İran nükleer silahları mercek altında
Abone olToplantıda, ABD ve Almanya, İran'ın nükleer çalışmalarını durdurulmasını istedi.
Almanya'daki Barış Araştırmaları Vakfı tarafından
gerçekleştirilen bir toplantıda, İran'daki nükleer silahlanma ve
kitle imha silahlarının yayılması irdelendi. Amerika Birleşik
Devletleri ve Almanya'nın tavrının da değerlendirildiği toplantıda,
her iki ülkenin de İran'ın nükleer çalışmalarının durdurulması
isteği öne çıktı. Federal Almanya'nın en büyük barış araştırmaları
kuruluşu, 50 kadar çalışanıyla Hessen Eyaleti'ndeki Barış
Araştırmaları Vakfı. Vakıf, 1970 yılında faaliyet göstermeye
başladı. 1999'dan beri de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne
üye. Hessen Barış Araştırmaları Vakfı'na başkanlık eden Dr. Harald
Müller, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan tarafından,
2004 yılı için, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin
başkanlığına getirildi. Şubat başında gerçekleşen konsey
toplantısında; kitle imha silahlarıyla terörizm, çatışmayı önleme
yöntemleri olarak silahsızlanma ve uzlaştırmanın etkileri
tartışıldı. Hessen Barış Araştırmaları Vakfı'nın yıllık oturumu,
12-13 Şubat tarihlerinde Berlin'de gerçekleşti. Oturumun konusu;
İran'daki nükleer silahlanma ve kitle imha silahlarının yayılmasına
karşı Almanya ve Amerika'nın tavrıydı. Tartışmada, son zamanlarda
Avrupa ve Amerika arasındaki ılımlı hava da konu edildi. Almanya
Amerika diyaloğundan çıkan sonuç; her iki tarafın da, kitle imha
silahlarının yayılmasının engellenmesini istemesi ve terörizme
hayır demesi. Ayrıca iki ülke de, İran'ın nükleer çalışmalarının
durdurulmasını istiyor. Sivil aktiviteler adı altında silahlanma
İran'ın nükleer silahlanma çalışmaları 1973-1974 petrol krizinden
sonra başladı. İslam Devrimi İran'daki nükleer güç programını
kesintiye uğrattı. 1980'li yıllarda Tahran, nükleer güç ve
araştırma programlarını yenilemek için uğraştı ama Amerika Birleşik
Devletleri, İran'ın sivil aktiviteler adı altında bir silahlanma
programını takip ettiğini öne sürerek İran'a nükleer ambargo
uygulanmasını Avrupa'ya kabul ettirdi. Bunun üzerine İran işbirliği
için Çin ve Rusya'ya yöneldi. Bu konudaki son gelişme, İran'ın
Nükleer Silahsızlanma Anlaşması'nın ek protokolünü imzalayarak
tesislerini Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın denetimine
açması. Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı'nın, silah
denetiminden sorumlu müsteşarı Richard Bolton, İran'daki nükleer
güç ve araştırma programını durdurmak için her yolun
kullanılabileceği, imzalanan protokolün yeterli olmadığı
açıklamasını yaptı. Bu açıklama, silahsızlanmayı sağlamak için
bölgedeki atom sahalarının bombalanabileceği anlamına da geliyor.
Almanya'nın uzlaşmacı tavrı Almanya ise bu konuda daha uzlaşmacı
bir tavır sergiliyor. Diplomatik görüşmelerin, İran'da ticaretin
teşvik edilmesinin, İran yönetimini etkileyeceğini savunuyor.
Almanya'nın, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Bakanı, Heidemarie
Wieczorek-Zeul, İran Avrupa Birliği ilişkisinin başarılı sonuclar
verdiği kanısında. İran'ın, nükleer araştırma sahasını,
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın denetimine açması bu
başarının bir göstergesi. Bakan Wieczorek-Zeul, "Bazı sıkıntılara
rağmen gelişmeler olduğunu görmek lazım" diyor ve en büyük yanlışın
İran'daki refomcuları engellemek olacağını vurguluyor.
