İspat edemezsen alçaksın, adisin

Abone ol

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Bahçeli’nin grup toplantısında yaptığı konuşmaya ilişkin, "Ey Bahçeli bunları ispat edemezsen sen alçaksın, ...

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Bahçeli’nin grup toplantısında yaptığı konuşmaya ilişkin, "Ey Bahçeli bunları ispat edemezsen sen alçaksın, adisin" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, "Konuşmamın başında TBMM’nin geçmiş başkanlarından Sayın Sökmenoğlu’nu ebediyete uğurluyoruz. Kendisine Allah’tan rahmet diliyorum, ailesine başsağlığı temennilerinde bulunuyorum. Bildiğiniz gibi geçtiğimiz hafta sonu itibarıyla Avusturya ve Fransa’daki vatandaşlarımızın, orada yaşayan, çalışan, orada hayat kurmuş kardeşlerimizin samimi selamları var, bu selamları iletmek istiyorum. Perşembe günü beraberimizdeki heyetle Avusturya’nın başkentine Viyana’ya gittik ve ayağımızın tozuyla Avusturya’daki kardeşlerimizle bir araya geldik, kucaklaştık. Avrupalı Türk Demokratlar Birliği’nin (UETD) 10. Kuruluş Yıldönümü kapsamında düzenlediği toplantı Viyana’da 10 bin kişinin katıldığı salonda yapıldı. UETD’nin daha büyük bir salon talebi vardı, çeşitli bahanelerle bu karşılanmadı. Salon 10 bin kişilik de olsa Avusturya’daki vatandaşlarımız akın akın toplantının yapılacağı yere geldiler. Salon içinde ve salon dışında çok büyük bir coşku, heyecan söz konusuydu ve saatlerce orada bekleyen vatandaşlarımızın salon dışında olanları da kapalı salondaki konuşmamızı dışarıda izlediler, beklediler ve salon içindeki toplantıdan sonra çıkıp dışarıda da açık hava mitingi yaptık. Onlarla da ayrıca buluşma imkanımız oldu. Gerçekten Türkiye’deki mitingleri aratmayan, heyecanının, coşkunun, muhabbetin zirve yaptığı anları oradaki kardeşlerimiz hem kendileri yaşadılar hem de bizlere yaşattılar. Ertesi gün, yani Cuma günü kaldığımız otelde Avusturya Dışişleri Bakanını kabul ettik, kendisiyle bir görüşme yaptık" dedi.

FRANSA ZİYARETİ
Ardından Fransa’nın başkenti Paris’e geçtiklerini belirten Erdoğan, "Paris’te Fransa Cumhurbaşkanı Sayın Hollande ile başbaşa görüşmemiz oldu, ardından heyetler arası toplantımızı gerçekleştirdik. Türkiye ve Fransa ilişkilerini ele aldık. Bunun ötesinde askeri, siyasi ekonomik, ticari, kültürel alanlarda neler yapabiliriz bunları konuştuk ve bir güncelleme diyebileceğim geleceğe yönelik bir plan oluşturduk. Cumartesi günü Fransa’nın aynı zamanda Türkiye’de bugün itibarıyla bin 200’ü bulan Fransız şirketi var. Bunların ileri gelenlerinden bir kısmıyla büyükelçiliğimizde bir kahvaltı yaptık. Türkiye ekonomisindeki son gelişmeleri birlikte değerlendirdik. Paris’teki resmi temaslar esnasında yaptığımız bu görüşme gerçekten Türkiye’deki yatırımların geleceğine yönelik adeta yeni bir değerlendirme fırsatı verdi. Arzuları, talepleri nelerdir bunları dinlemek suretiyle bu eksiklikleri gidermek ve geleceğe yönelik yaptıkları yatırımların daha da artırılması için taleplerimizi kendilerine ilettik. Bu resmi temasların ardından Leon kentine geçtik ki Paris’ten sonra Fransa’nın en büyük kenti. Öncelikle bölge valisi ve belediye başkanıyla görüşmeler yaptık. Belediye Başkanı ki Büyükşehir Belediye Başkanı aynı zamanda senatör. Leon’da yine Avrupalı Türk Demokratlar Birliği’nin düzenlediği vatandaşlar buluşmasına katıldık. Fransa’nın çeşitli kentlerinden gelen yaklaşık 20 bin vatandaşımızla orada buluştuk. Baştan sonra dinmeyen bir heyecanla hasret giderdik ve bildiğiniz gibi UETD’nin 10. Kuruluş Yıldönümü etkinlikleri kapsamında 3 vatandaş buluşması gerçekleşti. İlkini 24 Mayıs tarihinde Almanya Köln’de yaptık, ikincisi Viyana, üçüncüsü ise Leon olmuş oldu. Orada yaşayan vatandaşlarımızın morallerinin her açıdan son derece yüksek olduğunu bizzat müşahede ettik" ifadelerini kullandı.

