İsmailağa cemaati Soma sokaklarında ne yapıyor?
Abone olRadikal yazarı Tayfun Atay AK Parti'nin cemaatle kavgasından sonra tarikatlarla ilişkisini yeniden düzenlediğini yazdı.
İNTERNETHABER.COM
Soma'daki maden faciasından sonra ortaya çıkan tepki ve
protestoları "teskin" etmek için ilçeye akın eden din adamlarının
hangi girişimin sonucu olarak Soma'ya gönderildiğini yorumlayan
Radikal si yazarı Tayfun Atay AK
Parti'nin tarikatlarla ilişkisini yeniden düzenlediğini yazdı.
CEMAAT İTTİFAKI BİTTİ! TARİKATLAR YENİDEN GÖZE GİRDİ!
AK Parti-Gülen Cemaati ittifakı boyunca iktidar çeperinden uzak kalan geleneksel İslâmî oluşumlarının yani ‘tarikat cemaatleri’nin yeniden hükümetin gündemine girdiğini yazan Tayfun Atay "AKP’nin ‘tarikat’e ricat ettiğini görüyoruz!" dedi. Soma sokaklarında insanlara "isyan etmeyin dua edin" telkininde bulunan din adamlarının İsmailağa cemaatinden olduğunu kaydeden Atay, AK Parti'nin Gülen Cemaati ile köprüleri attıktan sonra eski günlerine döndüğünü ve tarikat temelli İslami gruplarla ilişkilerini yeniden düzenlediğini iddia etti.
İşte Tayfun Atay'ın yazısındaki ilgili bölüm:
AKP YENİDEN TARİKATLARA RİCAT
EDİYOR
Dört yıl önce kaleme aldığım bir yazıda İsmailağa çevresi üzerine
değerlendirme yaparken, bu değerlendirmeyle bağlantılı şekilde,
‘post-tarikat’ bir oluşum olarak tanımladığım Gülen Cemaati’nin (ki
bu tanımlamam aslında çok daha eskiye gider) AKP’nin
liberal-kapitalist İslâm çizgisiyle uyum ve mutabakatına da
değinmiştim (o yazı için ). Refah Partisi’nden Ak Parti’ye,
Erbakan’dan Erdoğan’a geçiş, aynı zamanda İslâmî-kültürel zeminde
de ‘tarikat’ten ‘post-tarikat’ aşamaya geçiştir. Ama bugün,
hepimizce malûm totaliteryanizm arzusuna da maya oluştururcasına,
bir ‘post-tarikat’ yapılanma olan Gülen Hareketi’yle girilen
çatışma sürecinde AKP’nin ‘tarikat’e ricat ettiğini
görüyoruz!..
ERDOĞAN-GÜLEN İTTİFAKIYLA NAKŞİLİK
İHMALE UĞRADI
Oysa Erdoğan 2002’den sonra beraber yürüdü Gülen’le bu yollarda!..
Ve yürünürken, Türkiye’de Erdoğan’ın da hocası olan Erbakan’ın
siyasi performansına yıllarca moral-manevi motivasyon,
kültürel-ideolojik temel ve toplumsal-kitlesel destek sunmuş olan
Nakşibendiliğin hayli ihmale uğradığını gözlemledik.
GÜLEN CEMAATİ NASIL YÜKSELDİ NASIL
DÜŞÜŞE GEÇTİ?
Sadece biz değil, ‘din uleması’ içinden dikkatli gözler de öyle
tespit etti. Misal, Ekim 2005’te Tempo dergisinde yayımlanan
‘Nakşiler düşüşte, Fethullahçılar yükselişte’ başlıklı
haber-araştırma yazısına bu başlığı attıran sözlerimizin yanı
başında Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.
Dr. Ali Köse’nin de benzer nitelikte görüşlerinin yer aldığı
ifadeler... Her ikimizin de mutabık olduğu nokta, Gülen Cemaati’nin
günün (dünyanın, Türkiye’nin) değişen koşullarına uyma noktasındaki
yetkinliği… Hangi koşullara mı? Bana göre, Türkiye Müslümanlığının
AKP’nin lokomotifliğinde doludizgin burjuvalaştığı,
sermayedarlaştığı, girişimcileştiği, yatırımcılaştığı,
küreselleştiği, medyatikleştiği koşullara…
AKP DÖNEMİNDE NASIL "PERİŞAN"
OLDUKLARINI ANLATIYORDU...
