IŞİD'in hedefindeki Yezidiler'in kitabını yazdı
Abone olHakkari Üniversitesi Araştırma Görevlisi ve araştırmacı-yazar Kaplan, yazdığı kitapla Yezidiler hakkında bilinmeyenleri ortaya çıkardı.
Araştırmacı-yazar Yaşar Kaplan'ın 2012 yılında çıkardığı
"Günümüz Yezidiliği" kitabı, Yezidilerin tarihi süreçte geçirdiği
dini, kültürel, ekonomik ve toplumsal değişimi gözler önüne
seriyor.
Hakkari Üniversitesi Araştırma Görevlisi ve araştırmacı-yazar
Kaplan, 2011 yılında Yüzüncü Yıl Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç.
Dr. Hüseyin Yılmaz danışmanlığında, terör örgütü IŞİD'in
hedefindeki Yezidiler ile ilgili çalışma yaptı.
Yaklaşık bir yıl süren araştırmasını Yezidilerin en yoğun yaşadığı
Irak bölgesinde gerçekleştiren Kaplan, çalışmasında Yezidilerin
kökeni ve tarihi ile sınırlı kalmadan, Yezidi inancının modern
dünyada geçirdiği dini, kültürel, ekonomik ve toplumsal değişimi,
bu değişimin din ve dünya görüşü üzerindeki etkilerini ele
aldı.
Araştırmacı-yazar Kaplan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, dünya
üzerindeki Yezidilerin büyük bölümünün Irak topraklarında
yaşadığını, bu nedenle de araştırmasını Laleş, Şeyhan ve Baedre
bölgelerinde yürüttüğünü söyledi.
Irak'taki Yezidilerin yüzde 90'ının yaşadığı Sincar (Şengal)
bölgesine ise güvenlik nedeniyle gitme imkanı bulamadığını
vurgulayan Kaplan, Yezidilerin dini merkezi olan Laleş'te din
adamları ve halkla 6-13 Ekim tarihlerinde kutlanan Cemaya Şex Hadi
Bayramı'nda, Duhok'ta bulunan Yezidi Kültür Merkezi'nde de bilim
adamları ve merkezin yöneticileriyle bir araya geldiğini ifade
etti.
Bölgede yaklaşık bir ay süresince araştırma yaptığını anlatan
Kaplan, görüştüğü Yezidilerden dini görüşleri, kültürleri,
düşünceleri, sosyal ve ekonomik yaşantıları gibi bilgiler elde
ettiğini dile getirdi.
"Yezidiler hakkında 1960'lı yıllara kadar yeterli bilgi
yoktu"
Kaplan, kapalı bir toplum olan Yezidilerin dinleri hakkında 1960'lı
yıllara kadar yeterli bilgi bulunmadığına değinerek, 1960'lı
yıllardan itibaren ortaya çıkan Yezidi aydınlarının, kendi dinleri,
tarihleri, gelenekleri ve görenekleri hakkında kitaplar kaleme
almasıyla Yezidilerle ilgili bilinmeyelenlerin de ortaya çıktığını
kaydetti.
Araştırmasında bu kitapların yanı sıra çeşitli kaynaklardan,
Yezidilerin dini metinlerinden ve sözlü edebiyatlarından
yararlandığına işaret eden Kaplan, şöyle konuştu:
"Yezidiler kendilerini Kürtçe Ezidi olarak tanımlamaktadırlar. Bu
isimlendirme Arapça ve Türkçe literatüre Yezidi olarak geçmiş
bulunmaktadır. Yezidiler günümüzde özellikle Yezid bin Muaviye ile
irtibatlı oldukları imajını yıkmak için 'Ezidi' ifadesinin
kullanılmasına rağbet göstermektedirler ve bu görüş daha fazla
taraftar bulmaktadır. Yezidiliğin ortaya çıkmasında iki önemli
gelenek var. Bunlardan birincisi Zerdüşt öncesi İrani dinler,
Mazdayasna ve Mitraizm inancı. İkinci önemli gelenek ise Şeyh Adiyy
bin Müsafir tarafından kurulan Adevilik tarikatı. Bu da İslami
kökeni oluşturmaktadır. Dolayısıyla Yezidilik tarih boyunca birçok
dinden, görüşten, mezhepten ve kültürden etkilenmesine rağmen en
çok kadim Zerdüşt öncesi İrani dinler ve İslam tasavvufundan
etkilenmiştir. Bu son iki geleneğin mezcedilmesi, birleştirilmesi
neticesinde müstakil bir din şeklini almıştır."
Yezidilerin kendilerini genel anlamda İbrahimi dini geleneğin esas
temsilcisi ve tek tanrılı dinlerin öncüsü olarak gördüğünün altını
çizen Kaplan, Yezidilerin taptığı tek tanrının kimliğinin oldukça
karmaşık bir yapıya sahip olduğunu ve tanrısal sıfatların verildiği
birçok varlık bulunduğunu belirtti.
Melek Tavus
Kaplan, Yezidi inanışına göre, tanrının kainatı yaratmasının
ardından kainatı yönetme görevini de en büyük meleği "Melek Tavus"
ve diğer meleklere bıraktığını ifade ederek, dini inanışlarıyla
ilgili şu bilgileri verdi:
"Yezidi itikadında, melekler hiyerarşisi diyebileceğimiz büyük yedi
melek için tanrısal sıfatlar gelişigüzel şekilde kullanılmaktadır.