“GURBETÇİLERİMİZ GEÇMİŞTE OLDUĞU GİBİ TÜRKİYE ADINA KAYGILANMIYOR"
"Dışarıdaki gurbetçilerimiz geçmişte olduğu gibi Türkiye adına kaygılanmıyor" diyen Başbakan Erdoğan, "Türkiye’deki gelişmelerden dolayı hüzünlenmiyorlar tam tersine büyüyen, güçlenen, dünyada itibarı artan bir Türkiye’nin yurtdışındaki kardeşlerimize de birebir yansıdığını görüyoruz. Tabii oradaki vatandaşlarımızın sorunlarını çözmek, haklarını genişletmek manasında çok önemli adımlarımız, girişimlerimiz oldu. En son Mavi Kart uygulamasıyla vatandaşlık sorkunlarına çözüm ürettik. Askerlikle ilgili konularda kolaylıklar sağladık. Uzun bir mücadelenin ardından getirdiğimiz bulundukları ülkede oy verme hakkı, oradaki vatandaşlarımızın Türkiye ile irtibatlarını daha da güçlendirdi. İnşallah yurt dışındaki vatandaşlarımız ilk kez bu şekilde Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oy kullanacaklar. Bundan sonra tüm genel seçim ve halk oylamalarında yurtdışındaki vatandaşlarımız Türkiye’ye de gelmelerine gerek kalmaksızın bulundukları ülkelerde demokratik tercihlerini yapabilecekler. Cumhurbaşkanlığı seçimi için yurtdışında oy kullanma tarihleri buradan farklı olacak ve aynı günde değil bazı ülkede 4 gün, bazı ülkelerde 2 gün olarak bu oy kullanma süreci devam edecek” dedi.
“Yurtdışında Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turu 31 Temmuz-3 Ağustos tarihleri arasında yapılacak, seçimler ikinci tura kalırsa bu da yurtdışında 17 ila 20 Ağustos tarihleri arasında olacak” diyen Erdoğan, Büyükelçiliklerimiz oy kullanma işlemlerinin altyapısını oluşturmak, seçimlerinin sağlıklı şeklide yapılmasını ve katılımın yüksek olması için çalışmalarını sürdürüyorlar. Bu önemli demokratik hakkın da bir kez daha yurtdışındaki kardeşlerimize hayırlı olmasını diliyorum” diye konuştu.

