduğumuz işleri ‘ücreti az'
gerekçesiyle kabul etmiyor." diye konuşuyor. ZAMAN