Tanrısal sıfatların neredeyse tümü bu melekler için kullanıldığı
gibi onların yeryüzündeki tecellileri olan Adevi büyükleri için de
kullanılmaktadır. Bu durum tek tanrının oldukça pasif bir görünüm
almasına sebep olmaktadır. Çünkü neredeyse tek tanrının
yapabileceği hiçbir iş kalmamış, bütün işler daha aşağı derecedeki
ortakları tarafından bölüşülmüştür. Yezidi dini ritüelleri
incelendiğinde bu ritüellerin büyük çoğunluğunun tanrıdan ziyade bu
ilahi varlıkların etrafında yoğunlaştığı görülecektir. Dolayısıyla
Yezidiliğin tek tanrılı bir din olduğunu kabul etmekle beraber bu
tanrının pasif ve birçok tasarrufu yarı tanrısal varlıklara
verdiğini, tanrı ile insan arasında ilişkileri düzenleyen tanrısal
özelliklere sahip birçok evliya olduğunu kabul etmek gerekir."
Tarikatın farzlarının ise namazlarda okunan dualar, her Yezidi'nin
tutması gereken üç günlük oruç, Laleş'teki Kaniyaspi'de (Akpınar)
vaftiz olmak, yatmadan önce şehadet duasını okumak, her Yezidi'nin
boynunda 'toka Yezid' bulundurması, erkek çocukların sünnet olması
gibi sembollerden meydana geldiğini söyledi.
Sınıfsal yapı
Kaplan, Yezidi toplumunun yapısının, dini boyutunun yanı sıra
ekonomik yönü ağır basan bir toplumsal örgütlenme biçimine
dayandığını bildirerek, şöyle devam etti:
"Bu örgütlenme, biçimi kan bağına dayanan ve doğuştan elde edilen
imtiyazlar üzerine kurulu olan katı bir hiyerarşi ile birbirine
bağlanan sınıfsal bir yapıdır. Bu sınıflar arası geçişler mümkün
değildir. Bu sınıfsal yapının kökeni Adevi tarikatının
yapılanmasından gelmektedir. Yezidiler genel olarak şeyhler, pirler
ve müritler sınıfından oluşmaktadır. Şeyhler ve pirler yönetici
durumunda müritler ise onlara bağlı bulunmaktadır.
Şu anki Yezidi toplumunun yüzde 6-7'sine tekabül eden din adamları
sınıfı olan şeyhler ve pirler, geri kalan yüzde 93-94'lük kesim ise
müritler sınıfını oluşturmaktadır. Yezidi toplumunun bütün
darbelere karşı yok olmasını engelleyen en önemli özellik sıkı bir
şekilde örgütlenmiş olan bu toplum yapısına dayanmaktadır."
Yezidilerin nüfusu
Yezidilerin nüfusuyla ilgili kesin istatistiki veri bulunmamasına
karşın Irak, Türkiye, Suriye, Ermenistan, Gürcistan, Avrupa
ülkeleri ve Rusya sınırları içerisinde Yezidilerin yaşadığını
vurgulayan Kaplan, kaynaklara göre şu anda dünya üzerinde 750 bin
dolayında Yezidi yaşadığını ve bu nüfusun yarısının Güney Kürdistan
bölgesinde bulunduğunu belirtti.
Türkiye'de Batman, Siirt, Diyarbakır, Şanlıurfa ve Mardin'de
çeşitli Yezidi yerleşimleri bulunduğuna işaret eden Kaplan,
bunların büyük bölümünün Avrupa'ya göç ettiğini, halen binlerle
ifade edilecek küçük bir nüfusün yerleşimlerde kaldığını
anlattı.
Yezidilerin statüleri
Kaplan, Irak'taki Yezidilerin, Irak Bölgesel Kürt Hükümeti
sınırları içerisinde bulunan Ninova (Musul) ve Duhok illerine bağlı
Sincar (Şengal) ve Şeyhan (Welatşêx) bölgelerinde yaşadığını
aktararak, "Etnik olarak tamamı Kürt orijinlidirler. Yezidilerin
günümüz itibari ile yaşamış olduğu en büyük zorluk, medeni dünya
tarafından, yaşamış oldukları devletler tarafından hukuken
garantiye alınmış bir statüye sahip değiller. Hukuken garantiye
alınmış bir statü olarak tanınmak istiyorlar" diye konuştu.
"Tüm dünya Yezidilere sahip çıkmalı"
Yezidilerin statüsüzlük dışında, asimilasyon, yoksulluk ve
katliamlar gibi sorunlarla boğuştuğunu anlatan Kaplan, konuşmasını
şöyle tamamladı:
"Kadim Mezopotamya ve Ortadoğu coğrafyası bir gül bahçesini
andırıyor. Yüzyıllar boyunca bu kadim coğrafyada farklı inançlar,
dinler, etnik gruplar, diller beraber yaşadılar ve günümüze kadar
geldiler. Şu an ister tüm dünya için olsun, ister bölgemiz için
olsun Ortadoğu'da demokrasinin, hoşgörü ve birlikte yaşamanın
ölçüsü, Yezidilere olan bakış açısıyla ölçülebilir. Gerek
Ortadoğu'da, gerek Türkiye'de, gerekse Avrupa ülkelerinde
Yezidilerin içinde bulunduğu durum ne ise o ülkenin demokratik
gelişmişlik düzeyi de odur.
Yezidilerin olmadığı bir dünya çok şey kaybetmiş olacak.
Yezidiliğin varlığı, hayatiyetini devam ettirmesi, Ortadoğu'daki
insanların beraber yaşama kültürünün nasıl seyredeceği açısından
oldukça önemli. Dolayısıyla Ortadoğu ve dünyadaki bütün duyarlı
insanlar Yezidilere sahip çıkmalı. Yezidilerin varlığını devam
ettirebilmeleri için bütün imkanlar seferber edilmeli. Dünyada
ibadetlerini Kürt dilinde yapan tek grup, tek dini inanç
Yezidilerdir. Kürtlerin tarihi ve geleneğinin korunması açısından
Yezidiliğin yaşaması oldukça önemlidir."