“FARKLILIKLAR BİR ÇATIŞMANIN AYRIŞMANIN DEĞİL TAM TERSİNE RENKLİLİĞİN YANİ ZENGİNLİĞİN BELİRTİSİDİR"
Fransa’dan döndük sonra ara vermeden çalışmalara devam ettiklerine belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
“İlk olarak AK Parti İstanbul İl Teşkilatımızın İl Danışma Meclisi Toplantısı’na katıldık, Haliç Kongre Merkezi’nde katılımı yüksek ve verimli bir toplantı gerçekleştirdik. Ardından milli irade platformunun düzenlediği sivil toplum örgütlerinin buluşmasına iştirak ettik. 160’tan fazla sivil toplum örgütü, dernek ve vakfın yöneticileri ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi 1453 Topkapı Sosyal Tesisleri’nde 4 saatten fazla süren bir buluşma gerçekleştirdik. Böyle bir buluşmayı 25 Ocak tarihinde yapmış, gerçekten ziyadesiyle istifade etmiştik. Bu ikinci buluşmada da 20 kuruluşumuzun yöneticileri söz aldılar, fikirlerini ifade ettiler. Biz de bunlarla ilgili değerlendirmelerimizi kendileriyle paylaştık. Tabii burada o buluşmadaki hissiyatı da sizlerle paylaşmak isterim. Değerli arkadaşlar, Sevgili Peygamberimizin ’Ümmetimin ihtilafı rahmettir’ buyurdular. Elbette ihtilaftan kasıt fitne değildi, nifak değildi, hele hele bugün coğrafyamızda yaşandığı türden çatışma hiç değildi. İstikamet, menzil belliyken, meşru, gayrimeşru helal ve haram çizgileri belliyken bu daire içinde kalmak suretiyle farklı yolların izlenmesi hayırlı bir ihtilaf olarak Hz. Peygamber tarafından rahmet olarak tarif edilmişti. Her insan şahsına münhasırdır. Fikirler, beceriler, birikimler, mezhepler, tutulan yol ve yöntemler farklı olabilir. Bu farklılıklar bir çatışmanın ayrışmanın değil tam tersine renkliliğin yani zenginliğin belirtisidir."

“TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN BİR VATANDAŞI OLMAK BİZİM İÇİN EN ÖNEMLİ KRİTERDİR”
AK Parti olarak Türkiye’deki ve coğrafyadaki tüm inançlara, mezheplere, meşreplere, etnik kökenlere, kültürlere karşı hep eşit mesafede durduklarını anlatan Başbakan Erdoğan, "Her zaman kucaklayıcı olduk, yapıcı davrandık. Hiçbir ferdi, grubu, bize oy verenler veya vermeyenler diye asla ayırmadık. Yatırım yaparken, hizmet üretirken insanımızın yaşadığı yere eser götürürken asla ve asla seçim sonuçlarını elimize almadık. Kimin nereye oy verdiğini asla ve asla kriter olarak kullanmadık. Bizim kriterlerimiz bellidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin bir vatandaşı olmak bizim için en önemli kriterdir. Bunun dışındaki her özellik, mezhep, meşrep, tutulan yol, yaşam tarzları bizim için birer zenginlik alametidir. 77 milyona bu nazarla baktığımız gibi Türkiye’deki dini yapılanmalara, cemaatlere, vakıf ve derneklere de aynen bu nazarla baktık. Bize oy versinler, vermesinler, bizim yöntemlerimizi tasvip etsinler ya da etmesinler hepsinin özgürce faaliyet gösterecekleri, özgürce fikirlerini ifade edebilecekleri bir zemini inşa etmenin mücadelesinde olduk. Onyıllar boyunca örgütlenmenin, örgütlerin, özellikle de dernek ve vakıfların üzerinde çok büyük baskılar oldu, zulümler yapıldı" dedi.
Erdoğan, "Türkiye’de farklı olan farklı düşünen makbul vatandaş kalıbına girmeyen herkes onyıllar boyunca ötelendi. Kurban derilerini kimlerin toplayacağı dahi bu ülkede bir dönem çok büyük tartışmalara, çok büyük zulümlere sahne oldu. Benim kurbanım, benim kurbanımın derisi sanane ya ben bunu istediğim yere veririm. Sen buna nasıl olur da müdahale edersin? Hayır ben nereye istiyorsam oraya veririm diyor. Böyle bir anlayış olabilir mi? İşte bu ceberrüt, zulme dayalı bir anlayışın uygulamasıydı. Bu tartışmaların, zulümlerin, engellemelerin hemen hepsine biz son verdik. Dedik ki kardeşim bu kurban senindir, derisi de senindir nereye istersen oraya verirsin kimsenin buna müdahale hakkı yoktur" diye konuştu.