Bu koşullar, geleneksel tarikat cemaatlerini kıyıya itti. Pek çok
tarikat çevresi sönümlendi. İçinden Erbakan’ları, Özal’ları
çıkarmış İskenderpaşa Cemaati’nin silinişine tanık olduk.
Ve İsmailağa Cemaati de o süreçte krize girdi. Yukarıda bahsedip
linkini de eklediğim 2010 tarihli yazıma vesile olan, T24’te
yayınlanmış röportajında İsmailağa Cemaati şeyhi Mahmut
Ustaosmanoğlu’nun yeğeni Saadettin Ustaosmanoğlu, AKP döneminde
nasıl ‘perişan’ olduklarından dem vurur! Tekrar edelim, bu, çok
değil sadece dört yıl önce!..
ERDOĞAN İSMAİLAĞA'YI MERKEZE ÇEKMEK
İSTEDİ AMA...
Cemaat olarak AKP’ye oy vermiş olsalar da yeğen Ustaosmanoğlu’na
göre küresel güçlerin ‘ılımlı İslâm’ politikasının desteklenmesi
için ‘rol verdiği’ iki isimden biri Tayyip Erdoğan’dır. Diğeri de
tabii Fethullah Gülen… Bu süreçte ‘İsmailağa’ da ılımlı İslâm’a
dâhil edilmek, hatta Gülen Cemaati çatısı altına alınmak istenmiş,
Erdoğan bizzat “Bunları merkeze çekelim” demiş ama başarılı
olunamamıştır.
AKP GÜLEN'LE İPLER KOPUNCA ESKİ
CEMAATLERİ HATIRLADI
Durum açık değil mi?! Türkiye’nin dindar-muhafazakâr çoğunluğunu
küresel kapitalizme vasıl kılan AKP, bu gidişe ayak uydurmakta
zorlanan (veya ‘ayak direyen’) tarikatlere epey bir süre rağbeti
kesti. Bu süreçte yanında, daha doğrusu ‘paralelinde’ bir
‘post-tarikat’ cemaat vardı. Sonra keser döndü-sap döndü,
‘paralel’, ‘paraliz’ (‘felç edici’) sayılır oldu. Hemencecik de
mukabelede bulunulup ‘paralel’i ‘paralize etme’ cihetine gidildi.
Bu yolda yıllardır bir kenara bırakılmış, bir bakıma ‘zevaitten
sayılmış’ eski cemaatler hatırlandı ve öne sürüldü. 30 Mart
seçimlerine gidilirken onların bazı lider şahsiyetlerini şiddetli
bir Gülen-karşıtı retorikle ekranlarda bol bol izledik.
CEMAATİN ESAMESİ
OKUNMADI
Herhalde biraz da bu yüzden Soma faciasında Gülen Hareketi’nin pek
esamisi okunmadı. Bilmem yanılıyor muyum ama benim gözüme çarpan
fazla bir şey olmadı. ‘Hareket’in bünyesindeki organlar, aktif
biçimde Soma’da öne çıkmadı veya çıkamadı.
KAZA İKİ YIL ÖNCE OLSAYDI SOMA'YI ŞİMDİ
CEMAAT TESKİN EDİYORDU!
Peki; kömür yatağı sahibinin yürek kramplarına yol açan “Kaza üç ay
sonra olsaydı bu ölümler olmayacaktı” saçmalamasını çağrıştırmama
dileğiyle soralım: Bu elem verici olay bugün değil sadece birkaç
yıl önce, mesela Başbakan’ın Türkçe Olimpiyatları’nda Gülen’den
sitayişle bahsettiği 2012 yılında gerçekleşseydi Soma sokaklarında
hangi cemaatin dalga dalga aktığını görürdük dersiniz?!
YEDEKTE BIRAKILMIŞ İSMAİLAĞA CEMAATİ
BUNU NASIL SİNDİRDİ?
Öte yandan yıllarca ‘yedekte bırakılmış’ bir cemaatin görülen lüzum
üzerine birden öne çıkartılışını nasıl bu kadar sorgusuz-sualsiz
içine sindirebiliyor oluşu da başka ve hüzün verici bir soru… Ama
tabii açık ve de belli ki hisler değilse bile çıkarlar
karşılıklı!..