Wieczorek-Zeul, sözlerini şöyle sürdürüyor: Toplumun içinden gelen
reform güçleri "İran'da toplumun içinden gelen reform güçleri
olduğunu görmek lazım. Bunların bir kısmı yönetimde, bir kısmı ise
sivil toplumun içinde. Bizim çıkış noktamız, bu davanın
içindekileri güçlendirmek. Demokratiklerştirme uzun zaman
gerektiren bir süreç, bunu ateşle ve kılıçla yapmaya kalkarsanız
işler tersine döner." Federal Almanya yönetimi İran'ın gelişimi
için ortak projeler üzerinde duruyor ve İran'da meslek eğitimi
veren bir okul sistemi kurmaya çalışıyor. Bakan Wieczorek-Zeul,
İran'ın bu örnekten yola çıkarak, seçeneklerini daha iyi
değerlendirebileceğini düşüyor. Amerika Birleşik Devletleri'nin
güvenlik stratejileri gereği, askeri müdahaleyi öngörmesine
alternatif tek seçenek var Avrupa Birliği'nin diplomatik yollarla
ulaşmaya çalıştığı çözümler. Almanya Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma
Bakanı'na göre, İran'daki atom sahaları yok edilse bile, güvenlik
açıkları kapanmış olmayacak. Wieczorek-Zeul, "Düzgün bir yönetim,
gelişme özgürlüğü eksikken ve kadınlar hala baskı altında ezilirken
tam bir güvenlikten söz edilemez. Üstelik bu durum açlık, sefalet
ve cahillikle de pekişecek" diye konuşuyor. Wieczorek-Zeul şunları
söylüyor: "Avrupa'nın güvenlik stratejilerine göre her tehdit,
askeri müdahale gerektirmez. Bazı meydan okumalar birlikte
çalışarak ve politik diyaloglarla halledilebilir. Ancak nadiren,
bir çatışma çözüme ulaşmadığına askeri müdahale gerekebilir."
Teröristler durumu iyi aileden de yetişiyor Kadınların baskı
altında yaşamasının ya da açlığın güvenlik riskleri arasında
sayılıp sayılamayacağı Hessen Barış Araştırmaları Vakfı'nın
oturumunda tartışılan konularından biriydi. Amerikan Enterprise
Enstitüsü'nden muhafazakar Joshua Muravchik, "Pek çok terörist iyi
durumda yaşayan ailelerin içinde yetişiyor" yorumunu yaptı. Bu
yorum için Bakan Heidemarie Wieczorek-Zeul, "Bu geçersiz bir
saptama. Herkes teröristlerin, mağdur durumdaki taraf olmadığını
bilir. Ama teröristler, nefreti, haksızlığı ve yoksulluğu
insanların kafasını karıştırıp onları etkilemek için kullanırlar ve
bunu hain amaçlarını elde etmek için yaparlar" diyor. Nükleer
Silahsızlanma Anlaşması'na imza atan ülkelerin, nükleer güçlerini
kendi kendilerine sınırladıklarını hatırlatan Bakan Wieczorek-Zeul,
"Oysa, Amerika Birleşik Devletleri'nin 'mini nükleer bomba' olarak
bilinen küçük atom silahlarını terör tehdidine karşı geliştirmeye
devam etmesi, Nükleer Silahsızlanma Anlaşması'yla hedeflenen
nükleer yayılmanın engellenmesi ilkesiyle çelişiyor" yorumunu
yaptı. Diyalog devam etmeli Bu çelişkili durumdan kaynaklanan tüm
itirazlara rağmen, Hessen Barış Araştırmaları Vakfı Başkanı Dr.
Harald Müller, Amerika ile diyaloğun devam etmesi gerektiğini
savundu. Dr. Müller şunları söylüyor: "Başka seçeneğimiz yok.
Almanya'nın ısrarla üzerinde durduğu gibi, istikrarlı bir dünya
düzenine ulaşmak istiyorsak, Amerika ile iş birliği yapmaktan
vazgeçemeyiz. Var olan güçleri değerlendirdiğimde, sadece bu iş
birliğinden bir sonuç çıkacağını düşünüyorum. Bunun dışında düzen
sağlayabilecek bir güç görmüyorum. Ancak bunları, Avrupa'nın
çoğunluğunun ve Amerika Birleşik Devletleri yönetiminin, toplum
hakları ve Birleşmiş Milletler'in rolüyle ilgili tavrını bilerek
söylüyorum. İki tarafın dünya görüşündeki temel farklılıkları da
olduğu gibi, çarpıtmadan değerlendiriyorum." Dr. Harald Müller,
Amerikan yönetiminde seçimlerinden sonra barışçı kanadın ağırlık
kazanmasını umut ediyor. Müller, "Bu yönde bir gelişme olursa, daha
pek çok konuda ortak çalışma yapılabilir" diyor. Müller şöyle devam
ediyor: "Yapılabilecek çalışmalar arasında; uluslararası hukukun
izin verdiği ölçüde deniz taşımacılığının, denetlenmesi konusu var.
Böylece tehlikeli madde transferlerinin engellenmesi, kitle imha
silahlarının yayılmasının önüne geçilmesi amaçlanıyor. Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi üyeleri olarak Almanya ve Amerika'nın
ortak çıkarları var. Bunları gerçekleştirmek için ortak bir
çerçevede çalışmak gerekiyor. Bu güne kadar yürütülen tüm
çalışmalar ve görüşmeler olumlu bir havada geçti." Kaynak :
Deutsche Welle