"MHP’Yİ KÜÇÜLTEN BU ADAMLA BİR YERE VARAMAZSINIZ"
Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Hristiyan, Musevi, Müslüman tüm inanç sahiplerinin inançlarının gereğini yerine getirmesinin önündeki engelleri tek tek kaldırdık ve kaldırıyoruz. Birçok azınlıklara ait gayrimenkullere el konulmuştu, bütün bu gayrimenkulleri bu vakıflara tek tek iade ettik. Şu ana kadar iade ettiğimiz gayrimenkullerin toplam değeri 2 milyar doları aşmış vaziyette, niye bu bizim değil öyleyse sahibi kimdir ona bunu vermek bizim görevimizdir, işte biz bunu yaptık. Bundan dolayı Türkiye zayıflamadı. Birilerinin onyıllar boyunca toplumu korkutuğu gibi Türkiye bölünmedi, parçalanmadı. Azınlık vakıfları, ibadethaneleri ile ilgili bu adım Muhalefet partileri tarafından adete sürekli sömürüldü ve şunu söylediler ’Bu Türkiye’nin sonu olur’ dediler. Oldu mu, hayır. Aradan yıllar geçti, var mı bir sorun? Başörtüsünü yasaklayanlar onyıllar boyunca başörtüsünün Türkiye’yi böleceğini iddia ediyordu, ne oldu, Türkiye bölündü mü, parçalandı mı? İşte biz serbest bıraktık. Hangi sorun çıktı? Dinlerle, kültürle, inançlarla yaptığımız her reformun öncesinde başta CHP ve MHP olmak üzere muhalefet son derece karamsar ve karanlık tablolar çizdi. Şu dilde televizyon açarsanız ülke bölünür, üniversitede bölüm açarsanız bölünür, klavyelere özgürlük getirirseniz Türkiye parçalanır. Peki ne oldu? Hiçbir dedikleri çıkmadı. Korkuttukları gibi olmadı, korulan da olmadı. Ne oldu biliyor musunuz? CHP ve MHP’nin, onların egemen zihniyetlerinin bizden önceki onyıllar boyunca bu millete gereksiz yere zulüm ettikleri ortaya çıktı. Korkuları kendileri ürettiler, ürettikleri korkularla milleti tehdit ettiler ve millete istedikleri gibi istikamet çizmeye çalıştılar. Aslında şu anda CHP’nin de MHP’nin bu kadar hırçınlaşmasının altında bu yatıyor. CHP onyıllar boyunca bölünme, parçalanma korkusuyla işi idare etti, şimdi bu korku ortadan kalktıkça varlık zeminini kaybettiler. MHP, onyıllar boyunca terör korkusuyla şehitleri istismar ederek işi idare etti, şimdi bu korku, bu kaygı ortadan kalktıkça o da varlık zeminini kaybediyor. İşte bu sabah yaptığı konuşmasına bakıyorsunuz bu Bahçeli’nin aman yarabbi baştan aşağı tamamıyla ağzından salyalar akıyor ama biz öyle konuşmayacağız ve tamamıyla bir müfteli edasıyla yaptığı bir konuşma. İftiralarla dolu bir konuşma. 16-17 yıldır o partinin başındasın, geldiğin yer ortada. MHP’li kardeşlerime sesleniyorum, MHP’yi küçülten bu adamla bir yere varamazsanız. Bu adam siyasette çırak bile olamadı ve olamayacak da. Yapısı buna müsait değil ve bunun varlığı MHP teşkilatı için bir tehlikedir. Bugün yine iftiralarla dolu, yolsuzluklar şu bu falan filan. Kalkıp evladıma hazine arazilerinin tahsisinden bahsediyor. Bakın bu kürsüden söylüyorum, terör örgütünün başıyla aynı sofrada oturup oturmamaktan bahsediyor. Meydanlarda defaatle söyledim, Ey Bahçeli bunları ispat edemezsen sen alçaksın, adisin."
(İHA)

Günün Önemli Haberleri