24-25 Mayıs tarihleri arasında Dünya İslam Forumu(DİF)
Konferansı İran’ın Yezd kenti, Safahiya otelde gerçekleşti.
İslam’a olan duyarlılığımız ve İran’a olan merakımızdan dolayı 4
kişilik bir ekiple Diyarbakır’dan bu konferansa katılmak için
Cumhurbaşkanlığı himayesinde çalışmalarını yürüten TASAM
aracılığıyla talepte bulunduk ve İran İslam Cumhuriyeti tarafından
kabul edildik.
Doğubeyazıt’ın Gülpınar gümrük kapısından İran’a giriş yaptıktan
sonra taksiyle Bezirgan beldesinden Tebriz’e oradan da uçakla
Tahran’a ve Tahran'dan da Yezd kentine uçtuk. Dönüşümüz de aynı
güzergah üzerinde oldu.
Bu esna İran hakkında edindiğim bazı gözlemlerimi sizinle paylaşmak
istiyorum.
*Hava meydanlarında en görünen yerde yeterli büyüklükte bay ve
bayan mescidi bulunmaktaydı, insanlar namaz kılmanın yanı sıra aynı
zamanda dinlenme ve uyku için de “namazhane” adını verdikleri
mescitleri kullanmaktaydılar.
*Hava alanlarının görünür yerlerinde Kur’an-ı Kerim vitrini diye
bileceğimiz bir dolap mevcuttu ve orada Kur’an-ı Kerim sayfa sayfa
şeffaf plastikler içine alınmıştı, üstelik üzerinde ayetten bir
alıntı olarak şöyle yazılıydı “Gücünüz nispetinde kuranı
okumaya çalışın…”
*Elektronik reklam panolarında toplumsal birlikteliği güçlendirici
örneklerin yanı sıra, arada bir manidar bir resim; yol ortasında
arabasını stop etmiş ve namaza duran bir vatandaş, altında
“namazını ihmal etme!” uyarısı yazıyordu.
*Malumunuz tarihi çarşıların sokakları daracıktır, hamallar çekçek
arabalarıyla geçerken onlara yol verilmezse geçemezler, o
kalabalığın içinde arkanızda kim var kim yok bilemezsiniz arada bir
“Ya Allah” sesi duyuluyordu meğerse bu uyarıyla
hamal yol istiyor, ne hoş bir uyarı değil mi?
*Yazd, Tahran ve Tebriz kentlerinin en işlek yerlerini gezme
fırsatını bulduk, ilginçtir yüksek sesle tartışan iki kişiye dahi
rastlamadık bu da İran’lıların sabırlı ve sakin halk olduğu
anlamına gelmektedir.
*Bayanların tamamı örtülü, hayatın içinde ağırlıklı olarak
yaşamaktadırlar, kendisine özgü gözelikleri var, tabi yengenizin
korkusunda “mute nikahını” sorma cesaretinde bile
bulunamadım.
*Misafirperverlikleri, otelde bizi misafir ettiler vakitli vakitsiz
istediğimiz yiyecek içecek adına ekstradan bir para talebinde
bulunmadılar. Son akşam otelden odamızı boşaltmışız, artık ayrılmak
için otelin bahçesinde oturuyoruz, önümüze meyve sonrada çay
bırakıldı kimi arkadaşlarımız, “galiba para
isteyecekler” dedi ama oradan da bir talepleri olmadı.
Hele bir akşam bizi bir havuz başında ağırladılar inanın peri
masalları gibi.
*Ayetüllah’ların birleştirici konuşmaları oldu, Toplantına birkaç
Ayetüllah da söz aldı, onu bir sonraki yazıya bırakıyorum. Ama
birinin sözlerini paylaşayım,
“Hayatın özü muhabbette saklıdır, İslam dünyası olarak
Kur’an ve Sünnet ışığında gerçek kardeşliğe dönmemiz
lazımdır”
Ayrıca bir kimse haksız yere bir başkasına bir tokat vursa bir yıl
ceza, kötü söz söylerse para cezası, parası yoksa cezaevine, alkol
alsa 80 sopa, tekrarında hapis cezası, ağır suçlarda idam cezası
gibi caydırıcı cezalar da ceza yasalarında vardır, vatandaşlar da
bu cezaların varlığından memnun.
Bu kadarı dahi İran’ı bana sevdirdi desem inanın, saygılarımla
paylaşıyorum, iyi değerlemeler.